Kim verecek, "Şampiyonlar Ligi'ne kalamamanın" ve "15 milyon euro kaybetmenin" hesabını?.. Kim verecek, Süper Lig'in ilk 12 haftasında kaybedilen 15 puanın hesabını?.. Kim verecek, tribünlerden kaçan ve artık "en kritik maçlarda bile" o tribünlere dönmeyen binlerce Galatasaray taraftarının hesabını?.. Kim verecek, kim?.. Bir Adnan Sezgin tutkusu, ardından bir Skibbe tutuluşu, Oğuz Sarvan MHK'sının her hafta "ceza alanı içinde" yaka paça indirilen Galatasaraylı oyunculara "penaltı çalmamaya yemin etmiş gibi görünen" hakemlerine karşı, "sus pus" bir başkan ve yönetim; kim kimden korkuyor, neden korkuyor; belli değil!.. Tam bir sahipsizlik, tam bir başıboşluk!.. Bu ortamda, saha içinde de, saha dışında da "futbolcu disiplinsizliğinin had safhada olması" kimi şaşırtabilir?.. Neymiş, "futbolcular hocalarını seviyorlarmış"; güldürmeyin insanı "hangi" futbolcu, kendilerini "böylesine başıboş bırakan" hocayı sevmez?.. Türk futbol tarihinin "en pahalı kadrosunu kuran" bir yönetim, bu kadronun "bunca maçtır oynadığı futboldan tatmin oluyor" mu?.. Portekiz'deki "Benfica maçı hariç", böyle bir kadronun "o kadroya lâyık olarak" oynadığı bir maç var mı?.. Ben, "sonuçlara bakmıyorum"; bu takımın oynadığı futbola bakıyorum!.. İşte, Ankaraspor maçı!.. İlk yarıda "daha maça çıkar çıkmaz" rüzgarın "o gece, ne menem bir şey olduğunu görüyorsun"; ne dersin futbolcuna?.. "Topu devamlı havaya kaldırın da, ona siz değil rüzgar hâkim olsun" mu dersin?.. Bakınız, 90 dakika Galatasaray'ın oynadığı futbola, "bir tek hava topu alamayan" santrforlarına karşılık, durmadan ileriye "havan topu!.." Hadi, "rüzgarı arka aldığın" ilk yarıda "idare ettin", ya ikinci yarıda?.. "Havaya kaldırılan her top", döne döne "sana doğru gelmedi" mi?.. "Topu yere indirmeleri için" bir defacık "futbolcularını ikaz ettin" mi?.. "Geçen yıl" böylesine "havalandırılan topların bütün suçu" Hakan Şükür'e yükleniyor ve "O olduğu için futbolcular böyle oynuyor" deniyor, Hakan yerden yere vuruluyordu!.. Ankaraspor maçı gibi "rüzgarın havaya kalkan her topu öldürdüğü bir maçta" durmadan havaya vurulan onca top varken, onca yorum okudum ve dinledim; bir Allah'ın kulu da çıkıp Skibbe'ye "Böyle bir futbolu nasıl oynattın, neden müdahale etmedin, ettin de, futbolcular seni dinlemediler mi?.. Öğrencilerine lâf geçiremeyen bir hoca, hoca olur mu" demedi, diyemedi!.. Protokol tribününde Adnan Polat'ın "TV ekranlarında zaman zaman gösterilen yüzüne bakarak" anlıyordum ki, "Başkan da bin pişman" ama ne hikmettir bilmez, hâlâ ve hâlâ "Sezgin - Skibbe - Oğuz Sarvan üçgeninde kaybolup" duruyor!.. Ey Adnan Polat, "yanlış seçimin ve inadın yüzünden" gırtlağa kadar borç içindeki Galatasaray'a "kaç milyon euro kaybettirdin" ve "statlardan kaçan seyirci ile" kaybettirmeye de devam ediyorsun, hesaplandın mı?.. "Kriz geldi" diye, hemen Borsa'ya "fabrikandan çıkaracağın işçi sayısını bildirivermişsin"; tedbirini "anında" alıyorsun ama iş Galatasaray'a gelince, ne tedbiri; ko gitsin rahvan; nasıl olsa Skibbe "bir gün gelir" işi öğrenir; niye acele edeceğiz ki?!..