Bir uyum ki!..

A -
A +

Geçen yıl Trömso felâketini yaşatan Özhan Canaydın - Gerets ikilisi, bu yıl da Galatasaraylıları "başları öne eğik hâle getiren" acı tablo konusunda "aynı" pişkin tavır ve sözlerle ortadalar!.. Açıklamalarından, sözlerinden anlaşılıyor ki; "kendilerinden başka, herkesin sorumlu olduğu" bir durummuş bu!.. Şampiyonlar Ligi Finali'nin oynanacağı "Atina'ya gidişin" tişörtlerini yaptıran bir Başkan, hiç yüzü kızarmadan, bu defa da "UEFA Kupası finalinden söz ediyor"; anlaşılıyor ki, hiç ayana bakmıyor!.. Ya Gerets?.. Resmen Galatasaraylılarla alay ediyor; neymiş; "Eksiklerimizden ders alarak tecrübemizi arttıracak ve önümüzdeki senelerde Avrupa'da daha başarılı olacakmışız!.." Aynen söylediği bu!.. Yani "bu sene ümit yok, gelecek senelere bakalım!.." Hem de "seneye" de değil, senelere!.." Peki, ne oldu sayın Başkan'ın "İşimiz daha bitmedi, Şampiyonlar Ligi'nden elendik ama, UEFA Kupası'nda yolumuza devam edeceğiz" sözü?.. Anlaşılıyor ki, Belçikalı, Türkiye'yi, Galatasaray'ı "gözüne iyice kestirmiş", her yıl "ne olursa olsun" milyonlarca euroyu cebine koyacak; oh ne âlâ memleket!.. Ama, "adam" haklı; Başkanı ve Asbaşkanı durmadan "onunla yeni sözleşme yapacağız, takım kaçıncı olursa olsun arkasındayız ve ondan memnunuz" demiyorlar mı?.. Kuralar çekildiğinde "Galatasaray'ın en iyi gruba düştüğünü" görüp, başta yöneticiler olmak üzere "Biz bu gruptan çıkarız, hatta birinci bile oluruz" diyenlere karşı "Bu yönetim ve bu hoca ile, Galatasaray bu grupta sonuncu olur, Bordeaux'u geçerek üçüncü olup UEFA'ya kalmak bile büyük başarıdır" diye yazdığımızda, Galatasaraylılardan "küfürlerle dolu" mailler, telefonlar, fakslar almıştım!.. Galatasaray "şimdi" o noktada ve "üçüncülük" bile Kaf Dağı'nın ardında!.. Hâlâ "kendimizi avutuyoruz" ve gerçekleri söylemek işimize gelmiyor!.. "Galatasaray iyi oynamış da. Hakemmiş de. Kırmızı kartmış da..." Koca bir maç boyu, Sabri'nin ilk dakikalardaki şutu hariç, rakip kaleye "bir tek doğru dürüst şut atamayan" ve "bir tane gol pozisyonuna giremeyen" bir takım için "iyi oynadı" demek mümkün mü?.. Kim kimi kandırıyor?.. Söyleyin bana; Gerets, "sahaya sürdüğü takım" ile "mutlaka kazanılması gereken bir maçı" mı, yoksa "bir puan alıp kaçayım" düşüncesinde olan bir hocayı mı işaret ediyordu?.. Maçta yaptığı değişikliklerin işaret ettiği hedef neydi?.. "Mutlaka gol atman gereken" bir döneme girildiğinde "Arda'yı beke çekmek" sonra da çıkarmak, bitmedi, o ana kadar "Galatasaray'ın orta sahada ve hücumda en etkili adamı olan" İliç'i sahadan almak, ancak "futbol körü bir antrenörün yapacağı" şeyler değimli idi?.. Ümit'in "böylesine büyük maçlarda ve güçlü rakipler önünde" kolayca marke edileceğini, sevgili Kemal Belgin'in deyimi ile "ezileceğini", bunca pratik tecrübeye rağmen göremeyen, Trömso'den beri, böyle maçlarda "rakip defansı dağıtacak, üstüne çekecek ve indireceği toplarda" gol pozisyonu hazırlayacak Hakan Şükür'le beraber olduğunda "kendisinden bekleneni vereceğini" anlayamayan, kafası Doğan Koloğlu'ların, Kâzım Kanat'ların, Osman Tamburacı'ların "Hakan saçmalıklarında takılıp kalan" bir teknik direktörle, Galatasaray'ın Avrupa'da başarılı olması mümkün mü?.. Böylece, hem Ümit'i ezdiren, hem Hakan'ı küstüren ve adeta "gene birbirlerine düşmelerini bekleyen", gençleri "bir var, bir yok" ile şaşkına çevirip, bezdiren, Tomas'ı "ısrarla" muhafaza edip, Tolga'yı yok sayan, "her hafta başka bir tertip" deneyerek takımı ve taktiği çorbaya çeviren, Cihan'ı sağ bek, şimdi de sol bek yapmaya çabalayan, İnamoto'yu Okan'a tercih eden, Mehmet Topal'ı, Mehmet Güven'i, Aydın'ı bitiren, Uğur'u gönderen ve de "inadı, kompleksleri, takıntıları yüzünden" önemli maçları "rakiplerine hediye eden", ligin en dibindeki takımlardan zar zor alınabilen galibiyetlerle bayram eden Gerets için, bakınız sayın Başkan ne diyor; "Galatasaray'ın gelmiş geçmiş en iyi hocalarından birisi!.." Vah ki, ne vah, Galatasaray kimlerin eline kaldı?.. Bu takım iki yıldır "bıraktım duran toplardan, kornerlerden gol atmayı, hatta gol pozisyonuna girmeyi", doğru dürüst "kanata ortaları yapmayı" beceremiyor; en basit "taç atışı organizasyonlarını" bile yapamıyor!.. Neden?.. Ya "bunlar için" çalıştırılmıyor ya da futbolcular boş veriyor!.. İyi de, hangisi olursa olsun, sorumluluk hocada değil mi?.. "Başkan hariç" yöneticilerin sevmediği, güvenmediği, ümitlerini kestiği bir hoca ile karşı karşıyayız!.. Futbolcular, hem de sahada maç sırasında ve sonrasında, sinirli anlarda "bu hoca hakkında ne düşündüklerini" tavır ve sözleriyle ortaya koyuyorlar!.. Bitmedi; spor yazarlarına da "sohbetlerde", geçen yıl yapılan "boykot" olayından sonra Gerets konusunda ne kadar "güven, sevgi ve saygı eksikleri olduğunu" anlatacak sözler söylüyorlar!.. Gerets bunları görüyor, biliyor ve işte bu yüzden "ne kadar sakin görünmeye çalışırsa çalışsın" gergin ve panik atak içinde; doğru ve sağlıklı kararlar alamıyor, sadece ve sadece "günü kurtarmaya ve zaman kazanmaya çalışıyor"; tıpkı "sevgili" Başkanı Özhan Canaydın gibi!.. Ve "Galatasaray'ın başında hâlâ kalabiliyorsa" bunun da "tek" sebebi var: Başkan ile "uyumlu" olması!.. İşte Galatasaray'ı Avrupa'da "sıradan takımların bile altına düşüren" ve "4 maçı 1 puan ile kapamasına sebep olan" da bu uyum!.. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.