Bir tarih yazıldı!..

A -
A +

Pazartesi günü tam beş saat TV karşısında çakılı kaldım.. Nefes kesen "bir gerilim filmi" seyreder gibi, gözlerimi ekrandan ayıramıyor, inanılmaz bir mücadelenin "tanığı olmanın" dayanılmaz heyecanını ve keyfini yudumluyordum!.. Bu arada "yarım asra yaklaşan" bir meslek hayatının ilk yılları da "bir rüya gibi" gözlerimin önünden akıp geçiyordu!.. 1950'li yılların ikinci yarısındaki Yeni Gün'deki günlerim.. Günlerimiz... Mehmet Ali Kışlalı ağabey'in "reisliğindeki" spor ekibinin "spor sayfalarını sadece futbola esir etmeyen", Türk ve Dünya sporunun gündeminde "hangi branş öne çıktı ise", sayfalarını, sütunlarını, yorumlarını ona ayıran ve "sporun keyfini, lezzetini, heyecanını okuyucularına sunan" o unutulmaz yıllar.. Fransa Bisiklet Turu'nu nerede ise "bir ay boyu" manşetlerden indirmeyen, yorumlarıyla, notlarıyla "o müthiş heyecanı" sayfalarımıza yansıttığımız ve okuyucularımıza aktardığımız günler.. Fransızların "ünlü" spor gazetesi "L'Equipe"i heyecanla beklediğimiz, akşam üzeri "Fransız radyolarını dinlediğimiz ve "tur haberlerini, sonuçlarını gazeteye yetiştirdiğimiz" günler.. Servisin "Fransızca konuşanları ve tercüme edenleri" olan "rahmetli" Ahmet Taner Kışlalı ve Oktay Kurtböke'nin adeta "Turu Fransa'da izliyormuşcasına" yazdıkları yazılar!.. Benim, sevgili Hıncal'ın, Kurthan Fişek Hoca'nın, "ekselansları" Günaltay Şibay'ın, sevgili Güneş Tecelli'nin, sevgili Çelik Aruoba Hoca'nın yazıları.. Yorumları.. Coppi'lerin, Anquetil'lerin, Gaul'lerin, Bahamontes'lerin "kahramanlarımız" olduğu günler.. Sonra Merckz'ler, Hinoult'lar.. Ve bugün.. Ekrandaki efsane, Lance Armstrong!.. Bana göre "bu yılların en büyük sporcusu!.." Kim ne derse desin, kim itiraz ederse etsin; biliyorum ve inanıyorum ki, "Fransa Bisiklet Turu'ndan daha zorlu" bir spor mücadelesi yapılmıyor, dünyada.. Fransa Bisiklet Turu'nu "kazanmak" bir yana, "bitirmek bile" müthiş bir şey.. Nerede ise bir ay boyu, her gün ortalama "5 saat" pedal çevirmek, Alpler'e, Pireneler'e tırmanmak her yiğidin başaracağı bir şey değil!.. "Kanserden ölecek" denilirken, önce "bu menhus hastalığı yenmek" ve sonra da "üst üste dört defa Fransa Bisiklet Turu'nu kazanmak", ancak "büyük, çok büyük" bir sporcunun, belki de "birkaç on yılda bir gelebilecek" bir "devin başarabileceği" inanılmaz bir olay.. Lance Armstrong "turu beşinci defa kazanmak için" yaptığı müthiş mücadelenin pazartesi günkü etabında, Pirene'lerin "en insafsız ve bitirici" tırmanışlarından birinde en büyük rakibi Alman Ullrich'in kaçışına cevap verip, onu peşine takarken, sevgi gösterisi yapan bir seyircinin "münasebetsiz bir hamlesi" ile yere yuvarlandı.. Üstüne de en büyük rakiplerinden İban Mayo düştü.. "Lance için her şey bitti" denilirken, kalktı..Yeni bir bisiklete bindi..Hızlanırken "gene tökezledi", düşüyordu, toparlandı ve bastı.. bastıı.. bastııııı.. "Yüzde 9'luk bir eğimle", yarışın "en güç" tırmanışının sonuna kadar bastı.. Tam 9 kilometre.. Ne Ullrich dinledi.. Ne başka bir rakip.. Kendisiyle yarışıyordu.. "İnsan gücünün sınırlarını" zorluyor ve parçalıyordu.. "Yapabileceğine inanmanın", en zor şartlarda bile "başarının en etkili ve en büyük anahtarı olduğunu" ispat ediyordu!.. Rakibinden 40 saniye önde etabı bitirken, gözlerim nemli, kendimden geçmiş, çılgınca alkışlıyordum bu büyük sporcuyu.. Onu "TV'de de olsa seyretmek ve alkışlamak" bir insanın hayatında yaşayabileceği en güzel şeylerden biri idi!.. Tıpkı..Yıllar önce, bir başka "efsaneyi", Lasse Viren'i, Olimpiyat Oyunları'nda "rakibine takılıp düştüğü halde", 10.000 metre yarışını hem de rekor kırarak kazanırken seyretme mutluluğuna erdiğim günlerdeki gibi.. Armstrong "turu beşinci defa kazanacak mı?" "Kazanacak gibi görünüyor" ama, belli olmaz!.. Daha zorlu etaplar var!.. Ama.. Kazansa da, kaybetse de, Armstrong spor tarihinin "Unutulmayanlar Galerisi"nde yerini çoktan aldı!.. Ve "ne yazık" ki, benim spor medyam "pazartesi günkü" muhteşem gösteriyi, "3-5 satır" ile ve "Armstrong düşe kalka" başlıkları ile verdi!.. Yazık.. Çok yazık.. Utanmadan, sıkılmadan bir de kendimize "spor medyası" diyoruz!.. Spor'un "S"sinden haberimiz yok; olmasını da istemiyoruz.. Okuyucularımızı, Türk halkını aldatıp duruyoruz!.. Aklımız fikrimiz, "emekliliği gelmiş" yabancı futbol yıldızlarını ve "adı sanı ancak ülkelerinde duyulmaya başlamış" futbolcuları "yağlamak ve yaldızlamak yarışında" ön sırayı rakip gazetelere ve TV'lere kaptırmamakta.. Armstrong, "düşüp kalkarak" dünya spor tarihinin "unutulmayacak" yarışlarından birini yaptı!.. Spor (!) medyamız ise, "düştüğü ve içinde kaldığı" üç büyükler futbol rekabetinin "hınk deyiciliği" kuyusunda, gün geçtikçe daha fazla batıyor!.. Sporu unuttuk.. Şimdi de futbolu unutuyoruz!.. Varsa yoksa.. "Benim tuttuğum takım.." Lance Armstrong da kimmiş.. Biz Fabiano'ya, Prates'e bakalım!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.