Bu kadarı da olmaz!.. Biri "Arda, Kerem'e faul yaptı, gol sayılmamalıydı" diyor; öteki "Yapmadı; bal gibi gol!.." Hem de "geri al - ileri al" diyerek 8 defa, 10 defa seyrederek, görüntüyü ağır ağır ve santim santim ilerleterek!.. Sonra da "verdikleri kendi karara göre", hakemi infaz ediyorlar; yazılarında da, ekranlarda da!.. Her hafta, her maçta aynı şey!.. Kim "bunlar"; attıkları zaman mangalda kül bırakmayan "eski ve usta" hakemler; içlerinde "hakem hocaları" var, hatta ve hatta "yıllarca Merkez Hakem Kurulu ve Hakem Dernekleri başkanlıkları, yöneticilikleri yapmış olanlar" var!. Buyurun, "bir hafta ara ile", hem hakem hocası, hem hakem yöneticisi sevgili Bülent Yavuz'un "90 artı da bittikten saniyeler sonra atılan iki gol" hakkındaki yorumlarına bakınız: Fenerbahçe - Kayserispor maçında (Hakem Hakan Sivriservi) "90 artı 5.11'de atılan gol için" şunları yazdı Sevgili Yavuz: "90+5.11", Gol atıldığı zaman ekranın sağ üst köşesindeki maçın dakikasıydı. Hakem beş dakika uzatma vermişti. Ekrana göre 11 saniye geçmişti. Yani maç bittikten sonra gol yapılmıştı. Kimine göre kural hatası, kimine göre maç uzatmalar oynanırken hakem kronometresine ilâve etmişti. Maçın hakemi resmi kronometrecidir. İlâve sürelerine ilâve ekleme olmaz. Hakem saatini durdurur, sadece geriye kalan süre tamamlanır. Burada hakeme saygı duymak gerekir. Çünkü iki saat ile maçı kontrol ediyor." Ne diyor Yavuz; "Gol nizamidir; hakeme saygı duymak gerek; gol maçın normal süresi içinde atılmıştır!.." Bir hafta sonra, Ankaraspor - Fenerbahçe maçı (Hakem Halis Özkahya), bu defa Bülent Yavuz bakınız ne yazmış: "Yenikent Stadı'nda Fenerbahçe son saniyede belki de şampiyonluğuna etki edecek hesapta olmayan puan kaybıyla karşılaştı. Kronometre 94+44'ü gösterirken Ankaraspor beraberliği yakaladı. FIFA oyun kurallarına göre maç 90 dakikadır. Kaybolan süreler ait oldukları devrenin sonuna eklenir. Hakem, "90+4" dedi. O da eşittir 94 demektir. Saatler 94'ü gösterirken maç bitmedi. Hakem en az üç veya dört defa maçı bitirebilecek enstantaneler yakaladı. Ama bitirmedi. Top gitti, geldi ve sonunda Fenerbahçe ağlarıyla kucaklaştı. Uzatmanın uzatması olmaz. Birileri çıkıp da yarın, 'Murat Tosun sakatlanmıştı, onun için hakem kronometresine ekledi' derse ben de ona, 'Oyun kurallarını bilmiyorsun' derim. Murat Tosun sakatlandığı anda hakem kronometresine basar, geriye kalan süre neyse oyun yeniden başlayınca o kadar oynatılır. Hakem uzatma dakikaları üzerine ilâve yapamaz, böyle bir yetkisi yoktur. Bu uzatma ve akabinde gelen gol şampiyonluğa ne kadar etki edecek; sıkın dişinizi az kaldı, dört hafta sonra belli olacak. Bu maç ve buna benzerleri çok konuşulacak." Ne diyor Yavuz; "Gol nizami değil, hakemin uzatmaya uzatma yapmaması gerekirdi, gol maç bittikten sonra atıldı!.." "Böyle" bir ortamda, hakemlerimiz, kime ve nasıl inanacak, kimden ne öğrenecek, sonra da "baskı altında kalmadan" nasıl normal ve adil maçlar yönetecekler?.. Diyorum ya; ah İstanbul'da olsam, bir TV'de her hafta "Hakemler için ne yazdılar, ne dediler" diye bir program hazırlar, "hakem ûlemamızın ipliğini pazara döker", reyting rekorları kırardım; yok mu İstanbul'da oturan ve "böyle" bir program yapacak babayiğit?.. Yalan Rüzgârı nerede?.. "Galatasaray yönetiminin Vatan Gazetesi'ne koyduğu ambargodan sonra" yazmıştım; "Bu çirkin ve kabul edilemez yasaklama kalkmadığı sürece hepimiz Vatan'lıyız" diye!.. Şimdi de, "bir Vatan'lı olarak" çuvaldızı batırdığım "hakem ûlemamızdan sonra", iğneyi de kendimize batırmak zorundayım: Sevgili Müdürüm İbrahim Seten, spor medyamız "bonservis bedeli 50 milyon euro'dan az olmayan bir yığın golcüyü hemen her gün Fenerbahçe'ye transfer edip dururken", çok haklı olarak "Yalan Rüzgarı" başlıklı "enfes" bir yazı yazdı!.. Yazı, "Günlerdir spor medyası F.Bahçe'nin önümüzdeki sezon için yapacağı iddia edilen transferlerle çalkalanıyor. Öyle isimler havada uçuşuyor ki, yıllardır medyanın içinde bulunan ve transfer döneminde herkesin ne kadar yüksekten attığını bilen benim gibi gazetecilerin bile kafası karışabiliyor... Hele F.Bahçe'nin geçen sezon boyunca yalanladıktan sonra, medyayla dalga geçer gibi Roberto Carlos'u transfer etmesi sarı-lacivertli yönetime duyulan güveni de azalttı... Bu güvensizlik ortamını tiraja dö nüştürmek isteyenler, şu anda her gün F.Bahçe'ye yeni bir transfer yaptırıyorlar..." diye başlıyordu!.. Seten, yazısında, "adını saklı tuttuğu" bir Fenerbahçeli yöneticinin kendisine söylediklerini açıklıyordu. Yönetici, "Eto'o, Ronaldinho, Shechenko, Love" örneklerini vererek diyordu ki; "Eto'o giderse Milan'a gider. Ronaldinho zaten 6 ay önce Milan'la anlaştı. Shevchenko yılda 8 milyon euro alıyor. Love ise CSKA ile mukavelesini uzattı." Yönetici, bu futbolcuların "neden Türkiye'ye gelmeyeceklerini" de, "tek tek" anlatmış, mesela "Eto'o için" şunları söylemişti: "Irkçılıktan dertli olduğu için İspanya'dan rahatsız.. Şimdi bu kadar hassas bir yıldızın, Türkiye'deki kim kime, dum duma ortama gelmesi halinde neler olabileceği düşünebiliyor musunuz? Açıkçası kendimize güvenip böyle bir girişimde bulunmayız.. Zaten bulunsak da komik duruma düşeriz.. Geçenlerde yazmışlar, 'F.Bahçe 17 milyon euro'ya Barcelona ile anlaştı.. Yılda 4 milyon euro da Eto'o'ya verecekler.' Buna karşılık şöyle bir cevap vermeyi planladık o gazeteye: 'Alın size 18 milyon euro'luk teminat mektubu.. Eto'o için de yılda 5 milyon euro vereceğimizi garanti ediyoruz. Madem bu işi bizden iyi biliyorsunuz, gidin bizim yerimize bu transferi siz bitirin.' Sonra vazgeçtik. Eto'o ismini yazan beyler şunu bilsin, eğer Barcelona'dan ayrılırsa bonservis ücreti en az 50 milyon euro eder.. Kendisi de sezon başı en az 10 milyon euro alır. Biz bu rakamları veremeyiz. Biz değil, Türkiye'deki hiçbir takım veremez.. Üstelik Eto'o'ya Milan talip.. Yani giderse, bunun neresi olacağı belli." İşte, "bu" yazının bulunduğu sayfamızdan birbiriyle ilişkili "iki" haber!.. Biri, "Eto'o Barcelona ile ipleri koparıyor; yeni rota Fener mi?" başlığını taşıyor ve "asıl" ikincisi, yani "Eto'o imzaya kaldı" başlıklı haberde bakın neler yazıyor: "Şu ana kadar lig bitmeden hiçbir transferi açıklamayan Başkan Aziz Yıldırım ile arkadaşlarının Eto'o için de aynı yolu izlediği bildirildi. İspanya'da Barcelona'ya yakın kaynaklardan gelen haberler, transferin neredeyse bittiği yönünde. Başkan Aziz Yıldırım'ın bu transferle yakından ilgilenen yöneticilere, 'Ayrıntıları kesinlikle basında görmeyeceğim' talimatını verdiği ifade ediliyor." Şimdi gazetemiz Vatan'ın spor sayfasında "bu yorumu ve haberleri okuyan" okuyucularımız kime inansınlar; müdürümüz İbrahim Seten'e mi, yoksa bu haberlere mi ve "adı gizli tutulan" Fenerbahçeli yöneticiye mi?.. "Yalan Rüzgarı" nereden esiyor?..