Öncelikle, Fenerbahçelileri, yönetimiyle, teknik adamlarıyla, futbolcularıyla, camiasıyla ve taraftarıyla kutlamam, dahası alkışlamam, dahası "başarılarının devamını dilemem" gerekiyor; "Hak ettikleri bir şampiyonluğu, tarihi bir farkla aldılar" ve doya doya kutladılar, kutlamaya da devam ediyorlar; helâl olsun!..
Özellikle de, başta başkanları, yönetimleri, teknik adamları,futbolcuları, camiası ve taraftarlarıyla Galatasaraylılara da "ders olsun!.."
Bir Başkan'ın, ülkenin en pahalı ve iki yıl üst üste şampiyon olmuş takımını, "o takımı oyuncak hâline getiren" bir teknik adamla beraber ne hâle düşürdüğünü, Kasımpaşa maçından sonra, Elazığspor karşılaşmasında da hem tribünlerde, hem TV başlarında "içleri kan ağlayarak" izleyen Galatasaraylılaradır, bu sözlerim!..
Nakledici şirketin "Ana kanalında, en büyük rakipleri bayram yaparken, ikinci de değil, üçüncü kanalına düşmek ve o kanalda bir futbol faciası izlemek zorunda kalmak", doğrusu ya, "tersinden tarihe geçecek" bir olaydı, sarı-kırmızılılar için; Aysal-Mancini ikilisi bu "tarihi acıyı Galatasaraylılara yaşattılar"; onlara da helâl olsun!..
İki hafta üst üste, "10 kişi kalan iki takımı" izletti, Aysal-Mancini ikilisi!..
Kasımpaşa önünde, "10 kişi kalan" Galatasaray "4 yedi, en az bir 4 daha yiyebilirdi!.."
Galatasaray önünde "10 kişi kalan" Elazığspor, "biraz şanslı ve forvetleri biraz becerikli olsa", maçı "en az berabere bitirebilirlerdi", oynadıkları ve "tek kaleye çevirdikleri" futbollarıyla, "11 kişilik Galatasaray'a sahayı dar ettiler"; Galatasaraylılara da ecel terleri döktürdüler!..
Böylece, "10 kişi kaldık" ağlamasının, "rezil futbola mazeret, hatta bahane olmadığını" ispat eden Okan Buruk ve takımı, Aysal'a da, Mancini'ye de unutamayacakları bir ders verdiler; inşallah almışlardır!..
Şimdi Aysal'a da, Mancini'ye de soruyorum; "6-1 mağlup olunan Real Madrid maçı da dahil", Galatasaray'ın "bu kadar ezildiği" bir karşılaşma hatırlıyorlar mı ve de "10 kişilik Elazığspor karşısında, 2-14'lük korner istatistiğinin, kapkara harflerle Galatasaray tarihine yazılması" ne anlama geliyor?..
Hiç yüzleri kızarmadan, hâlâ "hakemlerden söz ediyorlar"; bırakın "hakemlerden söz etmeyi" yorumcular yapsın; siz "hakemlerden söz etmeye hak ediyor musunuz"; bu takımı bu hâle "el ele vererek" getirmediniz mi?..
Dahası var; Galatasaray Başkanı, "bir röportajda söylediği sözler" için "yönetim adına yayınlattığı" bir bildiri ile "gazeteci" ve "Galatasaray'ın eski başkan yardımcılarından" Fatih Altaylı'nın mahkemeye verileceğini açıkladı.
Altaylı'nın "o röportajda Galatasaray ile ilgili iddiaları yok, Ünal Aysal ile ilgili iddiaları var"; neden "davayı Ünal Aysal açmıyor da, Galatasaray yönetim kurulu açıyor?.."
"Dava açıp açmamak", elbette "onların bileceği" bir iş; ama Galatasaraylıların ve spor kamuoyunun beklediği bir başka "şey" daha var ve "asıl olan" da o; "Aysal'ın, Altaylı'nın iddialarına tek tek ve açık açık cevap vermesi!.."
"Bir bildiri ile toptan yalanlama yerine", yapılması gereken buydu; zira "iddialar yenilir yutulur gibi değildi!.."
Kamuoyu, cevaplarınızı bekliyor, sayın Aysal, "susarak" Galatasaray Başkanlığı koltuğunda "rahat" oturamazsınız!..
Galatasaraylılar, "Fener'in aydınlattığı Saray'da neler oluyor" sorusuna cevap arayın ve bulun!..