Rahmetli dedem Müftü Muharrem Efendi'den sık sık duyduğumuz bir söz vardı: "Kişi kendin bilmek gibi irfan olamaz!" Bugün etrafıma bakıyorum ve "bu sözün ne kadar derin bir mânâsı olduğunu" defalarca ve defalarca anlıyorum! İşte "son" örnek!.. Beşiktaş Başkanı Serdar Bilgili ve yaptıkları!.. "Yaptıklarına" bakarsak, Serdar Bilgili'nin "kulüp serdarlığından" da, "spor ve yönetim bilgililiğinden" de şüphe etmemiz normal! Hani bir lâf vardır; "Yüzüne gözüne bulaştırdı!" Tam o misal! Serdar Bilgili, Beşiktaş Başkanlığı'nı "gerçekten" yüzüne gözüne bulaştırdı! Hele hele, "bu tablo, Süleyman Seba gibi bir anıt başkandan sonra ortaya çıkarsa", koca Beşiktaş'ın nasıl bir görüntü verdiğini varın hesap edin! Yönetimin temel direkleri olan ve "kendisine seçimi kazandıran" Beşiktaşlılar'ı daha işin başında "görevlerinden ve hatta yönetimden istifa etmek gibi" bir "garip" durumla karşı karşıya bırakan o! "Transferden, Beşiktaş'ın şirketleşmesine kadar" bir çok meselede "büyüklere masallar" anlatıp, hiç birini yerine getirmeyen o! "Scala'ya desteğim tamdır" dedikten sonra, daha "bir hafta geçmeden", son derece çirkin oyunlarla adamı "ölümcül hasta" ilân edip, yerine Daum'u getiren o! Kim bu Daum? "Kokainci" olduğu ortaya çıkınca, ülkesindeki bütün sportif görevlerinden atılan, "yalan söylediği ortaya çıkan", Almanya'da kimsenin yüzüne bakamaz hale geldiğinden Amerika'ya kaçan bir adam! "Dahi" diye getirildiği Türkiye'de "nasıl bir dahi olduğu" 4 haftada ortaya çıkan ve "kendisini savunanlar" tarafından bile yerden yere vurulan bir hoca! Bütün bunlar yetmezmiş gibi, Serdar Bilgili'nin "birdenbire" tam bir "Galatasaray düşmanı" olarak ortaya çıkması ve "adeta" intikam bayrağı açması, herşeyin üzerine tuz biber ekiverdi! Aklı başında Beşiktaşlı spor yazarlarının da belirttiği gibi, "Fenerbahçeliler'in dolduruşuna gelerek", ama asıl "içine düştüğü durum sebebiyle hedef saptırmak ve gündemi değiştirmek" için "açtığı bayrak", sonunda elinde kaldı; arkasına dönüp baktığında "kimseleri bulamadı!" Durup dururken yayınladığı "Galatasaray'ı hedef alan ilk bildiri", ardından Galatasaray'ın tehir isteğine verdiği ve verdirdiği cevaplar, onun "Beşiktaş Başkanlığı için" daha "birkaç fırın ekmek yemesi" gerektiğini gösteriyordu! "Biz de Barcelona maçı için Galatasaray'dan tehir istemiştik, onlar da kabul etmemişti" aldatmacasının arkasına sığınmak da Beşiktaş Başkanı'na yakışmıyordu; zira tehir istediklerini söylediği Beşiktaş-Galatasaray maçı, Barcelona karşılaşmasından 3 gün önce değil; 4 gün sonraydı! Şimdi vicdanı ile başbaşa; Beşiktaş'ı düşürdüğü durumun hesabını acaba verebiliyor mu? Süleyman Seba'nın "gölgesi bile", Beşiktaş'ı böyle "acıklı" bir tablonun kahramanı yapmazdı! Yazık!..