Türkiye - İsviçre maçının hakemlerinin değiştirilmesi ve "Uruguay'ın güvenemeyip istemediği bir hakemin Türkiye - İsviçre maçına atanmasıyla" ilgili olarak "Blatter'in 'sinsi' oyunu bozulmalıdır" diye yazmış ve "bu oyun bozulmadığı takdirde, İsviçre'nin Almanya'ya gideceğini", aslında "bu oyunla psikolojik olarak İsviçrelilere büyük avantaj sağlandığını, Türk futbolcuları ve teknik adamlarının da negatif enerjiyle doldurulduğunu" anlatmaya çalışmıştım!. "Böyle yeneceksek" başlıklı yazımda da "tahriklerin ve çirkin tavırlara teşviğin" sonunun "çok kötü olacağını" belirtmiş ve "çığırından çıkacak" olaylara dikkati çekmiştim; keşke yanılsa idim!.. İsviçre ile oynadığımız iki maç, "bu görüşlerimin ne kadar doğru olduğunu" ortaya koydu!. Türk futbolcular "sinir küpü", İsviçreliler "son derece sakin" ve "bizimkileri sinirlendirecek profesyonelce çirkinliklerin kahramanıydılar!.." Ve "Blatter'in hakemleri", resmen ve alenen iki maçta da Türkiye'yi "sinsi sinsi" doğradılar!.. İki maçta "mutlak penaltılık 4 pozisyonun sadece birini çaldılar"; halbuki "sadece bir ikincisini çalmaları bile" Türkiye'ye Almanya yolunu açacaktı!. "Kart yorumlarını" maçın başlarında "hep İsviçre'den yana kullandılar"; İsviçre'yi "bir oyuncu noksan oynamaktan" kurtardılar ve "nerede ise iş içten geçtikten sonra" kararlarını dengelemeye dikkat ettiler!. Hayret ettiğim nokta şu: İsviçre basını "tümüyle İsviçre Milli Takımı'nın yanında yer alırken", benim anlı ve de şanlı bir çok yorumcum ve yazarım, "Türk Milli Takımı'nın yanında olmak" bir yana, aksine "hakemleri koruma ve kollamak", ondan da öte "başta Volkan ve Hakan Şükür olmak üzere" çok önemli mevkilerde "görev yapacak" oyuncularımızı "adeta yok etmek için" yarıştılar!. Onun için diyorum ki: "Hatalarıyla ve sevaplarıyla" Fatih Terim de, futbolcularımız da, "Almanya'ya gitmek için" ellerinden geleni yaptılar; ama "iki hakem" onların "bu hakkını" ellerinden alıp, Blatter'in İsviçresi'ne teslim etti!. Dünya'da "hata yapmayan" teknik adam da, futbolcu da yoktur!. Şimdi "herkes" Alpay'a yükleniyor, Alpay "play off'u sağlayan son üç kritik maçın kahramanlarından değil miydi?" İnsaf!. "Bazı kindar ve art niyetli" yorumcularımız ve yazarlarımız maçların öncesinde, Terim'i, Alpay'ı, Hakan'ı, Volkan'ı, Ergün'ü, Tümer'i "bu sinsi oyunun kahramanı olan" hakemleri korudukları kadar kollayabilseydiler, inanıyorum ki, "teknik heyetimizin ve futbolcularımızın üzerindeki stres çok azalacak" ve "o basit hataların yarısı yapılmayacak", İsviçre'den "iki maçta 4 gol yenmeyecekti!.." Bakınız; "Türkiye neden Almanya'ya gidemedi" sorusunun cevabında ilk sırayı alacak sorumlular (Kulakların çınlıyor mu, sevgili Şirin Berber dün ne güzel yazmışsın) şunlardır: 1 - Uluslararası alanda da, Türkiye'de de "hiç bir ağırlığı kalmayan" ve "olumsuz bütün gelişmeleri" son maçın soyunma odaları koridorlarına kadar başından sonuna seyreden Levent Bıçakçı Federasyonu!. 2 - Göz göre göre "hakem oyunları oynanırken", Türk kamuoyunu uyutacak açıklamalar yapan, "bu çirkin ve maksatlı oyunları", FIFA ve UEFA'daki "kendi geleceği" için seyreden Şenes Erzik!. 3 - Milli Takımı, teknik heyetiyle, futbolcularıyla "motive edeceklerine tam tersini yapan" bazı yorumcular, yazar - çizerler ve bunlara "Ne yapıyorsunuz" diyemeyen spor servisleri şefleri ve müdürleri!. 4 - Ortamı iyice gerip "çirkin olayları" adeta teşvik ederek, zaten "gerilim içinde olan" futbolcularımızın "zaman zaman kendilerini tamamen kaybetmelerine" sebep olanlar!. İşte ancak "bunlardan sonra", oturup "teknik heyetimiz ne hatalar yaptı, futbolcularımızdan kimlerin yanlışları sonuca tesir etti" tartışmalarına ve analizlerine girebilir ve "teknik" ağırlığı "Neden kaybettik" sorusunun cevabında "beşinci" sıraya koyabiliriz!. Geliyorum maç sonrasındaki "çirkinliklere!." İsviçreli oyuncuların yaptıkları "tek kelime ile" iğrençti!. Ne var ki, "bizim yaptıklarımız" da ve "bu yaptıklarımıza hazırlanma (!) sürecimizde olanlar" da çirkindi; hem de çok çirkin!. Geriye ne kaldı?. "Grup maçlarında yenilmeyen ve sadece 7 gol yiyen" İsviçre'yi "dört gollü" bir galibiyetle ezip geçmemiz ve "T ürk futbolunun ne olduğunu" göstermemiz!.. Fatih Terim'in ve Hakan Şükür'ün de "kincilere ve hastalıklı zihniyetlilere" verdikleri unutulmaz ders!. "Utanacaklarını" sanmıyorum, hiç olmazsa kamuoyu önünde "mahcûp düştüler" ya!.. Şimdi geliyorum; "son" ve "korkutucu" gelişmeye: "Türkiye'ye oynanan oyunun arkasındaki adam" olan Blatter, Futbol Federasyonumuzun ve Şenes Erzik'in "aciz seyirciler" gibi davranmasından aldığı cesaretle, son kozunu da oynadı ve "Türkiye'yi futbol olarak uzun bir süre tribüne göndermekle tehdit etti!." "Hem de bir İsviçreli'nin başkanlığında kurulacak" soruşturma komitesine de "adeta" emir verdi; "Bitirin bunları!.." "Pislik öyle yapılmaz böyle yapılır; gösterin onlarak" diyerek tahrikin ve teşvikin en kirlisini yapanlar, "Federasyon üyesi, milli takımlar sorumlusu olduğu halde" sözlerinin nereye kadar gideceğini tahmin edemeyenler iftihar edebilirler; "duygusal Türk insanını göz göre göre kurulan tuzağa bizzat çektiler" ve Blatter'e en büyük fırsatı vererek, kolay kolay temizleyemeyeceğimiz bir lekeyi Türk sporunun üzerine düşürdüler; yazıklar olsun!..