Böyle gelmiş, böyle gider!..

A -
A +

Daha ligin dördüncü haftasında ortaya çıktı ki; "bu sezon" da hakem kararları, lig sıralamasına "doğrudan"etki yapacak; "doğrudan!.." Kimse şüphe etmesin ki, hakemlerimiz, "hakem dünyasında ne olup bittiğini hepimizden daha iyi bilen, daha iyi duyan, daha iyi yorumlayan ve analiz eden, sonunda da adımlarını ona göre atıp, düdüklerini ona göre çalan" futbol insanlarımızdır!.. "Bu konuda", en safı bile "cin gibidir", elbette Federasyon ve Merkez Hakem Kurulu Başkanları'nın ağızlarından çıkan "resmi" açıklamalarından, yorumcuların yazı ve sözlerinden etkilenirler ama "bir yere kadar!.." Onlar için "esas olan" kapalı kapılar ardında konuşulanlar, yapılanlardır; duyarlar, bilirler, çoğu, "kritik" zemin ve zamanda, "kritik" düdükleri "ona göre" çalar ya da çalmaz!.. Hakemlerimiz, "bu federasyonun selefini kimlerin nasıl kurdurduğunu, kimlerin desteklediğini, Merkez Hakem Kurulu Başkanı Oğuz Sarvan'ı kimlerin göreve getirdiğini, kimlerin destek verdiğini, hangi kulüplerin ve başkanlarının istekleri doğrultusunda hangi hakemlerin iplerinin çekildiğini" ve daha sonra "o federasyonun halefi olan bu federasyonun nasıl kurulduğunu, kimlerin destek verip seçtirdiğini, bu federasyonda kimin kimin adamı olduğunu, Oğuz Sarvan MHK'sına kimlerin kimleri sokturduğunu ve daha sonra yapılan değişiklikte kimlerin rol oynadığını" elbette biliyorlar, hem de "hepimizden iyi biliyorlar!.." Eeee, "iş böyle olunca", ben artık "çalınan ya da çalınmayan düdüklere, çıkarılan ya da çıkarılmayan kartlara, verilen ya da verilmeyen penaltılara ve ofsaytlara hiç ama hiç şaşırmıyorum!.." Ve işte açık açık diyorum ki; "bu durum sezon sonuna kadar böyle sürecek!.." Federasyon ve MHK üzerindeki "vesayet görüntüleri" devam ettiği ve de "Oğuz Sarvan, MHK'nın başında kaldığı sürece", bu tablo değişmez!.. Sevgili Şansal, dikkat!.. Sevgili Şansal Büyüka, "eğer" Erman Hocam'ı, TV ekranında sana karşı da "adap ve usûle uygun davranmaya mecbur edemezsen", bilesin ki, mesleğimize de, kendine de, Erman Hocam'a da, spora da, spor etiğine de "fena hâlde" darbe vurmuş olursun!.. "Hocam, o hırsız filân lafları olmuyor" anlamına "haklı uyarılar yaptığında", Erman Hocam'ın "bar bar bağırarak" sana verdiği "vücut dili de eklenmiş" cevabı, bir defa daha "dikkatle seyret", söylediğimde ne kadar haklı olduğumu göreceksin!.. Zaten "Rakip penaltıdan kaçmadığı için bu hareket penaltı değil" gibi, FIFA'yı yerinden zıplatacak ve "kuralı bilenleri" kahkahaya boğacak yorum ve hükümlerle, çoktandır "ben merkezci bir fantezi gösterisinin baş kahramanlığına soyunduğunu göstererek" Maraton Programı'nın "ciddiyetine fena hâlde darbe vurma yarışını sürdürürken", bir de "sana ve senin şahsında gazetecilik - spor yazarlığı ve üst düzey yöneticilik üçgenine tam bir kabadayı edasıyla hem de ekranda meydan okuması" ve buna "izin vermen" mesleğini, seni sevenleri ve de programını izleyenleri üzüyor, haberin olsun!.. Alan memnun, satan memnun!.. Bir zamanlar "spor servislerinde" birbiri ile yarışan, özellikle "hafta içlerinde" manşetleri kapan "teşkilât muhabirleri" vardı!.. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü (O zamanlar adı Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü idi)'nü, federasyonları, "sporla ilgili olan" her bakanlığı ve devlet kuruluşunu hallaç pamuğu gibi atar, "büyük" haberler çıkarır, spor kamuoyunun gündemine otururlardı!.. "Teşkilat muhabirliğinin ve gazeteciliğinin merkezi" Ankara idi ve "o yıllarda" ben de "teşkilât gazeteciliği ve muhabirliği" yapmıştım!.. "O gazetecilik bitti" ya da "bitirildi", spor teşkilatının üzerindeki "dördüncü kuvvet denetimi" de kalktı!.. Ve bundan da, federasyonlarıyla, bölge müdürlükleriyle, sporu yöneten genel müdürlüğü ve "spordan sorumlu bakanlığı" ile yani "bilumum" spor teşkilatı çok memnun ve de "hatalar, yanlışlar, başarısızlıklar" da yapanların yanına kâr kaldı; kalmaya da devam ediyor!.. "Futboldan başka", hangi federasyonla ilgileniyor ve "ne yapıyorlar" diye dönüp bakıyoruz?.. İşte son Dünya Atletizm Şampiyonası örneği ortada!.. Türk atletizmini "bu duruma düşüren" bir federasyondan hesap soran var mı?.. "Eskiden olsa" bu federasyon "çoktan" gitmişti!.. Durum çok açık; "bu federasyon görevde kaldığı sürece ne yapabilir"; bugüne kadar yaptığını; eeee?.. İşte bu "Eeee?" nin gereğini, spor medyası yapmadığı içindir ki, spor teşkilatı da yapmıyor; herkes hâlinden memnun; alkışlar!... Hoca'nın haklı uyarısı!.. Doğru söylüyor, Fatih Hoca; "Estonya maçını alamazsak, gerisi teferruat!.. Yani, "ondan sonra kalan 3 maçı da kazansak", nafile!.. Fatih Hoca, Türk futbolcusunu çok iyi tanıyor; biliyor ki, milli takım kampındaki futbolcunun aklı fikri Bosna maçında!.. "Bu durum" büyük bir riski de beraberinde getiriyor; konsantre olunmadan oynanacak Estonya maçı, "çantada keklik değil!.." İşte bu yüzden, Türk Futbolcusu "önce" Estonya maçına odaklanmalı, sonra sıra Bosna maçına gelir!.. Ben, "dört maçımızı da alarak" finallere gideceğimize inanmaya devam ediyorum!.. Hocamıza da, talebelerine de başarılar!.. Dil üstünde yutturmaca!.. Turgay Demirel - Doğan Hakyemez - Tanjeviç troykası Basketbol Federasyonu'nda "gene" bir araya geldi!.. Eh, bir büyük gazetenin "büyük" unvanlı spor müdürü de "destek babında" arkalarında olunca, zaten bir büyük kulübün, "çok büyük" unvanlı başkanının himayesinde olduklarından, "ne yapsalar" kimse hesap sormaz, soramaz!.. Hatta, Avrupa Basketbol Şampiyonası'nda milli takımımız "Efes Turnuvasındaki hezimeti" de tekrarlasa bile, tısss!.. Hemen "2219 yılında Dünyalar arası şampiyona hedefimizdir, zaten Avrupa Şampiyonası'nda o büyük hedefe dönük bir ekip olduğumuzu ortaya koymaktan başka hedefimiz yoktu" masalları ile, "büyük büyük" devletlûlarını da, "kandırılmaya hazır" basketbol medyamızı da, kamuoyunu da mışıl mışıl uyutmaya devam edeceklerdir; yıllardır hep dinlemedik mi; bu troykanın "uyutma" marşını; "Uyusunlar da, büyüsünler, ninniiiii, tıpış tıpış yürüsünler ninnniii!.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.