Kasımpaşa - Beşiktaş maçında, adam sahaya atlıyor, Fernandes'e koşuyor, tekme tokat girişecek, Kasımpaşalı 4-5 futbolcu önünü keserek saldırganı yerde derdest edip, yakalıyor ve hareket edemeyecek hâle getiriyorlar.
İşte tam bu sırada Motta gelip adamı tekmelemeye başlıyor, Kasımpaşalı ve Beşiktaşlı bazı oyuncular ona mani olmak için çekiyorlar, biraz uzaklaşıyor, sonra tekrar koşuyor, tekmelemeye devam... Bir daha, bir daha...
Bu sırada Almeida da Motta'ya özeniyor, o da tekmeliyor. Hakem araya giriyor, saldırganı güvenlikçiler karga tulumba stat dışına, sonra karakola ve nihayet savcının önüne götürüyorlar. Orada "Fernandes kötü oynuyor ve ıslıklanıyordu, ben de ona sarılarak, moral vermeye koştum" gibilerden "komedi sahnelerine yakışan" bir savunma yapıyor.
Fernandes "şikâyetçi" olmuyor, Almeida "Hata yaptım, vurmamalıydım" diyor; "aaaa" o da ne; "onca olaya ve iki kırmızı karta sebep olan" ve daha önce de "böyle olaylardan sabıkalı" saldırgan savcılıkça serbest bırakılıyor !..
Bitmedi, dahası da ve bir "aaaa" daha var; "aynı saldırgan" iki gün sonra Beşiktaş Basketbol Takımı'nın Avrupa Kupası maçında "bu defa" salonun tribünlerinde; resim çektirip herkese tivit ediyor!..
İşte "başta şiddet olmak üzere" spor suçlarına karşı çıkardığımız 6222 sayılı özel kanunun "uygulamadaki" hazin sonunu gösteren acı tablo!..
Zaten daha başta "Bu kanun uygulanırsa, kulüplere yönetici bulamayız" yaygaraları üzerine, değiştirilerek, "6250 sayılı kanunla kuşa çevrilmişti"; 6222!..
"Böyle" olunca da, bu defa "kanunun, uygulamada sorumluluk ve görev verdiği resmi kişiler", yani "ateşteki kestaneleri kaldıracak olanlar" haksız da olsalar, "Allah'ın aptalı biz miyiz, neden elimizi sadece biz yakalım" diyerek, "İş olsun torba dolsun" misali bir yol tutturdular, 6250 sayılı "kuşa çevrilmiş" kanunu bile "tam olarak" uygulamaz oldular!..
Bitmedi, daha da kötüsü, "yerde derdest edilip, kıpırdayamaz hâle getirilmiş" saldırganı "tekme yağmuruna tuttukları için", hakem tarafından "kırmızı kart ile oyundan ihraç edilen" Motta ve Almeida için, daha maçın bitiminde "yayıncı" şirketin Maraton programında "öyle bir kampanya başlatıldı" ki, eğer "tutarsa", sahalarda ve salonlarda artık "Dağ başı ya da Orman Kanunu işlemeye başlayacak" ve de "hakeminden, oyuncusuna, yöneticisinden taraftarına" her "Haksızlığa uğradım, saldırıya uğradım, hakarete uğradım" diyenlere, "öyle" düşünenlere, "ihkak - hak", yani "Bana ya da arkadaşıma, takımıma, yakınıma karşı bunları yapanlara yasalarda, yönetmeliklerde, talimatlarda yazılı adli ve idari cezaların verilmesini beklemeyip, cezayı, bizzat ve gerekirse şiddet de kullanarak ben keseyim" yolunu açacak bir kampanya!..
TV ekranlarında ve gazete sayfalarında, spor tarihimize "Ben de döverdim" sözüyle damga vuran "tüyler ürpertici" bir kampanya!..
Kanunları, yönetmelikleri, talimatları, hukuku "çöpe atarak", cezayı "anında ve kendi ölçeğinde, tekmelerle, yumruklarla, döverek kesmek" ne demek? "Kırmızı kartlar iptal edilmeli, Almeida ve Motta'ya ceza verilmemeli" ne demek? "Ben de döverdim" ne demek? "Sporumuza Orman Kanunu, Dağ Başı Kanunu hakim olsun" demek değil mi?..
Seni tanımam Milliyet'in Cadde eki yazarı Ali Eyüpoğlu kardeşim, ama "Rıdvan Dilmen Şeytan'laşma!" başlıklı yazından dolayı alnından öpüyorum!..
"Ben de döverdim" diyen Fenerbahçe'ye ve Milli Takıma kaptanlık yapmış, ülkenin "en tanınmış futbol yorumlarından birine" ve "onun gibi düşünenlere" harika bir "hukuk ve insanlık dersi" vermişsin, bilmem ki, yüzleri kızaracak mı?..
"Spor suçlarına, sporda şiddete karşı attıkları zaman mangalda kül bırakmayan" bazılarının, "büyük kulüplere dağıttıkları mavi boncuk yarışında işi nereye vardırdıklarını" ortaya koyan "bu olay", Türkiye'de "spor suçları ile yapılan mücadelenin, nasıl dejenere edildiğini" de çok iyi gösteriyor!..
Ve herhalde Savcı Bey de, bu acı tabloya bakarak, "Bir suça iki ceza olmaz, cezayı zaten Motta ve Almeida sahada kestiler" diyerek "saldırganı serbest bırakıyor!.."
Vah ki, ne vah!..