Daha bir hafta önce "Ben Galatasaray'ın başında olduğum sürece, Hamza Hoca takımın başında kalacaktır" diyen bir Başkan yönetiyor, Galatasaray'ı!.. "Hamza Hoca ile oturduk, dostane ve keyifli (???) bir görüşme yaptık. Karşılıklı anlaşarak, yollarımızı ayırma kararı verdik" diyen bir Genel Sekreteri var Galatasaray'ın, Galatasaray'ın Hocası "Yönetim kurulu yolları ayırma kararını bana iletti" derken.
Bir hoca gider, bir başkası gelir; bu elbette "önemli" bir olaydır, "takım için" çok önemli bir olaydır, ama "bu tablo" Galatasaray'ın "asıl" problemini ortaya koyduğu içindir ki, çok ama çok daha önemlidir. Neden; zira "kulüp için" önemlidir de ondan!..
Şimdi Galatasaray camiası, Galatasaray taraftarı, Galatasaray'a gelecek "yeni" hoca, "Hocamızı değiştirmeyi uygun gördük ve bunu da kendisine bildirdik" diyemeyen, "yapılacak spekülasyonları peşinen önlemek için" şart olan "yolların ayrılışının sebeplerini bile açıklayamayan" bir Başkan'a ve yönetimine "nasıl" güvenecektir?..
Herkes, birden bire ortaya çıkan bu durumun sebebini arıyor; "Yönetimin istediği rapor sonun başlangıcı oldu" diyor, "Umut olayı başını yedi" diyor, "Son açıklamasıyla basını karşısına aldı, taraftarı karşısına aldı, yönetimi zor durumda bıraktı, ondan" diyor, diyor da, diyor!..
Evet, "bütün bunlar" görünürde "bardağı taşıran son damlalar" olabilir, ama Hamza Hoca "gidiş yolculuğuna biletini kendi kesmiştir, taa sezon başında!.."
Nasıl mı; "Takımı bırakmış, kulübü kurtarmaya soyunmuştur" da ondan!..
O günlerde kaç defa yazdım; "Hocaların görevi, kulübü kurtarmak değildir"; o görev Başkan'ın ve yönetimindir, dahası onların göreve getirdiği "üst düzey" profesyonel yöneticilerindir!..
Hoca'nın görevi ise, "Takımı kurtarmaktır"; takımı kurtarmakla zaten "kulübü kurtarmaya çalışan" Başkan ve yönetime "en büyük destek verilmiş" olur!..
"Kulübü kurtarmak" nedir; "Borç batağından çıkarmak!.."
"Takımı kurtarmak" nedir; "Yönetimin koyduğu hedefe takımı ulaştırmak!.."
Nedir, Galatasaray Takımı için konulan hedef; "Şampiyon olmak", o hedefe varılamazsa, hiç olmazsa "Şampiyonlar Ligi'ne katılma hakkı verecek olan" bir sırada ligi tamamlamak!..
Zira "takımın bu başarıları", tribünleri dolduracak, bilet gişelerinden, forma ve aksesuar satışlarına, Şampiyonlar Ligi'nden gelecek milyonlarca avrodan, sponsor ödentilerine kadar "paralı her imkanı" üst düzeye çıkaracaktır!..
İşte bunun için de "takımın eksiğini, gediğini kapatacak, ligi ilk iki sıradan birinde bitirecek ve de Şampiyonlar Ligi maçlarında gidilebilecek yere kadar gidebilecek bir kadroyu oluşturmak" şarttır!..
Hamza Hoca, "bu kriteri yok sayarak", durmadan "Kulüp mali bakımdan zor durumda, para yok, imkan yok, kulübü düşünmem gerek" diyerek, "takımı, konulan hedefe vardıracak transferleri yapamamış ve yaptıramamış" olarak sezona başlamış ve bu durum "gidiş yolculuğunun da biletinin kesildiği sürecin başlangıcı" olmuştur!..
Transfer aylarında, bütün dünyada "Galatasaray gibi bir takımın eksiğini, gediğini kapayacak" bir yığın "genç, tecrübeli, yıldız" nitelikli oyuncu, "ellerinde bonservisleri" kulüp aramaktadır ya da "Dünya ve Avrupa standartlarında da, Türkiye standartlarında da makulün de altında" bonservis bedelleriyle alınmaları mümkün olacak durumdadır!..
Üstelik Hamza Hoca'nın elinde "üç kupayı kazanmış bir kadro" vardır; "Para yok, imkân yok, kulübü düşünelim" ağlamaları yerine, "yukarıda anlattığım" futbolcu arenasından "iyi izlenerek, iyi seçilerek" takımın eksiğini, gediğini " büyük paralar harcanmadan" kapayacak "4-5 futbolcunun alınması" işten bile değildi; ama Hamza Hoca, "bunu" yapamadı, yaptıramadı ve "3 kupalı Galatasaray", puan cetvelinde eski takımı "Akhisar Belediyespor'un "sadece iki puan üstünde iken" görevine son verildi. "Güvendiği" Başkan ve yöneticiler, "kendilerini kurtarmak için" onu gözlerini kırpmadan harcamışlardı ve bu durum tam bir "bile bile lâdeslenmekti!.."
Aslında "Karar, geç kalmış bir karardı"; ama şu bir gerçek ki, "çok daha kötü günler gelmeden" hem Galatasaray takımını, hem de bizzat Hamza Hoca'yı kurtarıyordu!..