Transferi hâlâ öğrenemediler!.. "İşin doğrusu" ve "dünyanın futbolda ileri ülkelerinin kulüplerinin, hele hele büyük kulüplerinin uyguladığı transfer sistemi" şu: "Önce", takıma "gerekli olan" oyuncular alınır; "zaten transfer ayı başlamadan" takımın "hangi yerine kimin alınacağı" belirlenmiştir; "B ve C plânları vardır"; transfer ayı başlar ve "o oyuncular alınır"; o oyuncularından biri - ikisi ile "anlaşmaya varılamazsa" B ve C plânları devreye sokulur; takım yeni sezonu açarken, "esas kadro" tam olarak sahaya girer!.. "Sonra", alternatif oyuncularla kadro tamamlanır; "düşeş" ya da "genç ve istikbal vaat eden" oyuncular oltaya takılırsa, onlarla da sözleşmeler yapılır!.. Bizde ise "tam tersi" olur: "Önce", kelepirlere, "ucuz oldukları için" hemen bulunuverenlere, "ihtiyacı karşılar mı, karşılamaz mı" diye bakılmadan imzalar attırılır; sonra günler, haftalar geçer, mevsim açılır, takımın ilk hazırlık kampları başlar, sürer, hatta biter, hâlâ "esas oğlan" ya da "esas oğlanların olmazsa olmaz yardımcıları" ortada yoktur; yöneticiler "Oluyor, o olmazsa bu olacak" masallarıyla camialarını uyuturken, bir de bakarsınız ki, Avrupa Kupaları maçları gelmiştir; hâlâ "Fenerbahçe orta sahası, özellikle Avrupa Kupaları'ndaki yükü kaldıramayacak kadar boştur"; Galatasaray "Hakan'ın yerine santrfor arıyordur"; vah ki ne vah!.. Bir yığın takımda yer alamayacak, hatta satmaya kalktığında satılamayan, kiraya bile verilemeyen oyunculara milyon dolarlar akıtılır; ama iş "esas oğlana gelince", bir - iki milyon dolar, hatta bazen "3 - 5 yüz bin euro için" tren kaçırılır ve bunun adı da "yöneticilik" olur!.. Tabii, bir de "adı büyük" ama "fiyatı hayret edilecek kadar küçük" oyuncular bulunur ve "tantana" ile transfer edilir, manşetlerden inmez; daha "ilk" ciddi ve ağır idman maçında, hatta "maça bile gerek olmadan" bakarsınız ki "sakatlar ordusuna katılıvermiş"; tam da "ucuz etin yahnisi" misali!.. "Bu yıl" transfer konusunda "biraz daha dikkatli davranılıyor gibi" görünüyor ama, "şarklı tablonun ana çerçevesi" hâlâ aynı!.. Bitmedi; ya diğerleri?.. Benim gibi "spor yazan" bir gazetecinin bile "ne olup bittiğine dair" tatmin edici, "doğru dürüst" bilgisi olmazsa, okuyucu ne yapsın?.. "Sayfa sayfa spor veren" gazetelerimizde "4 büyüklerin transferleri konusunda bol bol yorum buluyoruz" da, Süper Lig'in "diğer" takımları konusunda tam bir ölüm sessizliği var; her zamanki gibi!. Geçen sezon "son haftaya kadar" şampiyonluk kovalayan Sivasspor'dan, ligin en "güçlü" kadrolarından birine sahip Kayserispor'dan "haftada bir de olsa" bir yorum ya da analiz bile okumuyoruz, okuyamıyoruz; bu nasıl iş?.. Sonra da "Siz ülke basını değil, İstanbul basınısınız" diye eleştirdiğimizde bize kızıyorlar; aynaya bakıp kendinize kızsanız ya!.. İşte lig fikstürleri ilân edildi; Fenerlisi, Galatasaraylısı, Beşiktaşlısı "ilk maçımız kimle" diye merakla bakıyor gazete sayfalarına, ekranlara; iyi de, bir başka merakı daha var; "ilk hafta oynayacağımız rakip, transferde ne yaptı, kimleri aldı, bu oyuncular o takıma ne yönde katkı sağlıyor; rakibimiz güçlendi mi, bize karşı ne yapabilir; üç puanı alabilir miyiz; kolay mı olacak, zor mu" soruları milyonların kafasında; nerede "bu soruların cevaplarını kolaylaştıracak" medya yardımı?.. "O" takımların "toplamda" milyonlarca taraftarını "yok saymak" bir yana, mesela ben de, herkes gibi, "Galatasaray'ın, Fenerbahçe'nin, Beşiktaş'ın, Trabzonspor'un ilk haftada ne yapacaklarını" merak ediyorum; ama bu merakımı "sadece üç büyüklerle ilgili yorumları okuyarak" gideremem ki; "rakipleri konusunda ciddi hiçbir bilgim yok"; spor sayfalarında onlarla ilgili "doğru dürüst bir - iki analiz bile okumadım"; bu nasıl bir "taraflı, hem de tek taraflı" bir gazeteciliktir ki, bir türlü bu büyük eksik tamamlanmaz, bu büyük yanlış düzeltilmez?.. Yazık!..