Basketbol oynayamamak!..

A -
A +

Galatasaray, Lokomotiv Kuban karşısında "gene" basketbolun zerresini oynamadı, oynayamadı ve "63 sayı atan" rakibine, kendi evinde yeniliverdi;  sürpriz değil!..

"Sallabol başı" Arroyo'nun "attıkları ve atabildikleri", Kuban'ı yenmeye yetmedi, zira "diğer sallabolcular" sallayamadılar, üstelik Arroyo da "sıfıra yakın savunma", rakibe "sayı olarak yazılan" yığınla "inanılmaz top kaybı yapınca" (Galatasaray maçta toplam 19 top kaybı ile oynadı ve bu 19 top kaybında 27 sayı yedi), dahası maçı getirebilecek son topu da harcayınca,  Ergin Ataman Hoca'ya da maç sonunda "küfürbaz seyirciye öfke kusmak" kaldı; bu konuda yerden göğe haklıydı, ama takımının "basketbol oynamadığı" da çok açık görünen acı bir gerçekti!..
Galatasaray o kadar şaşkındı ki, periyotların 2'nde  "son toplar", hem de "hiç onun elinde kalmaması gereken" bir oyuncunun elinde kalarak heder edildi; Sinan!.. 
Pota altında, "dışarıda dolaşıp sallama meraklısı"  Erceg, 4.5'tan 5 Bonsu Kuban'ın "sert pota altı uzunlarına karşı" ezik kalınca, Furkan'ın "çabuk faul problemine girmesi" önlenemedi ve maç göz göre göre kaybedildi!..
Hele hele 2 sayı önde iken, "faul bile yapamayarak" bitime 4 saniye kala 3'lük yiyip maçı kaybetmek, Ataman gibi çok tecrübeli bir koça hiç yakışmadı!..
Maccabi'den sonra Kuban'a da "evinde kaybetmek", TOP 16'da Galatasaray'ın işini çok zorlaştırdı. Anlaşılıyor ki, bundan sonrası Fenerbahçe ve Banvit'in elinden Türkiye Basketbol Ligi şampiyonluğunu alabilmeye kalıyor; "Avrupa işi" bu sezon için mafiş!..
Bir notum da maçı anlatan iki arkadaşımıza; bu "sallabol başı" Arroyo'yu bu kadar göklere çıkarırsanız, Galatasaray'ı yakmaya daha çoook devam edecektir. Yüzünden akan ve arkadaşlarına da sirayet eden "negatif enerji" akımı ve onca hatası ile bir basketbolcu nasıl "bu kadar övülür", anlamam mümkün değil!..
Acaba "bizim bilmediğimiz, görmediğimiz bir başka sebep" mi var?..  

Sportif cinayet!
Galatasaray-Tokatspor maçının ilk yarısının sonuna doğru, Bruma rakipteki bir topu almak için ters bir bacak girişi yaptı, dizi burkulur gibi oldu, yere düştü!..
İşte tam o sırada maçı TV'de anlatan arkadaş, "Çok ters bir ayak girişi yaptı, ciddi bir sakalık olabilir" gibilerden bir şeyler söyledi.
Oyun durmuştu, Bruma ayağa kalkamayınca, maçı anlatan arkadaş "Durum ciddi galiba" ikazını gene yaptı. Derken sedye geldi, maçı anlatan arkadaş, "Evet dediğim gibi ciddi bir durum var, Bruma devam edemeyecek, Aydın girecek" haberini verdi.
Derken, aaa, o da ne; Bruma tekrar sahada!..
Bir topa koştu, dokundu, dokunmadı, durdu dizlerini tutarak eğildi, "Beni dışarı alın" işareti yaptı, Bruma dışarı alındı, Aydın girdi.
Sonrası, doğru hastane, MR'lar, vesaire; "diz ön çapraz bağlarda yırtık" ve  "Bruma sezonu kapattı" haberi!..
Şimdi "bu anlattıklarımın arasından bir şey kaçırdınız" mı acaba?..
Koskoca Galatasaray Kulübü'nün saha içi doktoru, Bruma'yı "Oynayabilir" diyerek nasıl sahaya sürer; hem de taaa spiker odasında mikrofon başında oturan arkadaş, dakikalarca "Ciddi, ciddi olabilir" diye defalarca durumu anlatmaya çalışırken!..
Bütün takım doktorları aynısını yapıyor; "Fıssss", ağrıyı dindir, oyuncuyu sür sahaya; bu "dindirilen ağrılar" tam bir sağlık cinayeti!..
İşte son örneği, gencecik Bruma ve kim bilir kaç ay spordan ayrı kalacak; "böyle ciddi bir sakatlığı" spiker arkadaş tribünden fark ederken, muayenede "edemeyen" bir doktor!..
Yazıklar olsun!..

Beliğ Abi!..
Gazeteci, siyasetçi, sporcu bir dostu, ağabeyi daha kaybettik; Beliğ Beler'i!..
Onu, spor yazarlığına ilk başladığım yıllarda "milli" bir tenisçi olarak tanımıştım, sonra "gazeteci ve siyasetçi" Beliğ Beler olarak çok daha yakından tanıdım, İzmir'e yerleştikten sonra da dostluk, arkadaşlık pekişti!..
Spor ve siyaset bakımından engin tecrübeleri vardı ve bizlerle paylaşırdı.
Geçirdiğim kaza sebebiyle, cenazesine gidemedim.
Kendisine Allah'tan rahmet, ailesine, dostlarına başsağlığı dilerim; nur içinde yatsın!.. 


Cüneyt Çakır!..
Türk futbolunun yüz akı olmaya devam ediyor, Cüneyt  Çakır; hem de onca çelmeye rağmen!..
Doğan Babacan'dan kırk yıl sonra  bir Türk, Dünya Kupası'nda düdük çalacak; helâl olsun!..
Statüde "engelleyecek" bir durum yoksa ve de Kupa'ya "iyi giriş yaparsa", finali bile yönetebilir; yönetirse de kimse şaşmasın!..
Çakır, bunu hak etmiştir ve hak etmeye de devam edecektir; kutlarım!..

Kurumsallaşan transfer!..
Çorba yapmanın bile bir nizamı, intizamı vardır; onun için "transferi çorbaya çevirmek" sözü bile, bugünün Galatasaray'ındaki transfer harekatını anlatmak bakımından kifayetsiz kalır!..
Başlayalım; Gidenler / Gidemeyenler / Gönderilmesi düşünülenler / Gönderilemeyenler / Gelenler / Gelecek olanlar / Kadroya alınacaklar / Kiralanacaklar / Yabancı kontenjanına takılmayacak olanlar / Ama gene de takılanlar / Türk yapılana kadar para alıp yatacaklar / Kiralanamayınca para alıp yatacaklar / "O da gelsin, buda gelsin" diyenler / Hoca da bir karış surat; "Herhalde kiralanacaklar, ben bilmiyorum!.."
Para nasılsa bol, eee Ağa'nın eli de tutulmaz;  ya tutarsa?..
Kulakların çınlasın, Nasrettin Hoca!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.