Evet, Deniz Ateş Bitnel, "o genç hakem" önemli hatalar yapmıştır… Amma… Bir bakalım, bakalım; "maçın o hâle gelmesinde sadece onun mu sorumluluğu vardır?.."
Ey sahanın diğer hakemleri, o maç için ceplerine onca para konan hakemler; neden önlerinizde olan pozisyonlarda o genç hakemi uyarmadınız?
Mesela, kulaklığına "Hocam faul yoktu" diye fısıldasanız, o genç hakem, Özer'le saha ortasındaki konferansını o kadar uzatır ve iş "ilk" sarı karta kadar uzanır mıydı?
Mesela Sabri'nin yaptığı yüzde yüz penaltı pozisyonuna bayrak kaldırıp, faulü işaret etseniz, kulaklığına "Penaltı hocam" diye fısıldasanız ve de o genç hakem o penaltıyı verse, "maç boyu o pozisyonun bilinçaltı / bilinçüstü 'acaba' baskısı" altında kalır mıydı, bir düşünün bakalım!..
Mesela, Özer gibi çok tecrübeli bir futbolcu, "hakemin ikazlarına, hem de kart göreceksin" ikazlarına aldırmayıp, onca TV ve onca tribün seyircisi önünde hakeme sözlü ve hareketli itirazlarını sürdürmese ve hatta raporlara göre "Sıkıysa beni at" diyerek meydan okumasa ve de böylece "hakem-oyuncu didişmesinin fitilini ateşlemese", genç hakemin ve maçın başına bunlar gelir miydi?..
Dahası, "Üniversite kampüsünde atış gösterisi yaptığı ve doktoru darp ettiği" iddiaları ile adliyelere düştüğüne dair gazete haberlerinin okunduğu bir süreçte, Aykut Demir'in saha içinde "Podolski ile horoz dövüşüne giriştiğini" bir yana itip, "Görmezlikten gelseydin, dönüp gitseydin ve kart göstermeseydin" demek, yani kısacası "Eyyamcılık yapsaydın" diyebilmek, bitmedi; raporlara da geçen devamında, soyunma odalarına giderken yaptıklarını ve hakeme tehditlerini duymak istememek ve sadece "o genç hakemi infaz etmek" acaba insafa sığar mı?..
Ya Salih'in yaptığı?..
Bu başkaldırı, taraftarın, seyircinin, yöneticilerinin hoşuna gitmiş olabilir, "Hakem hak etti" diyebilirler, alkışlayabilirler, hatta "Heykeli yapılmalı" da diyebilirler, tişörtlerini pazarlayabilirler, amma…
"Aklıselim sahibi olmaları", sporu, spor disiplinini, spor ahlakını, hakemlik müessesini düşünmeleri gerekenler, yazanlar, yorumlayanlar, konuşanlar, dahası hakem hocalığı, MHK üyeliği, başkanlığı yapanlar, üzerlerinde renkli formaları olanlarla, onların taraftarlarıyla ve yöneticileriyle, "aynı linç kampanyasına katılırlarsa", bu maçın bu hâle gelmesindeki sorumluluğun sadece o genç hakemde olduğuna nasıl inanacağız?..
"7 kişiye karşı 12 kişi oynamak adaletsizlikti, kırmızı kartı 11 kişi kalmaları için çıkardım" diyebilen Salih'in "sportif büyük yanlışını" nasıl alkışlarsınız, hatta "Ben de olsam yapardım" diyebilirsiniz; ey benim bazı "tarafsız (!)" ve "duayen" hakem yorumcularım ve spor yazarlarım?..
Verilen cezalara bakıyorum, benim basınım "ağır" diyor ama, tam bir "eyyamcılık" kararları, hakemlerin, gözlemcilerin, temsilcilerin raporlarında yazanlara göre, "tüy sıklet!.."
Tahrik yok ya, "en ağır tahrik unsuru" olsaydı dahi, Salih Dursun'un ve Aykut Demir'in cezalarını bu kadar "tüy sıklet" hâline getirmemeliydi. Olayların benzeri, UEFA'lar ve de UEFA'ya bağlı "futbolun ağır ağabey ülkelerinde olsa", ne cezalar verilirdi; örnekleri çok ve de işte bizim de "onlarda farkımız" bu yüzden çok!..
Hakemlere, "her türlü tehdidin" ve de "kartları, ellerinden alınıp, onlara gösterilmesinin" yolunu açan bir karar bu. Nasılsa tişörtler yapılacak, "kahraman ilan edilecek", hatta "heykeli bile dikilecek" bir sporcu olmak için, 3-4 maç ceza alınmaz mı?..
"Heykeli dikilen" futbolcuların, Lefterlerin, Metinlerin arasına girmek için, böyle bir ceza göze alınmaz mı?..
Oldu olacak, "Futbol Federasyonu'nun olduğu yerdeki bir sokağa ya da parka da adı verilmeli" Salih Dursun'un!..
Linç kampanyasına katıldığını "Üzülüyorum, genç bir hakemi kaybettik" diyerek gösteren Futbol Federasyonu Başkanı'na da şan olur, hiç olmazsa!..
Hocam inat etme!
İnatla peynir gemisi yürümez, sevgili Mustafa Hocam!..
Kaç maçtır, "fotokopi gibi, tıpatıp korner gollerini yiyor" Galatasaray, sebebi belli; "rakip oyuncularla beraber hamle yapıp zıplayarak kafa vuracak futbolcusu" yok, sarı-kırmızılı defansın!..
"Uzun boylu" üç defans adamı var; Semih, Chedjou ve Donk!..
Semih, iki yıldır bitik ve kayıp, "iyi bir mentorla birkaç ay çalışmadan" Galatasaray'da oynayamaz, artık!..
Chedjou, nedense "rakip ceza sahasında, Galatasaray kornerlerinde zıplayıp gol atıyor" da, Galatasaray'ın kalesine atılan kornerlerde o feraseti gösteremiyor.
"Donk" deseniz, "yavaşlatılmış film gibi", ne hamle yapabiliyor, ne zıplayabiliyor, sahada da zaten "hayalet gibi" dolaşıp duruyor!..
Ve sen, "Gençleri Galatasaray'a, futbola, milli takıma kazandıran" sen, "bunlar" için tam da "bulmak üzere olduğun" Koray'ı harcıyorsun; yazık!..
Bak hocam, "Donk'u kendi aldırdığı, Bilal'i Hamza Hoca aldığı için, dökülen Donk'u oynatıp, Bilal'e yedek kulübesinde pas tutturuyor" diyenler haklı galiba; bu "adaletsizliği" nasıl yaparsın?..
Daha geldiğin gün söyleyeceğin sözleri, bugün söylersen, insana "aklın neredeydi" derler,
Sen, "çare, çözüm koltuğundasın, şikayet ve ağlama sandalyesinde değil!.."
"Defans yığınağı haline getirdiğin ilk 11'i övenlere bakarsan", nasıl "büyük bir hata yaptığını" anlarsın; bu on birlerle değil Lazio'yu, PTT 1. Lig'den bir takımı bile zor elersin; anla artık!..
Kim haklı?..
İki haftadır, "elimde kalan" bir notu, "kıyaslama yapılabilmesi" ve de "yorumlarımızın nasıl yapıldığını göstermesi" bakımından, geç de olsa, bugün sütunuma alıyorum.
Ülkenin "teknik maç yorumcularının başında gelen" arkadaşımızdan olan iki ünlünün, "aynı gazetede, aynı gün, aynı maç için" yaptıkları yorumlardan birer paragraf:
Rıdvan Dilmen: "Sahanın en iyi oyuncusu kim dersek; tartışmasız Gökhan Gönül'dü cevabını veririm. Son bölümlerde birkaç top kaybı yaptı ama çok eforlu oynadı."
Ömer Üründül: "Dünkü maçta bir sürpriz de Gökhan Gönül'dü. Bu kadar rahat bir oyunda Gökhan Gönül'ün ofansif performansı ilk defa bu kadar düşük kaldı. Dün gece en iyi iki oyuncu Hasan Ali ile Diego'ydu."
Ben "işin teknik kısmından hemen hemen hiç anlamam", onun için soruyorum; kime inanacağım?..
Şaka!..
"Bitnel" ne demek diye araştırdım; "Türkiye Türkçesi ağızları" sözlükleri kaynak gösterilerek "Verimli / Mümbit" anlamına geldiği yazıyor, bazı yerlerde.
'Şaka'yı bir yana bıraktım; "Bu verimli ve mümbit genç adama ikinci bir şans verin" desem, haksız mı olurum, bir düşünün bakalım, ey Futbol Federasyonu'nun yetkilileri?..