Başkanlara bakın!..

A -
A +
25 Ekimdeki  "seçimli" genel kuruldan sonra "yönetimin devri teslim" töreninde "birbirlerini övmek, birbirlerine iltifat etmek için" neler söylemişlerdi, bugüne gelmeden ve "daha yüz gün dolmadan" hem de "Başkanlık makamını nasıl tahrip ettiklerini" düşünemeden "birbirlerine" neler söylemeye başladılar, "halef-selef" iki Galatasaray Başkanı; tüyler ürpertici!..
Duygun Yarsuvat TV ekranında diyor ki; "Bizden önceki dönemde birçok işin yanlış yapıldığını gördük. 300 milyon TL girdi gözüküyor. Ancak bunlar fazla fazla oyunculara verilmiş. Biliyorsunuz çilekler, şeftaliler, üzümler geldi gitti. Galatasaray'ın mali kaynakları kötü kullanılmış. Paralar çarçur edilmiş. Kurumsallaşma bu şekilde yapılmaz. Söz verdim, Galatasaray boşlukta idi, bir başkan istifa etmiş kaçmıştı. Bunu Galatasaray'a yakıştıramadığım için bu görevi kabul ettim."
Ünal Aysal "bir gazetecinin sorusu üzerine" cevap veriyor, hem de "cevapsız" bırakılan, çok ağır bir cevap; "Bu tip polemiklere asla girmek istemiyorum. Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek bir cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye."
Tablo çok açık ve çok ağır; "Eğer Galatasaray'ın parası çarçur edilmişse", bunu  ekranlarda, gazete manşetlerinde o gazeteciye, bu spor yazarına söyleyeceğine, şikâyet edeceğine, Galatasaray'ın "hukukçu" Başkanı'nın "tüzüğün gereğini yerine getirmesi" gerekmez mi? 
Neden "geçmiş dönemin hesabını, tarafsız bir yabancı denetim şirketine denetletmedi, bir rapor hazırlatmadı; üstelik eski başkanlardan Adnan Polat "Parasını ben ödeyeceğim" dediği halde? 
Neden, gerçekten "bir çarçur varsa", tüzüğün emirlerini yerine getirmiyor; yoksa İnan Kıraç mı istemiyor?..
Yarsuvat'la ilgili olarak, genel kurul kulislerinde, "Hesap soracağız" diyen "tek başkan adayı Alp Yalman'ın önünün kesilmesi ve Aysal'dan hesap sorulmasının engellenmesi için İnan Kıraç Başkanlığı'ndaki lisecilerin istek ve ısrarı üzerine alelacele başkan adayı oldu" iddiaları daha unutulmadan, ekranlarda, gazetelerde  yapılan bu açıklamalar, "hocaların hocası bir hukukçu olan" Galatasaray Başkanı'na yakışıyor mu?..
Ne demektir, "Galatasaray boşluktaydı" sözü; Alp Yalman ve arkadaşları adaydılar; hem de 7-8 ay için "emanetçi" olarak değil, 2.5 yıl görevde kalmak üzere ve radikal tedbirlerle Galatasaray'ın sorunlarını çözmek için adaydılar. "Acil olan sıcak para konusunda da kaynak bulduklarını, programlarını ona göre yaptıklarını" açıklamışlardı. Son dakikada "aday olmak için onca imzayı nasıl bulduğunuza ve onca kurulda çalışmak üzere onca insanı nasıl ikna ettiğinize dair" sorular hâlâ hatırlardayken ve de "Galatasaray'a tek adaylı seçim yakışmaz onun için aday oldum" sözleriniz unutulmamışken, şimdi Alp Yalman ve arkadaşlarını yok sayarak "Galatasaray boşluktaydı, onun için görevi kabul ettim" demeniz, "kaş yaparken, göz çıkarmaktan" başka ne anlama geliyor, Sayın Yarsuvat?..
Dahası, "Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki gerilimi çözebiliriz, zira ben Aziz Yıldırım'la dostuz" diyen Alp Yalman'ın bu sözünü "ona seçimi kaybettirecek kadar" kulislerde kullanan ve size destek veren lisecilerin, ellerini vicdanlarına koyup, artık "şu" iki soruyu kendilerine ve size sormaları gerekiyor:
1- "Haftalardır, üstelik 'yargı süreci devam ederken' ve de durup durup, 'Aziz Yıldırım şike yapmadı, ona kumpas kuruldu, doğru mahkemede yargılanmadı, suç çeşidi değiştirildi, asıl iddia edilen suç çeşidine göre beraat etmeliydi' demeniz için mi, sizi Galatasaray Başkanı seçtik?.."  
2- "Yoksa, kulübümüzün tüzüğü, 'böyle netameli bir konuyu gündemde tutarak, kamuoyu oluşturmak, lobi yapmak, devam eden bir yargı sürecine tesir etmeye çalışmak' gibi bir görev mi veriyor, Galatasaray Başkanı'na?.." 
Dramatik ortaoyunu!.. 
Galatasaray'da çok "tuhaf" bir durum daha var.  Başkan Yarsuvat'ın "Galatasaray'ın paralarının çarçur edildiğini" söylediği dönemde, "Galatasaray'ın paraları" konusunda başkanla beraber "Mali işlerden sorumlu yönetici" olarak en yetkili kişi Mete İkiz'di. Yarsuvat Yönetimi'nde de "aynı" görevde; nasıl hâlâ beraber çalışıyorlar? Yarın Mete İkiz'in içinde bulunduğu "eski" yönetim, genel kurulda ibra edilmez ve mahkemeye verilirse, ne olacak?..
Ve de ey Sayın Mete İkiz, "yönetiminize ve elbette size karşı çok ağır iddialarda bulunan" bir başkanın yönetiminde hâlâ nasıl bulunabiliyorsunuz, söyler misiniz bizlere; niçin, niçin, niçin?..
Ya, Aysal'a "Marttaki mali genel kurulda gel 10 ayının hesabını sen kendin ver, ben vermem" diye faks çekmek ne anlama geliyor, Sayın Yarsuvat;?..
Bugünkü yönetiminizde  Aysal'ın "yöneticileri ve denetçileri olan" başta mali işlerden sorumlu yönetici Mete İkiz ile Ebru Köksal'lar , Mehmet İpek Dokuyan'lar, Ural Aküzüm'ler yok mu; o zamanın "muhasip üyesi" İkiz ile "denetçisi" Aküzüm'den "10 ayın mali hesaplarını sormak" aklınıza hiç mi gelmiyor?..
Siz söyleyin ey sporseverler, ey Galatasaraylılar, "son genel kuruldan beri sahnelenen bu dramatik orta oyunu" G.Saray'a yakışıyor mu?... 
Kuyudan adam çıkarmak!..
"Düşünülüp taşınılmadan, ölçüp biçilmeden" kulüplere ve federasyonlara seçilen başkanların, sporumuzu da, futbolumuzu da "ne hâle getirdiği" ortada iken, hâlâ "Faruk Süren Galatasaray Başkanı ya da Futbol Federasyonu Başkanı olmalı" diyen, hem de "tecrübeli" arkadaşlarımız var, hatta Galatasaraylılar var!..
"Hafıza-i beşer nisyan ile malûldür" de, "bu kadar" da değil, sorulara başlayalım:
Galatasaray'ı "mali bakımdan batıran" kimdi? Bütün uyarılara rağmen, "sıcak para peşinde" AİG ile "ortaklık kurma" adımını atıp, kulübü, altından kalkamayacağı "parasal sorunların en büyüğü ile karşı karşıya bırakan" kimdi? İstanbul Belediyesi'nin "Evet" demesi mümkün olmayan ve "çöpe atılan" bir stat projesi için kulübün "o zamanın felaket şartlarında 15 milyon doları harcayan" kimdi? Stat için "100 milyon dolar bulmak yolunda", TGS rumuzlu bir "menkul kıymet şirketi(!)" ile anlaşan ve rahmetli Necdet Çobanlı olmasa, kulübün belki de o "ne idüğü belirsiz şirket tarafından kara para aklanması gibi bir batağa sürüklenebileceğini" düşünmeyen kimdi?.. 
TGS'nin sahip ve yöneticilerinin "kimler olduğu, neler yaptıkları ve başlarına hukuki bakımdan neler geldiği" o zamanın gazete arşivlerinde duruyor. Bıraktık bankalara, ciddi kuruluşlara, kişilere yapılan borçları, "stat çevresindeki manava, kasaba, bakkala olan ve ödenemeyen borçlar yüzünden gelen hacizlerin ve kulübün konuşmaya kapatılan telefonlarının acı haberleri" de o arşivlerde var.
Bırakalım artık "sporumuz, kulüplerimiz, federasyonlarımız için" kuyudan adam çıkarmayı"; camialarda yıpranmamış, görev bekleyen, öğrenimi de, eğitimi de "en ileri seviyede"; sporu da, çağı da, yönetimi de "iyi bilen" pırıl pırıl gençler var; onlara bakalım!..
Quo Vadis?..
Gençlerbirliği Başkanı İlhan Cavcav'a, "insan izan ve insafına sığmayacak bir imayı" reva gören açıklamasını "Fenerbahçe Kulübü'ne mal eden" zat, bu defa da Beşiktaş Başkanı Fikret Orman'a "aynı şeyi" yaptı; hatta işin içine "konu" ile hiç ilgisi yokken "eski" Galatasaray Başkanı Ünal Aysal'ı da katarak!..
"Taraftarı, camiayı yanında ve arkasında tutmak ve koltukta oturmaya devam etmek için" her şeyi göze alan bu zat, hele hele "tribünlerin boş kaldığını, büyük emek ve paralar sarf edilen bir şaşaalı kampanyanın iyi gitmediğini görmenin öfke ve paniği içinde" ne yapacağını bilmiyor ve bir zamanlar "ülkenin en sevilen kulübünü" yıllardan beri "büyük bir yalnızlığın içine sürüklemeye" devam ediyor!..
Yapmak istediği, "camiasının ve taraftarının gerçekleri görememesini ve anlayamamasını sağlamak";  işte "herkesi düşman göstermeye çalışmasının" sebebi bu; ne yazık ki, "kişisel" emellerine kulübünü kalkan yapıyor!..
Cavcav ve Orman başkanların "bu çirkin imalara cevap bile vermemeleri" aradaki farkı ortaya koyuyor; yoksa "aynı üslûpta cevap vermek için" o kadar çok malzeme var ki!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.