Gelin, Galatasaray adına “geriye doğru” gidelim ve bir hayal kuralım; üstelik öyle “gerçekleşmeyecek bir hayal değil”, gerçekleşebilecek, ama “gerçekleştirilmeyen” bir hayal!..
Başkan Dursun Özbek, “takımın başına Riekerink gibi bir altyapı hocasını getireceğine”, mesela en azından “çok pahalı olmasın” diye, İgor Tudor’u ya da “onun gibi” bir hocayı getirseydi!..
Riekerink’e “Galatasaray’a gelişinin asli sebebi olan” altyapıyı teslim etse ve “sözde değil özde gerçek bir altyapı hamlesini”, hem de “en iyi kaynak olan” Hollanda’dan gelen öyle bir uzmana teslim edip, başlatsaydı!..
Florya’yı, “bir hayalet” artı “kerameti kendinden menkul” ve de basına da, camiaya da “hiç sevimli gelmeyen” bir yeğen ile “birçok iddia ve eleştiriyi de beraberinde getiren” bir kardeşe teslim edeceğine, basında ve camiada sempati duyulan ve sayılan, dahası “işi bilen” tecrübeli bir Galatasaraylıya teslim etseydi!..
Bugün, havaalanlarında, Galatasaray otobüsü etrafında, tribünlerde, stat önlerinde, hatta Florya kapılarında, doğru ya da yanlış adımlarla da olsa, “Galatasaray’ı içinde bulunduğu mali çıkmazdan kurtarmak, yığılmış büyük sorunları çözmek için elinden geleni yapan” yönetimi için “istifa” diye bağırılır mıydı?..
Ve Galatasaray Futbol Takımı, perişan, darmadağın, futbolcuya ve hiziplere dayalı bir duruma, puan cetvelindeki dramın acı çukuruna düşer miydi?..
Her Divan Kurulu toplantısında diyor ki Dursun Özbek; “Her Galatasaraylıya kapım açık. Gelsinler projeleri varsa anlatsınlar, hatalarımız varsa ki, iş yapıyoruz, elbette olacak ve var, gelsinler söylesinler, düzeltelim!..”
Tamam da, “yukarıda yazdığım hayali senaryonun gerçekleşmesi için” spor sayfalarında, “Galatasaray gönül vermiş, vermemiş” onca tecrübeli spor adamı ve gazeteci tarafından yüzlerce yazı yazıldı, yüzlerce TV programında “yapılanın hatalı olduğu” anlatıldı, Divan Kurullarında uyarıldı; ne yaptı Özbek, kulaklarını tıkamaktan, “hataya ısrar ve inatla devam etmekten” başka?..
Baştan Dursun Özbek’e inanıyordum, ama şimdi hiçbir sözüne, hiçbir vaadine inanmıyorum; zira “Hatalarım varsa, söylesinler, düzelteceğim” dediği ve yukarıdan beri anlatmaya çalıştığım” sözünü tutmadı; bu bir!..
Soruyorum; “kulislerde ve orada burada, telefonlarda, kulaklara fısıldanan bunca iddiaya rağmen” hâlâ ve inatla “bu hatada ısrar etmek” ne anlama geliyor?..
Bu Florya tablosunun, yarınlarda, bugünün Galatasaray yönetimi için “tarafsız bir yabancı denetim kuruluna hazırlatılacak” bir raporu, gelecek yönetimin de “Galatasaray’a zarar verir” diye “kasada saklamasına sebep olabileceği”, hiç düşünülmüyor mu?..
Ve işte iki; Galatasaray camiasına Divan Kurullarında ve Genel Kurullarda verdiği ve “Genel Kurul kararına bağlanmış” sözünü, “yabancı denetim şirketine onca döviz ödenerek yaptırılan son 15 yılın denetlenme raporunu saklayarak” tutmayan bir yönetimin hangi sözüne nasıl inanabilirim ki?..
Tudor ve takım!..
Galatasaray’ın yeni hocası Tudor’un en büyük şansızlığı takımda Sneijder ve Selçuk’un hem de “beraber” olmasıdır. Sonra da onların etraflarında, Chedjou, Carole ve De Jong’un olmasıdır ve de Ahmet Çalık’ın Antalyaspor maçındaki gibi hâlâ “çok korkak” oynamasıdır.
Bu “ilk beşli” gelecek sezon Galatasaray’da olmamalıdır. Zira bu beşli takım ve saha içi “Galatasaray’ın frenidir” ve kalırlarsa, gelecek sezonda da durum “aynen” bu sezondaki gibi olacaktır.
Bu beşlinin gönderilmesi, “Tudor’un kurmak istediği Galatasaray için” transfer rahatlaması da oluşturacaktır.
Galatasaray seyircisi ve taraftarı da, “bu operasyona şimdiden kendini hazırlamalıdır”; tabii Galatasaray’ı seviyorlarsa!..
Tarafsız basın!..
Bir defa şunu bilelim; “UEFA, kulüplerin futbol takımlarına, kulübün borçlarına bakarak mı, yoksa futbol bütçesine, gelir-gider farkına, zararına, hesap dengesinin UEFA’nın yıl yıl tespit ettiği sapma miktar ve oranlarına uygun olup olmamasına göre mi ceza veriyor?..”
“Sadece futbol kulübü olmayan” Galatasaray Kulübü’nün bütçesine ve borçlarına bakarak, TV ekranlarında “Galatasaray bu yılda ceza alabilir” demek, ne anlama geliyor?..
Dahası, spor basını “başka kulüplerin futbol bütçelerine ve UEFA kriterlerine göre sapmalarına bakmadan” neden durmadan “Galatasaray da, Galatasaray” diyor, yazıp çiziyor?..
Ah benim “tarafsız (!) ve de önemli bir bölümü “birilerinden korkan” spor basınım, sen çok yaşa emi?..
Galatasaray’a yakışmıyor!..
Ben, “yeni adını aklımda tutamadığım” için “eski adı” ile yazıyorum; Digitürk’te Beşiktaş / Galatasaray / Fenerbahçe TV’leri “aynı sıra” ile 74 / 75 / 76’ncı kanallardadır.
Ne yazık ki, “Galatasaray ve Beşiktaş kanalları Fenerbahçe kanalının çok gerisindeler”, hem programlar açısından, hem de haber açısından.
Bakınız, Galatasaray TV, programlar bir yana, hâlâ “altyazı haberciliğini bile beceremiyor.”
Gece geç saatlerde eve dönüyor, televizyonu açıyor, uzaktan kumandanın “7 ve 5” düğmelerin basıyorsunuz. Basketbol erkek ya da kadın takımınızın o gece oynanan bir maçı var; “Ne oldu” merak ediyorsunuz. Altyazıda “kupkuru” bir cümlelik haber; “Galatasaray falan takımı 81-69 yendi” ya da “Galatasaray falan takıma 74-72 yenildi”; o kadar!..
Sporla ilgili bütün TV’ler, NBA maçlarının sonuçlarını bile altyazılarında verirken, “en çok sayı atanları, en çok ribaunt alanları, asist yapanları da habere eklerlerken”, Galatasaray TV “onu bile yapamıyor”; kuzum kim yönetiyor bu televizyonu? Kimler kaç para alıyor?..
Galatasaray’ın resmi WEB sitesinin de “GS TV’den farkı” yok; geçen gün “haberler bölümlerinde bir yönetim duyurusunu ararken”, karşıma 4-5 yıl öncesinin, “evet 4-5, belki de 6 yıl öncesinin” mesela “maç öncelerinin antrenman programlarının haberi” bile çıkmaz mı?..
Bilmem ki, gülmek mi, ağlamak mı gerekiyor; siz karar verin Galatasaraylılar!..
Şaka!..
Geçen gece bir TV programında sevgili Gökmen Özdenak dedi ki; “Güvenilir kaynaktan haber aldım, Faruk Süren “yönetim için çok ciddi bir hazırlık içindeymiş. Camianın önemli isimleriyle temas ediyormuş..”
Eğer Süren gelecekse, Dursun Özbek hayat boyu başkan kalsın Galatasaray’da; zira, ne kadar çabalasa, Süren’in başkanlık döneminde Galatasaray’a verdiği zarar kadar zarar veremez!..