Galatasaray İkinci Başkanı Prof. Dr. "hukukçu" Hamdi Yasaman, Sabah gazetesine yaptığı "özel" açıklamada demiş ki; "Başkan adaylığı için kulis yapmak lâzım. Vaktim yok, Bizans oyunları var."
"Bizans Oyunları???"
Hep söyler, yazar-çizeriz ve yaygın olarak "Bizans Senatosu'nda dönen dolaplara örnekleriz" bu deyimi, ama "başka" anlatımları da vardır:
Mesela; "Alavere / Dalavere!.."
Mesela; "Kapalı kapılar ardında yapılan stratejik planlamaların, tertipli taktikler ve aldatıcı oyunlar ile uygulanması."
Ve mesela; Bizans'ın ünlü ve tarihe kazınan Hipodrom'unda yaşananlara atfedilen "Atlar koşar, insanlar ölür, krallar kazanır, halk isyan eder" sloganı!..
Sayın Yasaman, "Bizans oyunları" sözüyle, "bunlardan hangisini ya da hangilerini" kastetti, bilemem; belki de "hepsini!.."
Konunun bu tarafını, bir yana bırakarak, Ona bir soru sormak istiyorum; "Siz nasıl seçildiniz?.."
Daha, "Divan Kurulu Başkanlığı'na listelerin verilmesine 4 saat kala" ne listeniz, ne de başkan adayınız dahil, isimleriniz vardı, ortalıkta, hem de "bu iletişim ve haberleşme" çağında!..
Başkan adaylığı için gerekli "100" imza "bu kadar kısa zamanda" nasıl bulundu?..
Yönetim Kurulu başta, tüzükte yazılı onca kurula, "onca" aday, "bu kadar kısa zamanda" nasıl bulundu?..
Seçildiğinizden beri, "üyelerinin durmadan çelişkiler içine düştüğü" yaptıkları açıklamalar ve konuşmalarla ortaya çıkan bir yönetim (Başta Başkan ve İkinci Başkan olarak Siz, mesela...) nasıl oldu da, son günün 6'da birinde "bir araya geldi" ve "liste 3-4 saat içinde" Divan Başkanlığı'na yetiştirilebildi?..
Daha açık söyleyeyim, sizin gibi bir "hukuk hocası", bu sözleri boşuna söylemez; öyleyse, "Bizans oyunları" sözüyle "neyi" kastettiğinizi "anlayacağımız" lisandan açıklayın da öğrenelim ve teşekkür edelim size; "Atlar" kim, "İnsanlar" kim, "Krallar" kim ve "Halk" kim, Galatasaray'da?..
Bilic'in doğrusu!..
Demba Ba, son haftalardaki "kötü" maçlarına bir yenisini ekledi, Brugge maçında; hatta 58'inci dakikada kullanamadığı bir fırsat vardı ki, skor 2-0 olacak, zaten "peşin peşin Beşiktaş'ın favoriliğini kabul etmiş" olan ev sahibi takım, "Bu iş bitti" diyecek ve Beşiktaş, neredeyse "turu atlamış olarak" İstanbul'a dönecekti!..
Dahası, o pozisyonda yakınında "boş" iki arkadaşı vardı ve "onlara gol pası da verebilirdi", yapmadı; yapamadı, "bitkinlik" hâli devam ediyordu, üç saniyede "iki defa gollük şut fırsatı" geldi ayağına, karavana!..
Kendilerince, "haklı" olarak bazı yorumcu arkadaşlarımız, "Bilic, bu Demba Ba'ya 90 dakika nasıl tahammül etti" diye eleştirdiler!..
Bana göre "haklı değillerdi"; zira Beşiktaş "Demba Ba'sız Avrupa kupalarında daha ileriye gidemezdi. Onun kazanılması gerekti"; bu da "Onu oyundan alarak değil, oynatmaya devam edilerek" sağlanırdı!..
"Bu tahammül", sadece "vazgeçilmesi mümkün olmayan ve kazanılması gereken oyuncular" içindir; Demba Ba gibi!..
Senegalli, "maçta ne kadar çok hata yapmış ve yapması gerekenleri yapamamış olsa" da, Bilic doğruyu yaptı!..
İnşallah, İstanbul'daki rövanşta "Bilic'in bu doğrusu, Demba Ba'nın doğrularıyla kucaklaşacaktır!.."
Yazık, Galatasaray Kadın Basketbol Takımı'na, yazık, Galatasaray Erkek basketbol Takımı'na!..
Ve yazıklar olsun, "onları bu duruma düşüren" Galatasaray Yönetim Kurulu'na!..
Sözün özü, "Basketbol yıkıcısı, otel yapıcısı" bir yönetim var, karşımızda, "Hukukçu" olan Başkan ve İkinci Başkan, elbette bizlerden çok daha iyi bilirler; Galatasaray Tüzüğü, Galatasaray Yönetimi'ne "aslî" olarak "otel yapma" görevi mi veriyor?..
Durmadan yazılıp çiziliyor; "Gökhan Zan'ın kadroya alınmasını istemeyen, engelleyen, Sabri'yi beş dakikada kadroya ve hatta ilk 11'e aldıran Abdurrahim Albayrak'tır !.."
Bu haberler, "doğru" mu; Albayrak "tekzip etmediğine ve tatmin edici bir açıklama yapmadığına göre", galiba, öyle!..
Dahası, durup dururken ve de "Ocak transferinde gitmesini istedikleri kadro fazlası 10'dan fazla futbolcu varken", çıkıp da "sadece" ve çok ağır şekilde suçlayarak, "Gökhan Zan'ı örneklemesine bakılırsa", galiba öyle!..
Eğer "böyle" ise, çok açık söyleyeyim ki, artık onun 'has' Galatasaraylılığına da, "I love you Galatasaray" demesine de artık "çok fazla" inanmamam gerek!
"Sözümü dinlemedi" kaprisi uğruna, "Gökhan'ı dışlama" inadının sonunda, "stoper zafiyeti" ile Galatasaray 4'üncü yıldıza ulaşamazsa, (ki, "Fenerbahçe mağlubiyeti yüzünden çok büyük bir fırsat heba edildi" ve kaçan bu fırsatta "Hakan Balta sakatlanınca yerini dolduracak bir stoperin olmaması" önemli rol oynadı), bilinmelidir ki, "baş sorumlu" Albayrak olacaktır, ona "bu konuda destek veren" Ali Dürüst ve Duygun Yarsuvat'la beraber!..
Bu tablo, koca Galatasaray'ın "nasıl" yönetildiğini ortaya koyuyor; "Duygun Yarsuvat bir, Abdurrahim Albayrak iki; gerisi "konuşuyor, toplantıya katılıyor, tribünde oturuyor, otel yapıyor, hesap tutuyor" ve de "8 ayın bitmesini bekliyor"; şunun şurasında ne kaldı ki?..
Herkes "Emre" olamaz!..
Kasımpaşalı Ryan Donk, Brugge'nin Beşiktaş karşısında aldığı 2-1'lik galibiyet üzerine, "sevincini belli eden" tivit atmış, bu tivit Beşiktaşlıları çıldırtmış!..
Neden?..
Bunca eski Beşiktaşlı, Galatasaraylı, Fenerbahçeli "yabancı oyuncu" takımlarımızın galibiyetlerinde attıkları tivitlerle bizleri memnun ederlerken, neden Donk'a kızıyoruz?..
Adam "vefalı"; yıllarca Brugge'de oynamış, kaptanlık yapmış; elbette sevinecektir!..
Sizce, herkes "bir zamanların 'ünlü' Galatasaraylısı Emre Belözoğlu gibi" mi olmalı; "büyük başarılara hep beraber imza attıkları eski takımı için" küfürnameli "3'lü mü çektirmeli?.."