Ben gazeteciyim, terbiyesiz değil!..

A -
A +

Açalım Türk Dil Kurumu'nun "son" sözlüğünü ve bakalım "Terbiye" - "Terbiyeli" - "Terbiyesiz" kelimeleri ne anlama geliyor: Terbiye: "Arapça - İsim: 1 - Eğitim. 2 - Görgü. 3 - Bazı yemeklerin suyunu türlü yollarla koyulaştırma. 4 - Eti, pişirmeden önce çeşitli baharatlar, yağ, salça vb. şeyler içinde bir süre bekletme. 5 - Hayvanı alıştırma. (Ayrıca; Terbiye II): Araba hayvanlarının dizginleri." Terbiyeli: "Sıfat: 1 - Topluluk kurallarına uygun davranan, müeddep. 2 - Terbiye işlemi yapılmış (Yemek). Terbiyeli maymun gibi: çok saygılı, çekingen (kimse), itaatkâr." Terbiyesiz: "Sıfat : 1 - Terbiyesi olmayan. 2 - Topluluk kurallarına aykırı davranan." Dünkü yazısında diyor ki, sevgili kardeşim Hıncal Uluç: "... 'En başta ben, spor basını terbiyesizdir' dedi, Ahmet Çakar!.. Haksız mı?.. İleri mi gitti?.. Neyiz biz peki?.. Terbiyeli maymunlar mı?.. Basın terbiyeli olur mu?.. Olabilir mi?.. Olması mümkün mü?.. Olursa basın olur mu?.. Terbiyesiz lâfından fena hâlde alınanların, önce karşıtına bakmalarında yarar var... 'Terbiyeli...' Açın sözlükleri 'Toplum kurallarına göre hareket edecek biçimde eğitilmiş kimse... İtaatkâr, saygılı, sessiz çekingen...' Bunların hangisi 'gazetecilik' mesleği ile uyumludur, söyler misiniz? Terbiyesiz, bunların karşıtı.. Toplum kurallarına uymayan... Edepsiz... Evet, öyleyiz... Öyle de olmalıyız... Yoksa 'Uşak basın' oluruz... Yoksa 'Mütareke basını' oluruz. Yoksa 'Sarı basın' oluruz... Terbiyesizlik, sonunda başkaldırıdır. Bir yerde özgürlüktür..." "Polemik" üzerine "Türkiye'nin en iyilerinden olan" sevgili Hıncal, gene "kelimeleri birbirine vuruşturup, çarparak, bölerek, toplayarak, çıkararak" diyor ki; "Gazeteci terbiyesiz olmalıdır, terbiyeli olursa, terbiyeli maymun olmuş olur!.." Bir defa , maymun "terbiyesiz" değildir, "kendi toplumuna göre kim bilir belki de ve büyük ihtimalle terbiyelidir de." İnsanlar, maymunu "kendilerine göre eğiterek" gene "kendi toplumlarına göre" ona terbiye verirler ve "terbiyeli maymun" hâline getirirler, ama "insanların toplum kurallarına ve görgülerine göre", terbiyeli maymunlar gene de ve elbette "insanlara göre" terbiyesizdirler!.. Çok açıktır ki , "terbiyesiz insan" kelimesinin karşıtı "terbiyeli maymun olmak" değildir; "terbiyesiz insan olmamaktır"; yani "terbiyeli insan" olmaktır!.. Ben "terbiyeli" bir insanım, "hür bir gazeteciyim", kimseden çekinmem, korkmam, gerektiğinde ve inandığımda "baş da kaldırırım, kaldırdım", ama hiçbir zaman "terbiyesiz insan da, terbiyesiz gazeteci de olmadım"; , olmam!.. "Benim gibi gazetecilerin çok olduğu" bir medyaya da kim çıkıp "terbiyesiz medya" derse, onun karşısına çıkarım, ona hak ettiği cevabı da veririm!.. "Medya" bir "canlı" değildir, bir "yemek" ya da "et" de değildir ki, "terbiyeli" olsun!.. "Terbiyeli" olmayan, olamayacak olan medya, elbette ki "sözlük" anlamında "terbiyesiz" de olmaz, olamaz!.. Burada Çakar'ın "medya" olarak kastettiği, "medya değil, gazetecilerdir" ve bu "kasıt" apaçık ortadadır!.. "Öyleyse", hiç şüphemiz olmasın ki, Ahmet Çakar, "Spor medyası terbiyesizdir" sözünü, sevgili Hıncal'ın "Elbette terbiyesiz olacağız, toplum kurallarına tabi olmayacağız, itaatkâr olmayacağız, çekingen olmayacağız, terbiyeli maymun olmayacağız" anlamına değil, aslında Terbiye'nin de, Terbiyesiz'in de Türk Dil Kurumu sözlüğünde bulunmayan ama halk içinde yaygın olarak kullanılan "Edep - Edepsiz" anlamına ve "kendisini de dahil ederken, başkalarını ayırt etmeden, hepimiz için kullanmıştır" ki, işte tartışılan da "budur." Türk Dil Kurumu Sözlüğü'nün "Terbiyeli" kelimesinde "müeddep" yani "edepli" olarak karşılığını bulan anlamıdır, söz konusu olan; "Terbiyesiz = edepsiz" anlamı!.. Bakalım "Edepsiz" kelimesi için ne diyor, Türk Dil Kurumu Sözlüğü: "1 - Utanılacak işleri hiç sıkılmadan yapan (kimse), utanmaz, sıkılmaz, terbiyesiz. 2 - Sakınılacak kötü (kimse), şirret." İşte, Ahmet Çakar'ın "terbiyesiz" kelimesini kullanmasındaki "kasıt" bu!.. Sevgili Hıncal'ım, "aynı yazında" "çok haklı olarak" diyorsun ki: "Bu mesleğin hukukunda da en önemli şey, 'Kasıt!..' Mahkemede yargıç ne dediğinize değil, ne kastettiğinize bakıyor!.. Bakmazsa, kararı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden dönüyor zaten." Evet, "neyi kast ettiğini" en iyi bilecek olan ve bilen Ahmet Çakar'dır ki, "yere burnu düşe eğilip almayacağını" bunca yıldır gösteren Ahmet Çakar, çıktı özür diledi; "Ben bütün bir medyayı kastetmedim, hele mutfaktakileri hiç, benim kastettiklerim bellidir." Yani, gene sen yazıyorsun, ben bilmiyorum: "Çakar 'Spor medyası ahlaksızdır' deseydi, gök kubbeyi başına geçirenlerin başında olurdum. 'İçimizde ahlaksızlar da var' demiş, geçen gece... 'Para alıp yazı yazanlar, patronun veya kulüp başkanlarının tetikçiliğini yapanlar... İşe girmek ya da işte kalmak için kulüp başkanlarını devreye sokanlar...' Ahmet Çakar'ın bu çıkışı ile neyi kast ettiği açık.. " Hayır, işte burada yanılıyorsun sevgili Hıncal!.. "Bunları" kastetse, nasıl söylemesi gerektiğini, zaten birkaç gece önce 'işte böyle söyleyerek' ortaya koymuş, Çakar!.. Bu defa kastettiği "bunlar" değil, "başkaları!.. "Terbiyesiz" derken de, "ahlâksızları söylediği gibi" söylemeliydi; "Ben dahil spor medyası terbiyesizdir" olarak değil "Ben dahil spor medyasının içinde terbiyesizler var" demeliydi; "hangi anlamı kast ediyorsa" , işte o anlamda!.. Ve elbette, işte "böyle bir üslûp içinde" söylediği içindir ki, "kastettiği anlam" hakaret içeriyor, aşağılıyor, mesleği küçültüyor!.. Zaten onun için "özür diledi", lâfının "büyük bölümünü" yuttu!.. Bu noktada, ben şimdi Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin sayın başkanına ve değerli yönetim kurulu üyelerine soruyorum: "Gücünüz Emre'ye mi yetiyor ve sesiniz Emre'ye mi çıkıyor, onu mu gözünüze kestirebiliyorsunuz, dün, ortaya ve çoğul kullanarak 'vicdansızlar' diyerek spor medyasının kendisini eleştiren bölümüne sınır koymadan hakaret eden Fatih Terim'e sesiniz çıkmadı, bugün de, "Spor medyası terbiyesizdir" diyen Ahmet Çakar'ı anlamadınız, duymadınız, görmediniz, sustunuz!.." Yoksa, "korkulacaklar ve ses çıkartılamayacaklar" ile "korkulmayacaklar ve ses çıkarılabilecekler" diye listeniz mi var?.. Bir çift lâfım da başkalarına; daha düne kadar, TV ekranlarında Ahmet Çakar'ın karşısına oturup, "onun yüzünüze karşı yaptığı ağır hakaretleri gülümseyerek karşılıya karşılıya", bu yorumcu arkadaşı bugün "Ben her şeyi söylerim arkadaş" konumuna getirenler "acaba" kimlerdi?.. Bir bakalım, bugün "onu en ağır şekilde eleştirenlerin içinde onlar" var mı?.. Soruyorum; bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.