Bıktırdın, Okan Hoca’m!

A -
A +

Elfsborg… 1904’te kurulan ve 100 yılda bugüne kadar beş defa lig şampiyonu olmuş, iki defa da İsveç Kupası’nı kazanabilmiş bir kulüp…

 

Takımı, puan cetvelinde 27 maçta, 1. durumda olan 58 puanlı Malmö’nün 17 puan gerisinde, “42 gol” yemiş, 7. durumda… Son 5 maçında 2 mağlubiyet, 2 beraberlik ve 1 galibiyeti var. Lig 16 takımlı…

 

UEFA Avrupa Ligi'nde 3 puanla 16. sırada…

 

Kadro değeri 15 milyon avro civarında…

 

Böyle bir takıma karşı, Galatasaray 3-0 öne geçtiği ve “en az 5-6 fark yapabileceği maçı 4-3 kazanabildi ve “alışıldığı şekilde” maçın sonunda tribünlerdeki, TV başındaki taraftarlarına “beraberlik geliyor mu” endişesi yaşattı.

 

“Dört golde kalınmasının” sebebi, Barış Alperlerin, Yunus Akgünlerin “bencil” oyunlarıydı…

 

“Üç gol yenmesinin sebebi” de, defansın “bol hatalı”, orta sahanın “bol pas hatalı” olmasıydı.

 

Ve de… Kondisyon zafiyetini giderememek gibi “Avrupa kupalarına katılan ve hele hele ‘şampiyonluk hedefleyen’ bir takıma yakışmayan” bir sorun, taraftara gene “maç sonu terleri” döktürdü!..

OLMUYOR OKAN HOCA'M, OLMUYOR!..

Bu takım, “kolay gol yiyor” ve sen bir çare bulamıyorsun… Kondisyon zafiyetine bulamadığın gibi…

 

Bu durum,  UEFA Avrupa Ligi şampiyonluğunu “hayal” hâline getirecek, “25. Süper Lig şampiyonluğunu ve beşinci yıldızı” da…

 

Avrupa’da, ligde, özeli, resmîsi bunca maç oynandı; “gol yemeden biten” kaç maç var?..

 

Hatırlıyorum; “bir zamanlar”, bir büyük takım, bugünkü gibi bol bol gol yiyordu…

 

Bir yorumcu arkadaşımız, bir kova getirmiş ve o takımın yorumlanması başlayınca, kovayı masanın üzerine koymuş ve “öyle” konuşmuştu.

 

O zamanlar, “çok gol yiyen” kalecilerin isimlerinin önüne “kova” lakabı takılıyor ve tribünlerden bol bol bağırılıyordu!..

 

Bilmem ki, “Kova Osman” lakaplı / adlı kaleciyi seyrettin mi, duydun mu; Galatasaray’ın kalecisi idi…

 

Herhalde hatırlıyorsundur; Fatih Terim’in Galatasaray’ı, hem de Fenerbahçe’nin Stadı’nda, ligin son maçını “gol yemeden ve mağlup olmadan” 0-0 bitirmiş ve “kaybetmemekle alacağı” kupayı, ışıkları söndürülen statta “karanlıklar içinde” almıştı…

 

“Gol yememek”; ne yazık ki, “Senin hocalık döneminde” takımının “en büyük sorunu” hâline geldi.

 

Orta sahan “yol geçen hanı” halinde, kenarlar da “rakipler için” oto yol!..

 

Avrupa’nın en ünlü santrforlarından ikisi kadronda, 7-8 gol atılacak bir rakip önünde, “atılandan fazla gol fırsatı” harcanıyor ve… İsveç’in adı sanı zor hatırlanan bir takımından “üç gol yenilip”, Galatasaray taraftarını maç sonuna doğru “tıknefes” hâlde, “bir bitse” diye dua ettiriyorsunuz.

 

Yeter artık, bıktım “bu tabloyu” yazmaktan!..

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Köln den Murat 25 Ekim 2024 12:28

Peki neden? Çünkü Olan hoca 30 yıl önce terk edilmiş bir sistem olan 3-5-2 ile oynaması idi, medya baskısından sonra. Hiçbir futbolcunun alışık olmadığı bir sistem. Kasımpaşa maçından hiç ders almamış.