Ruhunu da, seyircisini de kaybeden takım!.."
"Kaybettirenler" ortada; Yıldırım Demirören ve Abdullah Avcı!..
Resmi ve özel maçlarda "mahcup ve pişman edici bunca tablo ortada", hâlâ "büyüklere masal anlatıyorlar!.."
Biri, "altyapı ninnileri söylerken", öteki "Ne yapayım, o bana miras kaldı, ben göreve getirmedim ki" bahanesini şakıyıp duruyor!..
Türk Milli Takımı "bu masallar ve ninniler içinde", grubunda sadece "Andorra ve Estonya'yı yenebilmiş", FIFA sıralamasında "60'ıncılığın kapısını çalmış" bulunuyor!..
Bu "rezalet" tablosunun, "altyapıyla filan ne ilgisi var?.."
Söyle bana, ey benim "ninnici" Hocam, söyle; "Beceremiyorum, başarabilecek birinin gelmesi için bu koltuğu boşaltıyorum" demek bu kadar mı zor?..
Bu nasıl bir pişkinliktir?..
Ya, "onun başındaki" Federasyon Başkanı?..
Türkiye'de ve Avrupa'da oynayan yüzlerce Türk futbolcusunun arasından "30 tane adam seçerek", bunlardan kuracağın kadrolarla "Grubunda Romanya ve Macaristan'ı yenemeyen, bir yılda bu kadar hazırlık maçında bir galibiyet alamayan" bir teknik adamda "Ben getirmedim, bana miras kaldı" diyerek "inat ve ısrar" ediyorsan, elbette senin de çoktan istifa edip gitmen gerekirdi ama, nerdeee?..
"Pişkinlikte" Türk Milli Takımı'nı "bu duruma düşürmüş" bir Hoca ile yarışmak, bilmem ki nasıl bir şey?..
Bu satırları, "Gana Milli maçı biter bitmez yazıyorum"; ümidim hiç yok ama, kim bilir belki de şu sıralarda "Abdullah Avcı istifa etmiş olabilir!.."
"İstifa etmiş olsa dahi", buraya kadar yazdıklarımdan bir kelime bile silmem, dahası derim ki:
Türk Milli Takımı'nın Hocası, "koltuk avcısı" değil, "rakip avcısı" olmalı; olamıyorsa, gitmeli!..
Şimdi biliyorum, bazı arkadaşlarımız, "O giderse ne değişecek, ondan önce Guss Hiddink gibi ünlü bir hoca vardı, ne oldu" diyecekler!..
Bakınız, "Başarısız olanın ödeyeceği bir bedel olmalı"; Guss Hiddink "o bedeli ödedi" ve gitti!..
Abdullah Avcı'nın bunca başarısızlığına rağmen "gitmemesinin bedelini" neden Türk Milli Takımı ve Türk Futbolu ödesin?..
Gelen de bilmeli ki; "Başarılı olamazsam gitmeliyim, başarısızlık yanımda kâr kalmamalı!.."
"Beceremeyen hoca" gitmesin, "kötü oynayan", dahası, hazırlık maçlarını "ciddiye almayan", resmi maçlarda "hafta sonu kulüp takımında oynayacağı maçı düşünen" futbolcular, devamlı olarak kadroya alınıp, baştacı edilsin, eee?..
Sonra da, kötü sonuçların sorumlusu "alt yapı olsun, yabancı oyuncular olsun"; vay canına!..
Nerede var, böyle "keyfi" bir çark?..
Eğer Milli Takımın hesabını, Federasyon Başkanı'ndan, Milli Takımın Hocası'ndan soramayacaksak ve "bunca zaman süren başarısızlığın bedelini ödemelerini istemeyeceksek", söyler misiniz bana, bizler gazeteci miyiz, yoksa masallarla, ninnilerle uyutulmaya razı bebekler mi?..
Ağızlarımızda birer biberon eksik,
galiba!..