Bir spor pazarı!..

A -
A +

Oh, dünya varmış; Dünya Kupası'nda maç olmadığı için futbolsuz bir pazar geçirdim, TV başında!..         Aziz Yıldırım ve Ünal Aysalların ve de "onlar gibilerin" başta "birbirleri için" olmak üzere söylediklerinin ve yaptıklarının sisler arkasında bıraktığı Futbol Dünyamı, Dünya Kupası bile aydınlatamadığı için, "Pazar gibi futbolsuz günler", beni "spor hayatına döndürüyor!.."
8 saate yakın Eurosport ekranlarında, Fransa Bisiklet Turu'nun ikinci etabı, Wimbledon Tenis Turnuvası'nın finalinde Djokoviç ile Federer arasındaki final ve de Snooker Avusturalya Açık'ta Judd Trump ile Neil Robertson'ın şampiyonluk kapışması arasında gidip gelen "uzaktan kumanda zıplamalarım" ile zamanın nasıl geçtiğini anlamadım.
Sporun etiği, rekabetin temizi, yarışmaların heyecanı ve kalitesinden bir an ayrılıp, "dönüp kendimize bakınca", gerçekten üzücü bir tabloyu tam da karşımıza koyuyor ve de "oturup, seyretmek  bir yana, yazmak ve konuşmak zorunda kaldığımız" bir "sisli" sözüm ona "spor dünyası görüntüsü içinde" kabus tüneline dalıyoruz!..
Aralarında yıllar süren bir "soğuk savaş olan" Robertson ile Trump'ın, hem de Avustralya Açık'ta yani, Robertson'ın evindeki finalde kapışmaları, "geçen sezonun son aylarında  aralarında yumuşamaya başlayan havayı" nasıl etkileyecekti; maçın sonucu kadar, "bu konu da merak ediliyordu!.."
Ama, "favori" Robertson, finali hem de "açık ara" kaybetmesine rağmen, "masaya havlu atacak kadar" esprili ve centilmence, şampiyonu tebrik etti ve "İşte, spor ve rekabet bu" dedirtti!..  
Zaten bir hafta önce, Çin'de Wuxi Classic finalinde 40 yaşındaki "ustası" ama "onca uzun snooker hayatına rağmen bir sıralama turnuvası kazanamamış Joe Perry'yi, durum 9-9 girilen son oyunu (frame) kazanarak yendikten ve geçen yıl kaybettiği "Dünya klasmanındaki birincilik unvanını yeniden kazanacak adımların ilkini attıktan sonra" ağlarken de, "sporun ve fair play'in ne olduğunu" göstermişti. Dünya Şampiyonu olmuş ve kazanmadık turnuva bırakmamış olan Robertson, "kazandığı için" değil, "Centilmen" lakaplı ustası kaybettiği ve "bilardo masalarından çekilme zamanının geldiği bir süreçte, avucunun içine kadar gelen bir sıralama turnuvasını ilk defa kazanma şansını kullanamadığı için" gözyaşı dökmüştü; spor işte buydu!..
Ya Wimbledon; Federer "bu yaşta" muhteşem bir dönüş yapıyor ve "Wimbledon'u 8'inci defa kazanarak"  bir rekora "neredeyse" imza atıyordu ama "son sette, durum 6-6 iken, hem de şampiyonu tayin edecek 7'nci (tie break) sayıda üst üste yaptığı "beklenmeyen hatalar" ile maçı Djokoviç'e adeta hediye edip büyük bir hayal kırıklığı içinde rakibini tebrik ediyordu!..
33 yaşını bitiriyordu ve kim bilir, bir daha, bir Grand Slam Turnuvası'nda "yüzüp yüzüp sonuna kadar getirdiği böyle bir şans", eline geçebilecek miydi?..
Geliyorum ilk üç etabı İngiltere'de yarışılan  Fransa Bisiklet Turu'na!..
"Dünya'nın en büyük sprinterlerinden İngiliz Mark Cavendish'in "annesinin doğduğu kasabanın yanından geçen" ilk etabının finişinde "kendisinin sebep olduğu kazada sakatlanarak" turu terk etmesiyle başlayan Fransa Bisiklet Turu'nun ilk 3 etabından ikisini Alman Marcel Kittel'in "neredeyse güle oynaya kazanmasını" seyretmek ve "çok büyük  bir sprinterin daha doğuşuna şahit olmak", nasıl bir keyiftir!..
Ya, herkesin "Chris Froome mu, Alberto Contador mu" sorularını sorduğu sırada, ikinci etapta "şahane bir atak ile" finişe birinci olarak varan ve  sarı mayoyu sırtına geçiren İtalyan Vincenzo Nibali'nin "Ben de varım" demesini izlemek?..
Ve de, turu anlatan, yorumlayan "sevimli" ve "teşekkür borçlu olduğumuz" arkadaşlarımızın, bunca tecrübelerine rağmen, hâlâ "Contador tutkularını kontrol edemeyerek mikrofonlara dökmelerindeki yanlışı düzeltemediklerini" duymaya devam etmek ve "vazgeçemedikleri tutkunun" sonunda Eurosport  ekranlarını izleyen seyircilerin çoğunu "Froome'cu yaptığını" ağızlarından kaçırdıkları "şu" söz ile duymak; "Gelen maillerde neden herkes 'Froome kazanacak' diyor anlamıyorum, garip!!!"
"Spor, spor olarak kaldıkça" ve "rekabet, karşılıklı saygı ve sevgi içinde yapıldıkça" seyrine doyum olmuyor; ama "bu güzel spor günümü" zaping yaptığım haber kanallarındaki bir haber, "kapkara" ediveriyor; "CAS, Eskişehirspor ve Sivasspor'a şike soruşturması sebebiyle UEFA Disiplin Kurulu'nun verdiği 1 yıl Avrupa Kupaları'na katılmama cezasını onayladı!.."
Gelin de "bu futbolu" sevin ve seyredin bakalım!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.