Bu nasıl bir düzendir ki; "spor gibi temiz tertemiz olması ve kalması gereken" bir sosyal olayı kirletmek için yarışanlara "devlet göz yumar" ve "devlet yetkilileri olayları kayıtsız bir şekilde" seyreder? Bu ülkenin Başbakanı hemen hemen gün aşırı ülkenin orasında burasında "temiz toplum için neler yaptıklarını, yapacaklarını anlatacak" ama, bu ülkede "sporu yönetenler" bu açıklamaları duymayacak, görmeyecek ve "sadece seyirci olarak kalacaklar"; öyle mi? "İddia doğru ise" tüyler ürpertici: Bu ülkede "Basketbol Federasyonu başkanı seçiliyor"; adaylardan biri hakkında "sayfa sayfa, sütun sütun iddialar yazılıp çiziliyor"; bu iddialarla ilgili olarak "sporu yönetenlerin önünde dosyalar bulunuyor", ama sporu yönetenlerin "bu dosyalarla, hem de içinde resmi kuruluşlardan gelen bilgilerin olduğu bu dosyalarla ilgili olarak" yaptıkları "en ufak bir şey yok"; hatta bu bilgileri "kamuoyu ile bile paylaşmıyorlar", adeta saklıyorlar, evet "kamuoyundan saklıyorlar!.." Sonundan seçim yapılıyor!.. Ve... "Seçilen" zat hakkında hafta "seçimden bir hafta geçmeden" bomba patlıyor: "Batan şirketleri yüzünden devletin el koyduğu bir bankaya on bilmem kaç trilyon borcu var; yurt dışına çıkışı yasaklandı!.." Buyurun yandan yakın!.. Kim bilir şimdi, "bu konuda neler neler yazmış çizmiş olan" Deniz Gökçe nasıl kahkahalarla gülüyordur!!! "Devletin, milletin, tüyü bilmemiş yetimin yüzlerce, binlerce trilyonunun battığı ve hiç olmazsa bir kısmının kurtarılması için çabalandığı" bir süreçte "bu iş için kurulan" Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun "yaptığı soruşturma ve hazırladığı rapor" TV ekranlarından, gazete manşetlerinden ortaya dökülüyor; futbol dünyası haftalardır "bu olayı, ortaya saçılan iddiaları ve belgeleri konuşuyor"; sokaktaki çocuklar, hatta sağırların sultanları bile duyuyor; benim anlı - şanlı Futbol Federasyonum'un başkan vekili bakıyoruz, daha önceki gün "Ciddi bir şey bulursak Hukuk Kurulu'na inceleteceğiz, onlar gerek görürlerse bir komisyon kurup araştıracağız" diyor, diyebiliyor!.. Federasyon başkanımız ise "kıyametin koptuğu" bu dönemde "sanki" raporlu ya da "yıllık izinde"; ortalarda görünmüyor!.. Anlaşılıyor ki, "Bunlar Mars'ta da değil galiba Jüpiter'de yaşıyorlar!.." Ya da... "Olayların üzerine gitmeye korkuyorlar!.." Ya da ve daha korkuncu; "umurlarında bile değil", adeta esneyerek "Adaaam sendeee... Nasıl olsa birkaç gün geçer, unutulur" diyorlar!.. Söyler misiniz bana; TMSF'nin soruşturması ve raporları ortada iken, Şekip Mosturoğlu'nun "Ciddi bir şey var mı bir bakacağız" sözleri, "tüyler ürpertici" değilse, "spor adına" başka ne "tüyler ürpertici" olabilir? Daha da kötüsü var: "Halk adına yargıyı, yasamayı ve yürütmeyi denetleme ve kamuoyunu bilgilendirme" görevi sebebiyle "dördüncü kuvvet" denilen basının "önemli" bir meslek kuruluşunun yıllardır başında oturan, "yılların gazetecisi olan", Türkiye Spor Yazarları Derneği Başkanı Onur Belge'nin, hem "gazetecilik", hem "basın hürriyeti", hem de "basın meslek kuruluşu yöneticiliği" adına "içler acısı olan" tutumu!.. Son yıllarda "spor gazeteciliği adına" belki de "en büyük haberi yapanları" ve "temiz spor konusunda milat olabilecek" bir olayı ortaya koyanları "suçlayacak kadar" kulüpçülükten gözü kararmış ve "beş paralık hükmü kalmamış" bir turnuva uğruna, mesleğin itibar ve onurunu paspas etmeyi göze alarak "devletin en yetkili kurumunun soruşturmasını ve belgelerini" inkâra kalkışan, görmezlikten, duymazlıktan gelen, "Bunlar olsa bile yazılmamalı, çizilmemeli, konuşulmamalı" anlamına gelen "sözleri eden" bu arkadaşımızın TSYD Başkanlığı'nda işi olabilir mi? Ama, "burası Türkiye"; işte olabiliyor ve kimsenin kılı kıpırdamıyor!.. Sayın başkan, siz kimden yanasınız? Siz, "kimlerin derneğinin başkanısınız?" Pazartesi gecesi, Haber Türk'teki programda "Futbolun yönetimi konusundaki bilgisizliğinizi ortaya koyan bazı sözler" yüzünden "bir gazeteci ve spor yazarı olarak" ben utandım, zat-ı âlinizin hiç mi yüzü kızarmadı? "Korumaya ve kollamaya çalıştığınız kulübün başkanının" TV ekranlarında "ne hâllere düştüğünü" bilmem ki seyrettiniz mi; "korkusuzca ve dürüstçe bir gazeteciliğin nasıl yapıldığını" görerek, bu gazetecileri "haksız ve insafsız bir şekilde" suçladığınızdan dolayı vicdanınız sızladı mı; "özür dilemek" aklınıza geldi mi? Sahi, sayın başkan, mesleği ve derneği ne duruma düşürdüğünüzün hâlâ farkında değil misiniz? Türk sporunun, Türk futbolunun talihsizliği burada!.. Ne yazık ki, "böyle bir tablo içinde fotoğraflanan" federasyon başkanları, kulüp başkanları, basın meslek kuruluşları başkanları oldukça, Türk sporunda "bir şeyler değiştirmek zor"; hem de çok zor!.. "Bu kirli ve hastalıklı çarkın devam etmesi için" her şeyi yapanların ve göze alanların sesleri etrafı kaplamış, "onların medyadaki silâhşörleri", "gerçekleri yazıp çizenlere, ekranlara getirenlere" çamur atmak, tehdit etmek için ellerinden geleni yapıyor!.. "Temiz spor" için, "mesleğin gereklerini yerine getirmek için" çırpınanlar ise , her türlü tehdidin, baskının altında mücadeleye devam etmeye çabalıyor!.. "Bu acı tablo" ne zamana kadar sporumuzun başında aslı kalacak?. "Görevini yapmaya çalışanlara ve yapanlara" karşı "geri zekâlı şerefsizler" diyecek kadar "haddini aşanlara, hadlerinin bildirileceği güne kadar!.." Ümidimiz bitmedi; o günleri elbette göreceğiz!..