Spor medyamız "olmuş aşa bile öylesine bir su katar" ki, ne aşı yapan, ne servis yapan, ne de yiyen memnun kalır!.. Tamı tamına "kaş yaparken göz çıkarma" mekanizması gibidir, benim medyam!.. İşte, "tek merkezden çıktığı belli olan" bir haber ile Hamdi Akın'ı da, "kurması muhtemel" bir federasyonu da bir kalemde harcayıverdiler!.. Yani, "Hamdi Akın ve federasyonu olayını", bizzat Halûk Ulusoy'un kurmayları plânlasaydılar ve medyaya haber yapsaydılar, "onu harcamak" bakımından böylesine başarılı olamazlardı!.. Bir defa "Hamdi Akın adı üzerindeki kararı", medyamız "tek merkezli haberinde" nerede aldırdı?.. Yok Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı ve Kayseri Büyük Şehir Belediye Başkanı ile toplantı yapmış da, onlara "Bitirin bu Ulusoy'un işini" demiş de, "Hamdi Akın adı üzerinde mutabakata varılmış" da, "Düğmeye basılmış ve imza toplanmaya başlamış" da, "Gelecek hafta imzalar tamamlanacak ve seçimli genel kurul olağanüstü toplantıya çağrılacakmış" da!.. Buyurun buradan yakın!.. Ne oluyor; Orta Anadolu Belediyeler Birliği'ne mi başkan aranıyor, yoksa Türkiye Futbol Federasyonu'na mı?.. "Böyle" başlayan bir "federasyon olayı", yarın "gerçekleşse bile" ben ona demeyecek miyim ki: "Belediye Federasyonu!!!.." Ve de yarın "bu haberlerin kupürleri ile dolu" bir dosya önüne geldiğinde, FIFA demeyecek mi ki: "Kardeşim, Türkiye'nin bütün büyük gazeteleri verdiğine göre demek ki bu haber doğru; yani futbol işine siyasi müdahale var, baskı var; böyle kurulmuş bir Federasyonun FIFA'da işi ne; gidin Dünya Birleşmiş Kentler ve Yerel Yönetimler Teşkilâtı'na üye olun!.." Peki, FIFA'da durum böyle olur da, Türkiye'de ne olur?..Habere "ömrü 24 saat bile sürmeyecek" bir "balon" da habere eklenir ve "15 Süper Lig kulübü ile, arkalarında belediyeler olan kulüpler ve de İkinci ve Üçüncü Lig kulüplerinin büyük çoğunluğu bu girişimi destekliyor" denirse, bunun ortaya çıkaracağı "öfke ve tepki" nasıl düşünülmez?.. "İktidarın istemediği ve sırtını çevirdiği bir federasyonla işlerimiz istediğimiz şekilde yürümüyor" diye düşünen bir çok delegenin bile "isyan içinde" olacağı, "Bu kadarı da olmaz, bizler emir kulu muyuz, piyon muyuz?" diye imza vermekten vazgeçebileceği nasıl anlaşılmaz?.. "Levent Bıçakçı Federasyonu" ve "Hasan Doğan" olayından sonra, Hamdi Akın'ı "benzer bir duruma düşürmeye" kimin hakkı var?..Medyanın da "Hamdi Akın" adını, "böylesine tersine işleyecek bir senaryo ile" kamuoyuna sunmasında kimin rolü var?.. Ya da Melih Gökçek'i adeta "Brutus gibi göstermek" kime ne kazandıracak?.. Hamdi Akın'ın ve Melih Gökçek'in, spor medyasının çok yanlış ve haksız olarak kendilerine yakıştırdığı "Levent Bıçakcı" ve "Brutus" rollerini kabul etmeleri mümkün mü?.. Dedim ya, "senaryoyu Halûk Ulusoy'un kurmayları yazsa" bu kadarını düşünemezlerdi; "bir taşla bu kadar kuş vurabilmek" akıllarının köşesinden geçmezdi!.. Düşünebiliyor musunuz, daha "ikinci gün" gazetelerde satır aralarında "Fenerbahçe, Hamdi Akın'a uzak duruyor, zira teşvik primi iddialarına adının karışmış olması sarı - lacivertli yöneticileri düşündürüyor" iddiaları yer alırsa, sonrasında nelerin olabileceğini tahmin elbette güç değil!.. Durup dururken, Hamdi Akın gibi sayılan, sevilen, başarılı ve "Türk Futbolu'na hizmet etmiş ve edecek olan" bir kişinin adının "düşünülüp tartışılmadan, yolu yordamı bulunmadan, onun etrafında toplanılmasının yolunu açacak strateji ve taktik plânlama yapılmadan ve 'Oldu da bitti maşallah' acûlluğu içinde ortaya atılıvermesindeki yanlışlık" onun için de, Türk Futbolu için de iyi olmadı; hem de hiç iyi olmadı!.. Diyelim ki, "bu senaryo başarılı oldu" ve Ulusoy gitti, Akın geldi ve diyelim ki, Ulusoy ekibi işi FIFA'ya da taşımadı; ama "yeni federasyon" daha en başta kuruluş şekli ve düzeni itibarıyla "yaralı" olmayacak mı, "topal ördek" olmayacak mı?.. Yazanların, çizenlerin, kulislere girenlerin açık açık "Bu işe hükümet ve belediyeler taraf olursa, karşılarında kimse duramaz, kulüp yöneticilerinin ve delegelerin çoğu iş adamı ya da müteahhit; nasıl 'Hayır' diyecekler?" dediği ve hatta yazdığı bir süreçte, "bu şekilde kurulacak" bir Federasyonun kime ve nasıl hayrı olacak?.. Bu işin makûlü, eğer gerçekten Halûk Ulusoy, "Şenes Erzik aday olursa, ben bırakır ve onu desteklerim" demişse ve diyorsa, "ocak ayının son günlerinde yapılacak olan ve Erzik'in de yeniden aday olduğu UEFA Yönetim Kurulu seçimi beklenmeli", bu seçimden sonra Erzik adı etrafında birleşilerek "mavi boncuk dağıtılmadan" kurulacak bir federasyonun yapılandırılması plânlanmalı ve şubat başında uygulama için düğmeye basılmalıdır!.. Bu yumuşak geçiş, bölünmüş olan futbol camiamızı toparlayacak, yaralar sarılmaya başlanacak ve üstelik "milli takım bakımından" martta girilecek olan çok önemli bir süreç "gerginlik ve kavga olmadan" karşılanacaktır!.. Türkiye'de federasyon başkanlığı yaptığı dönemlerde "mavi boncuk dağıtmakla ünlü" Erzik'i, "bu tutumu" sebebiyle çok eleştirmiştim!.. Ne var ki, "aradan uzun yıllar geçti"; elbette uluslararası federasyonlarda aldığı "önemli görevler" ve "ülke futbolunun gerçekleriyle yüz yüze gelişi" onu olgunlaştırdı; eleştirdiğim "bu huyundan vazgeçmiş" olacağına inanıyorum!.. Bu formül, Ulusoy'un ve federasyonunun "onurunu koruyacak", yeni federasyonun "yapay ve zorlama" payandalarla kurulmasını önleyecek, Türk futbolu üzerindeki "siyaset bulutunu" kaldıracak, Spordan Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'i de rahatlatacaktır!.. Hamdi Akın, Erzik'in "bir dönemlik restorasyon federasyonu" içinde önemli bir görev üstlenebilir ve böylece "gelecek dönemdeki başkanlığı" için de yola "tabii seyrinde" çıkabilir!.. İnat, acelecilik ve savaş, futbolumuzdaki fetret devrini bitirmeyecek, zorlamalarla, baskılarla kurulacak bir "Belediye Federasyonu" hiç bir şeyi çözmeyecek, sonuç tam bir "Pirrus Zaferi" olacaktır!.. Zaferden sonra komutan Pirrus'un neler söylediği tarihlerde yazılıdır!..