Bir Vural İnan vardı!..

A -
A +

Hey gidi “Türk boksunun ve Galatasaray’ın altın yürekli adamı” hey; temmuz ayının başında vefat ediyorsun, ben bunu sevgili kardeşim Hıncal Uluç’un dünkü yazısında okumasam, duyamayacağım ve öğrenemeyeceğim; yazıklar olsun bana.
O da “yeni duymuş”, yazısında önce bu acı tablodan dolayı üzüntüsünü anlatıyor, sonra da Vural İnan’ı!.. 
Onun maçlarını çok yazdım. Onunla çok sohbet ettim. Onunla “sporcu-spor yazarı” ilişkilerinden öteye “arkadaşlığımız” vardı. “Faal sporculuğu bıraktıktan sonra” önce antrenörlük yaptı, Milli takım antrenörlüğü de. Sonra, spor sayfalarında boks yazıları, yorumları yazdı. Meslektaş da olduk. O zamanlar “futbol ve basketboldan başka” birçok spor branşının da muhabirleri, yorumcuları vardı, gazetelerimizin. Şimdi “varsa yoksa, futbol” ve bir parçacık da “göstermelik” basketbol; o kadar!..
17 Yaşında “boksör” olarak ringlerde ramp ışıklarına çıkmış ve daha o yıl milli takıma seçilmiş, Avrupa Şampiyonası’nda dövüşmüş, derece alamamasına rağmen, “sıkletinde en teknik boksör” unvanını kazanmıştı. “Ringde dayak yemeden dövüşen boksör” unvanı da onundu, daha sonra yazdığı “Yumruk Yemeden Boks” adlı eser de, Türkiye’de yayınlanan ilk boks kitabıydı. Boksta  “baş / göğüs / bel / kol” eskivlerine “diz” eskivlerini de katan adamdı, o!..
Sayısız İstanbul ve Türkiye şampiyonlukları vardı. Akdeniz Oyunları’nda gümüş madalya almıştı. Basınımız, boks / güreş / atletizm gibi “ana sporlara bile sırtını çevirince”, köşesine çekildi, “Yaşlı Boksörler Grubu’na katıldı” ve nihayet duyduk ki, “yüz karası halimizi ortaya koyarak” 86 yaşında vefat etmiş, ne acı!..
Biraz araştırdım; daha da acı olanı, “mensubu olduğu için her zaman iftihar ettiği, nice şampiyonluklar ve kupalar kazandırdığı” Galatasaray Kulübü’nün de, ona, ölümünde “öylesine bir sporcusuymuş” gibi davranmış olmasıydı. WEB Sitesi’nde 10-15 satırlık bir “duyuru / haber” o kadar; herhalde “Futbolcu ya da otelci olmadığı” için!..
Ya, “Galatasaray’da sadece bir yıl futbol oynayan” eski Akhisar Belediyespor Hocası Cihat Aslan’dan “efsane” diye bahseden ve “Galatasaray efsaneleri” belgesel dizisine koyan GS TV ne yapmıştı; bir bilen, gören var mıydı?.. 
O, sadece “amatör” boks ringlerinin “en teknik adamlarından biri değildi”, hayat ringinin de “en insan / en centilmen / en kibar” insanlarından, bütün sporculara örnek olacak “anıt adamlarından” biri idi. Karıncayı bile değil ezmek, incitmek dahi istemezdi. “Kendisini tanımayan” bazı insanların, üzerine yürümesine, küfürler etmesine aldırmaz, hatta omuzlarını okşayarak, gönüllerini alarak, onları yanından uzaklaştırırdı. Hâlbuki “bir değil yarım vursa, birkaç dakika sürecek nakdavnlar, nakavtlar yapması işten bile değildi; öylesine “sevgi dolu” bir yüreğe sahipti. Bir gün kendisine sormuştum; “Kuzum, sen hiç kızıp, yumruk atmaz mısın?”, verdiği cevabı hiç unutmadım; “Kızmaz olur muyum; ama yumruklarım sadece ringlere aittir, sokaklara düşürmem!..”
Mekanı cennet olsun ve nur içinde yatsın!..

“Ringde dayak yemeden dövüşen boksör” unvanlı biriydi o. Hayatı ringlerde geçmiş, sonrasında da gazetelerde boks yazıları yazmıştı. Sessiz sedasız ayrıldı aramızdan… 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.