Sevgili Lütfi Özel'in Vatan Gazetesi'ndeki haberini okurken, tüylerim diken diken oldu!.. Buyurun o haberdeki, bir raporu, basketbol hakemi Fatih Söylemezoğlu'nun "bir maçtan sonra verdiği raporu" noktasıyla, virgülüyle okuyun: "23.01.2005'te Selçuk Üni.-Mersin BŞB müsabakasının ilk iki periyodunda Mersin'in güçlü kadrosuna rağmen, gerekli mücadeleyi yapmadığını hissettim. Devre arası diğer hakem arkadaşım ve gözlemci de benimle hemfikir olduklarını söylediler. 3. periyot başladıktan sonra, Mersin teknik kadrosu oyuna hiç müdahale etmeden, son 2 periyot mola dahi kullanmadan, hatta iyi oynayan ABD'li oyuncusu başta olmak üzere, diğer iki iyi oynayan oyuncularını da çıkartarak açık ve net olarak maçı bilerek ve isteyerek kaybetmiştir. 24.01.2005 Saygılarımla. Fatih Söylemezoğlu, Başhakem." Bu rapor üzerine "kıyametin kopması" gerekmez mi; hem basketbolda, hem de spor medyamızda?.. Hakem, resmen ve alenen "Türkiye Basketbol Ligi'nde anlaşmalı yani şike maç oynandı" diyor!.. Ne gezer, "Federasyon, sadece Mersin Takımının antrenörünü Ceza Kurulu'na sevk ediyor" ve de "Ceza Kurulu 2 ay ceza veriyor"; işlem tamam; dosya kapandı!.. Üstelik bu rapor "Meclis'te kurulan Şike Tahkik Komisyonu'na, Spor'u yöneten bakana kadar gittiği hâlde!.." *** Bitmedi; basketbolun "kurt" yorumcusu Ünal Özüak daha geçen hafta yazdı; "Takımı İTÜ'ye bilerek maç kaybettirdiğini büyük bir pişkinlikle söyleyen Teknik Menajer Harun Erdenay." Yooo, "Harun Erdenay'ın hâlâ İTÜ menajeri olduğunu" sanmayın; o, "şu anda Türk Basketbol A Milli Takımı'nın menajeri!.." Eh, bu kadar gün geçti, Harun Erdenay'dan "çıt" çıkmadığına göre, demek ki, Ünal Özüak'ın yazdıkları doğru!.. Basketbol Federasyonu Başkanı Turgay Demirel de, herhalde "işi iyi biliyor" diye düşünmüş olmalı ki, "onu ödüllendirip, ülkemizde organize edilen Dünya Şampiyonası'na hazırlanan A Milli Takımımıza menajer yapmış!.." Yüzümüzü dönmüşüz "futbola", sadece "orada" ne olup bittiği ile meşgulüz, "ötekilerde olanlar" adeta "sinek vızıltısı", bilemediniz "sinek ısırığı!.." Bir "Bilica'nın köstebekliğe özenmesi" olayını ele alışımıza bakınız, bir de "Basketbol'da olanları" ele alışımıza, pardon "ele almayışımıza!.." *** Kimseyi suçlamıyorum, kimseye "lâf atmak" da istemiyorum; ama ortada bir gerçek var; bilmem ki "son haftalarda Türkiye Basketbol Ligi'nde alınan sonuçları alt alta koyup incelediniz" mi?.. Deplâsmanda "aynı ayarda rakibini perişan eden, sonra kendi sahasında aynı ayarda bir başka rakibi önünde perişan olan" takımlar çoğunlukta, "özellikle düşme ve play-off'a kalma hattındaki ekiplerin aldıkları sonuçlar" insanı şaşkına çeviriyor!.. "Tepede olan" bazı takımlar bile "sanki, play-off eşleşmeleri için işlerine gelen sonuçları almaya uğraşıyorlar"; tamam uğraşıyorlar da "bu uğraş, düşecek ve play-off'a kalacak takımları belirliyorsa", ne olacak?.. "Anlaşmalı maç" daha nasıl olur; hadi "iki tarafı" bırakalım, "tek taraflı anlaşmalı maç?.." "Benim, filan takımla eşleşmemek için, filan takıma yenilmem gerek, onun için yeniliyorum"; peki "yenildiğin takım aldığı puanlarla kümede kalıyor ve bir başka takım senin verdiğin puanlar yüzünden düşüyor"; bu ne demek?.. "Bu ne demek" sorusunun cevabını almak için Basketbol Federasyonu'nun "gereğini yapması" gerekmiyor mu; elbette gerekiyor!.. Ama "böyle yapmış" bir antrenörü "A Milli Takımı'nın başına getirmiş" bir Federasyon Başkanı ve Federasyonu "bunu yapar" mı, yapabilir mi; elbette yapmaz, yapamaz!.. Ey Turgay Demirel, Türk Basketbolu'nu "ne hallere düşürdün" hâlâ mı "vicdanın sızlamıyor; o koltuk nasıl da vazgeçilmez bir tutkuymuş"; yazıklar olsun!.. Bir yazıklar olsun da "devletin spor teşkilâtına"; böyle bir federasyonu, böyle bir federasyon başkanını "seyretmeye devam eden" spor teşkilâtına!..