Önce "Kanadalı Delege" komplosu... Şimdi de, "Destek Deklarasyonu" skandalı... Ne oluyor? Federasyon Başkanlığı seçiminde, "Turgay Demirel'i kazandırma operasyonu" sürüyor!.. "Bu yollar" ile seçimi kazansan ne olur? "Kirli" bir zeminde, "kirlenmiş" bir koltuğa oturursun o kadar!.. Türk Milli Takımı'nın "Avrupa ikinciliğini 'hakem oyunları' ile kazandığına" hiçbir zaman inanmamıştım... "Ortada, her yerde, her zaman olabilen ve ev sahibi ekip lehine maçların kritik zamanlarında çalınmış birkaç düdük var, işte o kadar" deyip geçmiştim!.. Amma... Şimdi??? "Art arda gelen" Kanadalı delege ve destek deklarasyonu olayları, içime kurt düşürdü!.. Zira, ortada "kazanmak için" her şeyi yapabileceğini gösterme ve deneyen bir zihniyet var!.. Üstelik "medyayı" kullanıyor!.. Hem de "en büyük" gazetelerin spor sayfalarını!.. "En büyük" TV'lerin ekranlarını!.. Anlı - şanlı "bazı" yazar - çizerleri, "bazı" spor müdürlerini!.. Bu zihniyetin "kalemşörleri" var, "silâhşörleri" var, "paralı askerleri" var!.. Bu zihniyet, mesela "kazandığı, hem de çok zor kazandığı" bir maçtan sonra, dünyanın her yerinde "her kazananın kaldırabileceği" bir "zafer yumruğu" için bir teknik adamı "hemen Ceza Kurulu'na gönderebilir" ama, "bir teknik adama maç boyu küfür edip,sonra da hırsını alamayarak onu soyunma odasına kadar kovalayıp" , polislerin ortasında "küfür - yumruk hırpalayan" bir kişi de "olaya karışırsa" ve "bu kişi" bir kulübün, federasyon başkanı için "özel" bir kulübün yöneticisi olursa, o zaman iş "teknik komiser raporu Ceza Kurulu'na gönderildi" şekline dönüştürülür ve olay medyaya ve kamuoyuna "Olaylı maç Ceza Kurulu'nda" havasında ulaşır!.. Çünkü, Turgay Demirel Federasyonu'nun "Fenerbahçe yönetimine, başkanına ve yöneticilerine olan saygısı" bir başkadır!.. "Öyle olunca" da, hiç Turgay Demirel, "seçimlerden birkaç gün önce" , Fenerbahçe'nin anlı ve de namlı yöneticisi için "Federasyon, Mahmut Uslu'yu Ceza Kurulu'na verdi" haberlerinin medyada yer almasına cesaret edebilir mi? "E - de - mez" ve de "zaten" istemez!.. Tıpkı, "kulüp yönetimi tarafından organize edildiği" açık açık beyan edilen "konfeti yağmuru ve bu yüzden geç başlayan bir maçın karşılığının talimatlarda ne olduğu açık açık yazılı iken" , bu olayı "komik" bir ceza ile geçiştiren "eski avukatı" Levent Bıçakçı'nın "Aziz Yıldırım desteği ile kurulan" federasyonu gibi!!.. Hey gidi hey... Dün bir, bugün iki... Türk basketbolu ne hâle getirildi?!. Bizans'ın köhne parlamentosunun loş koridorlarında "böylesine ayak oyunları oynanırdı!.." Bu gidişle ve "bu zihniyet seçimi kazanırsa" , Basketbol Federasyonu'nun merkezini, "Bizans Parlamentosu'nun bulunduğu yere" , bir zamanlar "Bâb-ı Âli" denilen yerdeki "yerine" taşımamız gerekecek; ne kadar da yakışacak!.. Hazır; "bu zihniyetin silâhşörlüğüne soyunan" bazı Bâb-ı Âliciler de ortada iken!.. Bilmem ki, sevgili Lütfi Arıboğan "aday olduğu için" pişman mı? "Böylesine" bir mücadelenin "tarafı olmanın" acısını hissediyor mu? "Bunca" yıldır, basketbolun içinde olmasına rağmen, "kazanmak için her şey mubahtır" diyen Makyavel'e bile "pabucu ters giydirecek" metotların kullanıldığı bir seçim ortamını görünce şaşkına dönmüş müdür? Basketbol camiası, "seçimlerden" bu ortamı temizleyebilecek bir sonuç çıkaramazsa, yandı gülüm keten helva!.. Hoş ortada "keten helva" da kalmadı ya!..