Korkma!.. Öyle "dolambaçlı, hülleli, hileli yollar açacağına", değiştir talimatı ve "erkekçe" de ki; "Yabancı oyuncu sınırlaması kaldırılmıştır!.." Bunu yapmaya cesaret edemiyorsun; yabancı kontenjanını "artı bir, artı bir" gibi matematik oyunlarla arttırdığın yetmiyormuş gibi, başlıyorsun "Parayı bastıranın alıp götürdüğü" yabancıların, "Türk Statüsü'nde oynama hakkı" gibi hüllelerle "sözde" Türk vatandaşı yapılıp, sahaya "Türkmüş gibi" sürülmelerinin kapısını ardına kadar açmaya!.. Bu sözlerim, Basketbol Federasyonu'na ve onun anlı ve de şanlı Başkanı'na!.. Her yıl "o takım benim, bu ülke senin" diyerek dolaşmadık, oynamadık yer bırakmayan "dünya vatandaşı" yabancıları "Türk saymak" ve "Türkmüş gibi" oynatmak, basketbol camiasını "aptal" yerine koymaktan başka hangi anlama gelebilir?.. "İçlerinde" gerçekten "Türk vatandaşı olmak, Türkiye'yi vatanı olarak seçmek" isteyen varsa, "onlar" zaten "hülle yapılmasa" da, gerekeni yapacak ve "Türk vatandaşı olacaklardır"; buna engel olan yok!.. Ama, aklından "Türk vatandaşı olmayı geçirmeyen" basketbolcuların, göz göre göre, sırf talimatların açtığı "hülle" kapısından geçmek için "Türk vatandaşı yapılmalarındaki" açıkgözlüğe, hem de "futbolda geçmişte çok acı örnekleri yaşanmışken" izin vermek, Turgay Demirel Federasyonu'nun Türk sporuna vurduğu bir başka darbe olarak spor tarihimize geçecektir!.. Kimse "Futbolda da başladı ya" demeye kalkışmasın; "sadece süre farkına bakmak bile", basketboldaki uygulamanın, futbolda başlatılan uygulama ile "eş değer olmadığını" ortaya koymaktadır!.. Merak ediyorum; "Mehmet Aurelio milli takıma alınamaz" diye kıyameti koparan değerli arkadaşlarım, basketboldaki bu açık hülleye neden karşı çıkmıyorlar?.. > Ciğer sökmek!.. Bir spor sayfasında, hem de "saygın" bir gazetenin spor sayfasında "Kayseri, Tiran'ın ciğerini söktü" başlığını görünce, ürperdim!.. Sporda şiddetin kol gezdiği bir ülkede, "şiddeti önlemek için" özel kanunların çıkarıldığı bir ülkede, üstelik belki de "şiddete karşı kampanyaların desteklendiği" ve "nice yazıların yazıldığı" bir spor sayfasında, "böyle" bir "tüyler ürperten" başlık?.. Spor sayfalarında rakip takımların "ciğerini söken" bir medyaya sahip bir ülkede, bilmem ki "şiddet" nasıl önlenecek; evet nasıl önlenecek?.. > Ortada "Dev Adam" yok!.. Yeni yayın hayatına başlayan Hayatım Spor Dergisi'nde "Gerçek acıdır" başlıklı yazımda özetle, "12 Dev Adam bir hayaldir, hiçbir zaman olmadı; hele hele bugün hiç yok. Basketbol Federasyonu hâlâ bu hayalin ardında saklanmaya devam ediyor ve bu hayal Türk Basketbol Milli Takımı oyuncularının sırtına kaldıramayacakları bir sorumluluk yükünü yüklüyor" görüşünü savundum!.. Tahmin ediyordum ki; "Olumsuz tepkiler, olumlulardan çok fazla olacak!.." Tam tersi olunca, şaşırdım!.. Basketbol camiasında "benim gibi düşünenlerin sayısının az olmadığını" anlamak, beni sevindirdi!.. Türk basketbolseveri "artık" aldatılmak istemiyordu; onun isteği gerçekle yüzleşmekti!.. Lâfla, pardon hayalle peynir gemisini yürütmek isteyenlere duyurulur!.. > Hayal dünyası!.. Adını sanını ilk defa duyduğumuz bir takıma karşı alınan 5-2'lik bir galibiyet, Galatasaray'daki boşlukları, eksikleri, hataları, yanlışları "bir anda" unutturdu!.. Bakıyorum, "Galatasaray'ı sağ beksiz oynatan" ve arkasına atılan her top tehlike olan Cihan bile göklere çıkarılıyor!.. "İsmini duymadığımız" bir futbolcudan çalım yiye yiye başı dönerek, Galatasaray'a golü yedirten ve kornerlerde "doğru dürüst bir hava topu alamayan" Tomas "vazgeçilmez Hint kumaşı" olarak takdim ediliyor!.. Orta sahadaki "beyin ve oyun kurucu eksikliğine çare olarak" Hakan Şükür'ün hemen arkasında "ileriye dönük oynayan" İliç gösteriliyor!.. Ayhan'ın, Okan'ın ön liberodan "top çıkarıp oyun kurarken" kaç tane top kartırpdıkları ve bu topların "hangi tehlikelere sebep oldukları" görülmüyor, yok sayılıyor!.. Orhan Ak'ın yaptığı "çok kritik hatalar" pas geçiliyor!.. Galatasaray'ın hâlâ duran toplarda, "İliç'in penaltıyı atmasına rağmen (Kötü ve rastgele bir vuruştu, şansına gol oldu)" hâlâ penaltılarda, frikiklerde, kornerlerde "hiçbir şey yapamadığı" üzerinde durulmuyor!.. Necati'deki "uzun süreli" form düşüklüğünün sebebi belli; "özel hayatındaki düzensizlik!.." Durumu kulüpte bilmeyen yok!.. Yakın zamana kadar "benzer" durumdaki Ümit Karan'ın "özel hayatındaki düzensizliğin" Galatasaray takımının diğer oyuncularına ve hele hele genç futbolculara nasıl sirayet ettiği ve tahribat yaptığı bilinirken, bu oyuncuya hâlâ tahammül edilmesinin ve "Ya düzel ya git" denmemesinin nelere mâl olacağı neden görülmüyor ve "gereken" zorunlu neden tedbir alınmıyor?.. "Dinlenen" ve gazetelere manşet olan "Necati'nin ve Hasan Şaş'ın telefon konuşmaları" da Galatasaray yönetimini ve teknik direktörünü uyandıramıyorsa, başka ne uyandıracak?.. "Bunlar" Galatasaray'a yakışıyor mu?.. Kimse hayal görmesin; "bu hâliyle" Galatasaray Şampiyonlar Ligi'ne katılacaktır; ama "gerekenler hem de hemen yapılmazsa" katıldığına pişman da olacaktır!.. Dost acı söyler!.. > Suç, Federasyonunmuş!.. Gülüyorum; Dinamo Kiev yenilgisini, "Futbol Federasyonu yabancı sayısını kısıtlamaya devam ediyor da ondan" demeye getirenler var!.. Kadroya bakıp da, Fenerbahçe yönetimine dönüp "Arkadaş, yabancı kontenjanı arttırılsın diye yeri göğü inletenler sizler değil miydiniz?.. Takım sahaya üç yabancı ile çıkıyor, nerede gerisi?.. Aylardır geldi, gelecek denilen futbolcular nerede?" diye sormuyorlar da, faturayı Futbol Federasyonu'na kesmeye çalışıyorlar!.. O Futbol Federasyonu ki, Aurelio'lu Mehmet'i de "Türk yaparak" Fenerbahçe'nin yabancı kontenjanını 7'ye çıkardı!.. Benim futbol medyam, semazenlere taş çıkartan "Gidiyorum, dönüyorum" gösterisi sırasında Fenerbahçeliler'in ağızlarına sakız olarak verilen onca "ünlü ve de pahalı" teknik direktörlerden ve futbolculardan bugüne gele gele "yükte de, pahada da hafif" Zico'yu getirebilen bir Başkan'a, hâlâ camiada ve taraftar arasında "avans çıkarmak" ile meşgul; mırıltıların, feryatların "Roberto Carlos'u getirmek şart oldu, getireceğim" susturmacası ile önlenmesi senaryosu yeniden sahneye kondu!.. Aziz Başkan'a hâlisane bir tavsiye: Dalkavukların rehberliğinde yol alanlar ya dağda kaybolur ya çayda boğulur!.. Tez elden etrafınıza bakın, siz nerdesiniz?.. Fenerbahçe taraftar sitelerindeki yorumlar, nereye varmak üzere olduğunuzu gösteriyor: "Büyük" ve "Fenerbahçeli" gazetecilere anlattığınız "Bakın daha neler yapacağım" hikâyelerinin de sizi kurtaramayacağı bir yer!.. Dikkat!.. > Bravooo!.. "Appiah'ın kırmızı kart gördüğü pozisyonda top oyun dışındaydı. Hakem Bülent Demirlek'in görmemesi doğal. Ancak yan hakem olanları gördü. Eğer topsuz alanda böyle bir durum gerçekleşiyorsa ağır tahrik var demektir. Yani sadece Appiah'a kırmızı kart gösterip, rakibini cezasız bırakmak doğru bir davranış değil. Ya Appiah'a sarı kart gösterecekti, ya da iki futbolcuyu birden ihraç edecekti. Hata yaptı." Bir "eski" ve de "ünlü" hakemimizin Appiah'ın oyundan ihraç edilmesiyle ilgili yorumu bu!.. Ben, "hakemlik konusunda" uzman değilim!.. Ama 50 yıldır futbol seyreden ve yazan bir gazeteci olarak merak ettiğim bazı soruları sormak istiyorum: "Bir oyuncu kafa attı ya da kafa atmaya teşebbüs etti ya da tokat attı ya da ihraçlık bir hareket yaptı" diye, "hareket yapılan" oyuncunun "ne söylediğini bilmeden, rakibi tahrik ettiğini duymadan" çıkıp da "Mutlaka ağır tahrik vardır, öyleyse o da ihraç edilmeliydi" demek doğru bir yorum mu?.. Adını yazmak istemediğim bu arkadaşımıza "özel" bir sorum da olacak; "hakim olsaydın", duymadığın, görmediğin, tanığı da bulunmayan bir olayda "tahmin ile" adam asar mıydın?!.. Bitmedi; "duymadığı, görmediği" bir ağır tahrike "mutlaka varmışcasına" hükmedip, "Ağır tahrik olduğuna göre Appiah'ı ihraç etmemeli, sarı kart göstermeliydi" demek de bilmem ki ne derece doğru?. Gene "özel" bir soru; "Hakim olsaydın, hak edilmiş bir cezayı, tahminle çok ama çok hafifletir miydin?.."