Beşiktaş’ı yakan Triumvira!..

Sesli Dinle
A -
A +

Görünen köy sezon başından beri, haftalardır kılavuz istemiyordu… “İnatçı” iki arkadaş, göz göre göre önce Beşiktaş’ı, sonra da kendilerini yaktılar; birincisi başkandı, ikincisi teknik direktör… Ve de “biri” gitti, “öteki” de gidiyor!..

 

Elbette bu ikiliyi tamamlayarak “Beşiktaş’ı yakan triumvirayı oluşturan” bir üçüncü ve kalıcı sorumlu da vardı; “birkaç istisnası ile” Beşiktaş medyası…

 

O medya ki, “Bardağı taşıran son damladır” sözünü Başkan’a hatırlatmayacak ve tribünleri “İstifa koroları hâline getirecek” kadar “üst üste gelen son damlalar” ortada iken… Ve de “Başkan’ının izinden gidip” ekranlarda, kürsülerde “kötü gidişin sorumluluğunu Federasyona, Merkez Hakem Komitesine, hakemlere yükleyip”, onları taraftarın  hedefine koyan…

 

Ama en sonunda “Sorumluluk benim” demek zorunda kalan, bu arada “bunca zamandır hazırlanamayan futbolcuları” işaret ederek kendi sorumluluğuna onları da ortak ettikten sonra istifa eden teknik direktöre, “hatalarını, yanlışlarını, eksiklerini anlatmayan, anlatamayan” yorumcularla dolu idi…

 

Ancak ve nihayet “takkenin düştüğü ‘son damla’ gecesinde” ekranlarda “veryansın ettiler” ama “iş işten geçmiş” çok geç kalmışlardı. Zira, acı gecede saatlerce yönetimi, başkanı hatta hocayı işaret ederek, “Beşiktaş bu durumdan kolay kolay çıkamaz” diyenlerle “Hiç çıkamaz” diyenler yarışmasının ‘artık’ bu sezonun Beşiktaş’ına pek yararı olmayacaktı…

 

Evet, nihayet ve sonunda “Hoca istifa kararı verene, Başkan “Ben de gidiyorum buyurun aralık ayındaki seçimli olağanüstü genel kurula” diyene kadar “bu ikiliye toz kondurmamak ve kondurtmamak için” mücadele verdikten sonra, “Olacak iş değil, rezil bir sonuç daha” demek ve yazmak zorunda kalmışlardı; bravo!..

 

Hâlbuki haftalardır “gerçekler” ortada idi… Şenol Güneş, bir zamanlar “Beşiktaş’ı üst üste iki defa şampiyon yaptıktan” sonra, “Beşiktaş’ı Yönetim Kurulu yönetiyor” diyen zamanın başkanı Fikret Orman ile “güçlü yönetici” Ahmet Nur Çebi’nin yolları ayrılınca, “sıkıntılı günler yaşamaya başlamış” ve sonunda ip kopmuş, Beşiktaş’tan ayrılmıştı.

 

Ayrılış sebebi olarak da “Başkan - Hoca - Oyuncu uyumu önemli. Bu uyum olmadığı zaman başarı zor. Fikret Bey (Orman) ile çok iyi işler yaptık. Uyum bakımından kırılmalar yaşandı, ayrıldık. Uyum bozulduktan sonra ne kadar para harcarsan harca istediklerin olmaz” demişti.

 

Bugünkü görüntü “Şenol Hoca’nın bu analizi ile tam uyumlu olarak” bütün açıklığı ile ortada iken, “Ben Başkan’ı değil, Beşiktaş’ı savunuyorum” demek zorunda kalması, “Başkan ile uyumlu, hem de çok uyumlu” olduğunu göstermiyor muydu?.. Geriye ne kalıyordu; “oyuncularla uyum”; demek ki, o yoktu ve başarı da o yüzden yoktu!.. Ne diyeyim; günaydın Beşiktaş medyası…

 

Anlaşıldı ki, Türkiye’nin “Avrupa Puan Sıralaması”ndaki “en zorlu rakibi” İsviçre’nin Lugano’su karşısında, Beşiktaş’ın hem de kendi evinde, 80’inci dakikadan sonra 3 gol yiyerek, 2-0’ı koruyamaması “bardağı taşıran son damla” olmuştu…

 

“Ben bir maçta yenildik diye istifa etmem” inadı, bizleri “Bir inat uğruna ne güneşler batıyor” diyecek hâle getirmişti. Aslında, “bardağı dolduran ve istifasının istenmesine sebep olan sorunlar” başkaydı. “Lugano faciası”, bardağı taşıran son damla olmuş inat bitmiş, “İkili” el ele “paydos zilini” çalmışlardı; yazık!..

Büyükekşi haklı!..

Bir lig maçı oynanmıyor; Türk Futbolu için önemli bir Avrupa Kupası maçı oynanıyor… Gençlik ve Spor Bakanı ile beraber Futbol Federasyonu Başkanı da maça gelmiş, protokol tribününde maçı oynayan takımın başkanı ile yan yana karşılaşmayı izliyorlar.

Tribünlerde “çirkin küfürlerle koro hâlinde” Futbol Federasyonu Başkanı’na hakaret ediliyor. “Yapmayın, susun” diyen yok…

Dahası, aylar ve aylar boyu, “takımının başarısız her maçından sonra” taraftarın önüne “Federasyonu, başkanını, hakemleri, hakem komitesini koyarak” bu küfür korosunun “altyapısını kimin hazırladığı” da ortada…

Futbol Federasyonu Başkanı, “bu koroyu parmaklarıyla işaret ederek, tepki gösteriyor” ve Bakan’dan izin isteyerek stattan ayrılıyor…

Yüzde yüz de değil, yüzde bin haklı… “Yabancılarla oynanan ve Türk Futbolunu doğrudan ilgilendiren” bir maçta Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı’na binlerce kişi, koro hâlinde küfür edemez.

Ne oldu, Beşiktaş’a da, spora da, spor ahlakına da yakışmayan bu çirkin tabloya “ilk cezayı” maçın sonunda Lugano kesti, büyük tepki yönetime ve hocaya döndü; hem Beşiktaş takımına ve hem de tribünlerdeki seyirciye; yazık değil mi?..

Kara kara düşünelim!..

Haber, üç büyükleri, başkanları, yönetimleri, taraftarları ile beraber “derin derin düşündürecek” cinsten… Elbette Futbol Federasyonumuzu da…

Abu Dhabi United Group ile birlikte Çinli China Media Capital ve CITIC Capital’in sahibi olduğu, Manchester City şemsiyesi altındaki City Football Grup’un yetkilileri, Başakşehir Kulübü’nü satın almak için İstanbul’a gelmişler. Görüşmeler sürüyormuş… City Football Grup, bugüne kadar Bahia (Brezilya), Manchester City (İngiltere), Girona (İspanya), Palermo (İtalya), Lommel SK (Belçika), Mumbai City (Hindistan), ESTAC Troyes (Fransa), New York City (ABD), Sichuan Jiuniu (Çin), Melbourne City (Avustralya), Yokohama F. Marinos (Japonya), Montevideo City Torque (Uruguay) ve ortaklıkla Club Bolivar (Bolivya) kulüplerini bünyesine katmış.

Görünüyor ki, yakında “Suudi Arabistan, Kuveyt, Birleşik Arap Emîrliklerinin transfer pazarına benzer pazar”, İstanbul’da da kurulacak…

Peki, Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ne yapacak?..

Düşünüyorum; yol olacak mı?..

Şaka!

Biri bir şey söylüyor, bini buna inanıyor, başlıyorlar sosyal medyada, daha sonra medyada “doğru mu, yalan mı” diye araştırılmadan, yaygara koparmaya…

Örnek; “Vay efendim, Federasyon Başkanı Büyükekşi Galatasaray taraftarıymış, hakemlere Galatasaray lehine, Fenerbahçe ve Beşiktaş aleyhine kararlar vermeleri için baskı yapıyormuş”; hakemler de bu baskıya boyun eğip, ona göre düdük çalıyorlarmış…

El insaf… Gaziantepli Büyükekşi’nin “böyle bir huyu olsa ve baskı yapmak istese”, yıllarca “yöneticilik ve başkanlık yaptığı” Gaziantep takımı, bugünkü duruma düşer miydi?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.