Beceremiyoruz!..

A -
A +

Anlaşıldı ki, "olayları bütünüyle görebilen, kavrayabilen" ve "ona göre kararlar alıp, uygulayan" yöneticilerden ve yetkililerden "büyük ölçüde" mahrûmuz!.. Çarşamba günü ve gecesi, "biri Ankara'da, biri İzmir'de yaşanan" ve spor sayfalarında yer alan iki olay, "bu acı gerçeğin" son örnekleri!.. Birinci olay (Gündüz): Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Ceza Kurulu, "önce ceza vermediği" atlet Tezeta Dengersa'ya, Uluslararası Atletizm Federasyonu (IAAF) Doping İnceleme Kurulu Başkanı'ndan gelen bir yazı üzerine, "apar topar" toplanarak "2 yıl ceza verdi!.." "Dopingli koşulan yarış" ne zaman, "doping tespiti" ne zaman, "doping dosyası konusunda IAAF'den görüş isteme" ne zaman, IAAF'den "Cezayı siz verin" yazısının gelmesi ne zaman, "B numunesinin analiziyle ilgili bilgilerin Madrid Laboratuarı'ndan istenmesi" ne zaman, "gelmediğinin tespiti" ne zaman, "laboratuar sonuçlarının gelmemesi" üzerine, "atlete ceza verilmemesi kararı" ne zaman?.. Her birinin arasında "aylar ve aylar var!.." Tabii, "bu arada" bir de "basit" soru var: "Madrid Laboratuarı'ndan neden analiz sonuçları gelmedi? Neden yeniden ve yeniden istenmedi?.. İstendi de gene gelmediyse, neden bu durun IAAF Doping İnceleme Kurulu'na bildirilmedi ve 'getirilmesi için' onların araya girmesi tâlep edilmedi?.." GSGM Ceza Kurulu tarafından atletimizle ilgili "Ceza verilmesine gerek görülmedi" kararının IAAF Doping İnceleme Kurulu tarafından "kabul edilmemesi" ve "dosyanın yeniden değerlendirilerek sonucun en kısa sürede bildirilmesinin istenmesi" üzerine ise "şipşak" hem de "rutin ceza" kesiliverdi!.. Peki, "IAAF Doping İnceleme Kurulu'ndan gelen yazı ile yeni kararın arasında ne kadar zaman farkı" var?.. "Birkaç" güncük!.. Nerede, Madrid Laboratuarı'ndan beklenen "B analizi sonucu?.." Yok!.. Ama, "bu defa" ceza, hem de "hemen" var; neden?.. Ciddiyetsizliğimizin, sporun "şike ve şiddetle beraber en büyük üç suçundan biri olan" dopingin dünya sporunda "nasıl izlendiğini ve nasıl cezalandırıldığını" hâlâ ve hâlâ "tam olarak" idrak edemememizin ve "Yutturur, cezasız çözerim" cingözlüğümüzün "gene" ters tepeceği korkusu yüzünden!.. Bu arada atletimizin "hamile olduğu" ve "uzun süre yarışamayacağı" da anlaşılınca, "Ver cezayı kurtul!.." İyi de, ya "düştüğümüz durum?" İkinci olay (Gece): Bana, "gündüz" haber aldığımız "bu üzücü tablonun devamını" gece Çek milli maçı yollarında ve Atatürk Stadı'nın etrafında ve içinde yaşayacağımızı, "daha önce söyleselerdi" inanmazdım!.. Zira, "İsviçre maçında olanlar ve başımıza gelenler" ortada, ardından "daha dün Diyarbakır'da olanlar" ve "bu yüzden başımıza gelecekler" ortada; "Elbette İzmir'de gerekli her türlü tedbir alınır" ve "Milli maçtan yüz akı ile çıkarız" diye düşünüyordum!.. Heyhat!.. Stada giden yollardaki "trafik keşmekeşi" bile bile "senaryolaştırılsa", bu kadarı olamazdı!.. "Stadın etrafı ile kapılarındaki rezaleti" bilmem ki, FIFA'nın UEFA'nın müşahitleri gördü mü?.. Ya, "ellerinde biletleriyle" ortada kalan binlerce kişiyi?.. Sonunda kapıların ardına kadar açılmasıyla, içeriye dolan ve merdiven boşluklarını bile dolduran binlerce kişiyi?.. Basın tribününün bile "çoluk çocuk" istilâsını?.. Güvenlik güçlerinin, "sadece protokol ile Çek ve Türk kafilelerinin sağ salim stada, protokol tribününe ve soyunma odalarına girmelerini sağlamaktan öteye" bir sorumlulukları ve görevleri yokmuşçasına davranmalarını?.. Soruyorum; "özel" bir maçta "bu tablo ortaya çıkıyorsa", hangi yüzle FIFA'ya gidip "Bizim de ülkemizde, kendi seyircimiz önünde oynama hakkımız olmalı, bu hakkı bize verin" diyeceğiz, diyebileceğiz?.. "Yetkililer", olayların önünde gidecek bir kafa yapısına sahip olmadıkça, biz sporumuzda hep, "olayların arkasından çaresiz, mahcûp ve hatta utanç içinde koşturmaya", hayıflanmaya, "Bize haksızlık ediyorlar" isyanı ve öfkesi içinde yaşamaya devam edeceğiz!.. "Ne haksızlığı", sevgili okurlarım; "ne haksızlığı?.." Benim yetkililerim "sorumluluklarını bilseler" ve "bunların gereğini hakkı ile yapsalar", başımıza bunlar gelir mi? Bilelim ki, "bize öncelikle haksızlık ve yazık edenler", sorumluluklarının şuuruna varamayan ve "yapmaları gerekenleri yapamayanlardır!.." Yani, "önce aynaya bakalım", sonra "dışarıdakileri suçlayalım!.." Bu kadar basit!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.