Biraz sabredelim!..

A -
A +
Gülüyorum; Federasyon'a gülüyorum, ahkâm kesenlerin çoğuna gülüyorum, gülüyorum da, gülüyorum!.. Neymiş; "Bu kararlar, Milli Takım'a, futbolumuza darbe vururmuş, kaosa sebep olurmuş!.." El insaf, "bunca yıl yasaklarla, hem de en ağır yasak uygulamalarıyla bugünlere gelinmedi" mi, Allah aşkına söyleyin bana; "Milli Takım ne hâlde, futbolumuz ne hâlde?.."
"Yasaklarla iş yürüse", Kuzey Kore sporcuları, "bünyelerine yatkın ve ülkenin sevilen her spor branşında", dünya şampiyonu olmaz mıydı?..
Ortada, "Mali fair play imtihanını 'gerçekten geçebilecek" sadece İlhan Cavcav Başkan'ın Gençlerbirliği takımı varken,  ortada "futbol yokken", ortada "saha yokken", ortada "bomboş tribünler" varken, ortada "Ozan Tufan'ın bonservis bedelinin 8-9 milyon avrodan başladığı" gerçeği varken", ortada "o parayla, Afrika'dan, Güney Amerika'dan, hatta Avrupa'dan hem de 'aynı ayarda' 2, hatta 3, kim bilir belki de 4 futbolcunun getirilebileceği gerçeği" de varken, çıkıp da "Bu kararlar kulüpleri batırır" demek, ne anlama geliyor? 
Dahası, tribünler boşken, TV ekran başları da boşalırken, sponsorlar kaçarken, "reklam veren" kuruluşlar birer ikişer azalırken, yayıncı kuruluş, "dekoder iadelerinin, yenilenmeyen aboneliklerin rekora doğru gittiği" bu tablo içinde "naklen yayın bedelini arttırmak yerine, azaltmak çarelerini" ararken, "yeni alınan ve futbola heyecan, rekabet, kalite ve de bunlarla beraber seyirci, sponsor, mağaza satışları, hisse senetleri bedellerinin artışları, kısacası 'gelir getirecek' kararları", hemen "Futbolu bitirir, Milli Takımı bitirir" diye damgalayanlara, sormak gerekmiyor mu; "Yasaklar döneminde gelinen bugünkü acı tablodan daha olumsuz ve umutsuz  bir tablo olabilir mi?.."
Çoğunluğumuz hemen "14 yabancıya kafayı takmış", döktürüyor da döktürüyor; "14 yabancı kuralı, '14 yabancı mutlaka alınacak' demek" değil ki, "28 kişilik kadro kuralı, 'İlle de 28 kişilik kadro kuracaksınız' demek" değil ki; hiç yabancın da olmayabilir, kadronda, "14'ü yerli olmak" kaydı ile  mesela 20 kişi, 24 kişi olabilir"; kim ne karışır?..
Alt yapıyı ve "Türkiye'de futbolcu yetişmesini" teşvik eden "yeni" kurallar, "vatandaşlık haklarını ihlâl etmiyorsa" yerinde görünüyor, uygulamaya bakılarak geliştirilebilir; "vatandaşlık haklarını ihlal edenleri varsa" düzeltilir!..  
Bakınız; Anadolu kulüpleri, mesela Akhisar Belediyespor örneğindeki gibi (Niasse'ler, Gekas'lar, Bruno'lar, Zokora'lar, Sonko'lar) "bugüne kadar sürdürdükleri yabancı oyuncu seçim ve transfer hassasiyetini uygulamaya devam ettikleri takdirde", bilinmelidir ki, "14 yabancı kontenjanının tamamını kullansalar dahi", hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, "bugünkü kadro maliyetinin altında" ve de "daha kaliteli"  birer kadro kurabilecekler ve "ilk 11'lerini de, bugünden çok daha güçlü olarak" sahaya çıkarabileceklerdir; altını çiziyorum; daha "az paraya!.."
İşte, yasakların "bu sezon büyük ölçüde kalktığı" basketbolda olan budur ve dahası, salonlarda oynanan basketbol, "yasaklı dönemden" çok daha heyecanlı, kaliteli, yüksek tempolu ve de "sayılı" mücadelelere sahne olarak, hem tribünlere, hem de TV başlarına "daha çok izleyici" toplamaya başlamıştır!..
Aslında, bu kararlar açıklanınca, bizim öncelikli görevimiz; "kararları hemen mahkûm etmek" yerine, "şu" sorunun cevabını aramak ve bulmak olmalıydı:
Daha düne kadar, "yabancı kontenjanını, insafsız oranlara indirmiş" ve de "5-0-3" diyerek, kulüplerin "onca para döktüğü yabancılarını tribüne yollamış" bir federasyon, "Ne oldu" da, "sınırsız sayılabilecek" bir düzenlemeye gitti; "birileri" başlarına balyozla mı vurdu, yoksa ziyaretlerine "ilham perileri" mi geldi?..

"Yok" efsanesi!..
Önüne gelen söylüyor; "Kulüplerde alt yapı yok!.. "
Evet, "Almanya gibi, Hollanda gibi alt yapı yok" ama "alt yapı var!.."
"U-14'lerden başlayıp, U- 19'lara, 21'lere kadar varan" onca takım, onca "futbol okulu" ne oluyor?.. Hatta ve mesela Avrupa'dan, dünyadan kupa bile getiren" takımlarımız, kulüplerimiz var; basınımız "dönüp onlara bakıyor" mu?.. Sonra da alt yapı konusunda "attığımız zaman kül bırakmıyoruz"; herkese ders vermeye kalkışıyoruz; önce "Sen basın olarak haberleriyle, röportajlarıyla, fotoğraflarıyla gazetelerinde, TV'lerinde  teşvik etsene; palavra transfer haberleriyle sayfa ve ekran dolduracağına!.." Günlerdir tartıştığımız kararları alanlar, elbette "alt yapı teşvikleri için" de yeni bir sistemi de uygulamaya koyacaklardır; "mali" sorunlarından, "kaliteli" hoca zorunluluğuna kadar!.. Biraz bekleyelim; bir çocuğun doğumu için bile "9 ay 9 gün" beklemiyor muyuz?..

Bu işte "terslik" yok mu?..
"Milli Takım'da oynatılmadı" diye tavır koyan bir futbolcu, sevilmeli mi, dövülmeli mi?..
Bugün, teknik direktörler, yapılan ankette "Futbolcuların yüzde 50'sinden fazlası Milli Takıma 'eskisi kadar' önem vermiyor" cevabını verirken ve de teknik direktörlerin önemli bir bölümünün "Milli maça gidecek" futbolcularına "Aman dikkatli ol, sakatlanma, hafta sonu önemli bir lig maçımız var, ikili mücadelelere fazla girme" mesajı verdikleri bilinirken, "Milli maçta oynatılmamasını" problem yapan, üzülen, öfkelenen bir futbolcuya, "koyduğu tavır için" neredeyse "vatan haini bir asi" muamelesi yapanlara, bilmem ki "ne demek" gerek?..
Bir zamanlar hedefleri, gene "bilinmeyen (!) sebepler" ile  "milli maça çağrılmayan" Hakan Şükür'dü, şimdi "oynatılmadığı için tavır koyan" Selçuk İnan!..
Ne tesadüf, "ikisi de Galatasaray kaptanı"; üstelik "Milli Takım'da oynatılmamayı büyük bir sorun haline getiriyorlar", alkışlanmaları gerekirken, nedendir (!) acaba, yerden yere vurulmaları?..
Aslında "Milli Takım'a çağrılmamayı, oynatılmamayı" umursamayanların, "Adam sen de" diyenlerin eleştirilmeleri gerekmez mi?..

Yola çıkıldı ama!?.
Kıyamet, spor basınımızda "14 yabancı ve onun getirdiği ilk 11 üzerindeki değişiklik" üzerinde koparken, "Futbolumuzu asıl etkileyecek" ve bugüne kadar gelen "eyyamcı ve sorunları halı altına süpüren" uygulamalara "kesin olarak nokta koyacak" kuralları, "doğru dürüst" Türk Futbol Direktörü Fatih Terim, seminer kürsüsünde açıkladı!..
"Profesyonel kulüp tarifinden ve onun getireceği deprem gibi değişikliklerden" başlayarak, "Mali fair play'in nasıl uygulanacağına ve hangi hükümlerle zincirleneceğine" kadar varan açıklamaları, nedense, "14 yabancı kuralı kadar" yankı yapmadı; işte "bizim sporumuzun ve futbolumuzun neden bu hâllere düştüğünü" çok iyi anlatan bir tablo; zihniyetimiz bu oldukça, sporumuzu da, kulüplerimizi de, futbolumuzu da "bataktan kurtarmamız", ne yapılırsa, yapılsın, mümkün mü?..
"Fatih Terim, 'Türkiye Futbol Direktörü' olarak ne yapıyor, neden o kadar para alıyor" diyenlere cevaptır, seminerdeki açıklamaları!..
Eğer, "yapılacaklar", siyasi baskılarla "engellenmez ve kuşa çevrilmezse", Türk futbolunun geleceğini garanti eden ve de "basketbol başta" diğer "profesyonelleşen" spor branşlarına da "örnek olacak" bir büyük atılımın "öncü"  işaretleridir!..
Futbol Federasyonu ve Bakanlık dahil spor teşkilatı, dahası siyasetçiler, bitmedi, basınımız "ağlamalar, sızlamalar ne kadar çok olsa" da, "bu atılımın arkasında durabilir" ve de "peşin fikirliler" ortalığı toz duman etmezlerse, "bu federasyona rağmen" iyi şeyler olacaktır!..
Bunun için de, "Bütünü kurtarmak için, kangren olmuş, kanser olmuş bazı organların kesilip atılması şart" gerçeğini hiç kimsenin unutmaması gerekir; kararlar, sporumuza hayırlı olsun!..
Fatih Hoca'yı ve de "şimdilik onun arkasında duran" Futbol Federasyonu'nu kutlamak gerek!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.