"Böyle" yeneceksek!..

İsviçre Milli Takım kafilesinin İstanbul'a ayak bastığı andan başlayarak, otele varışlarına kadar geçen süredeki televizyon görüntülerini seyrederken bir insan olarak, bir Türk olarak, bir spor adamı olarak utandım!.. Aslında "utancım" daha önce başlamıştı!. Futbol Federasyonu'nun Milli Takımlar Sorumlusu Davut Dişli'nin konuşmasını dinlerken... Bir çok "yazar - gazeteci - spor yazarı - yorumcu" tarafından dile getirilen ve sevgili Fatih Altaylı'nın "şu cümleleri" ile buluşan "ortak" görüşü okur ya da dinlerken: "Bir başka rezalet İsviçre'nin takımımıza, oyuncularımıza takındığı çirkin tavır. Hiç kimse 'Biz onlara insanlık dersi verelim' gibi abuk sabuk laflar etmesin. Bir ders verilmesi gerekiyorsa bu insanlık dersi değil, 'Pislik öyle yapılmaz, böyle yapılır' dersi olmalı. İsviçre takımı İstanbul'a gelirken geldiğine, geleceğine pişman edilmeli. Gümrükten otelin önüne kadar ne gerekiyorsa yapmak durumundayız. Çünkü sporda rövanşı almak isteyen maçı kurallarıyla oynamalıdır. Bu kuralların nasıl olduğunu İsviçre gösterdi. Aynı kurallarla oynamalıyız." Nitekim, "Pislik öyle değil, böyle yapılır" kampanyası, İsviçreliler uçaktan havaalanımıza inmek için yolcu körüğüne girdikleri anda tesirini gösterdi ve "utanç verici" görüntüler başladı!. Olmaz olsun "böyle" spor!.. Olmaz olsun, "bu metotlarla ve bu çirkinlikler içinde alınacak" galibiyet!. "Böyle" yenecek ve "böyle" tur atlayacaksak, "yenmeyelim ve atlamayalım" çok daha iyi!. "Galibiyet için, tur için her şey ama her şey mubahtır" görüşünü, gazetecilik, spor yazarlığı ve yorumculuk hayatımın hiç bir döneminde savunmadım ve savunmam da mümkün değil!. Ben bir insanım!.. Ben bir spor adamıyım!.. Ben, sporun "spor ilkeleri ve spor ahlâkı içinde yapılmasından yanayım!." Yana olmaya da devam edeceğim!. "Efendim, ama onlar da şunu yaptı, bunu yaptı!." "Onların öyle yapmasını", en ağır şekilde eleştiren ben, kim olursa olsun "sporun ruhuna, fair - play'e ihanet edenleri en ağır şekilde eleştirmekle yükümlü ve sorumlu olan" ben, nasıl olur da Türk insanına, Türk seyircisine, Türk futbolseverine dönüp "Pislik öyle değil, böyle yapılır" diyerek, "nelerin yapılacağını İsviçreliler'e gösterin ey aslanlarım" diye yazılar yazabilirim? "Bu geceki maç için" neler yazmayı plânlamıştım!. Hepsi çöpe!.. "Bugün" canım yazı yazmak istemiyor!. İsviçre'deki "kötü oyun ve kötü sonuçtan sonra", her şeyi ama her şeyi bir yana bırakıp, bugüne kadar "bitmek tükenmek bilmeyen" Hakan Şükür kinlerini "fırsat bu fırsattır" diyerek kusan, "Spor Yazarları Derneği Başkanı" unvanını taşıdığı için "spor yazarlarına örmek olması gereken" zat-ı muhterem başta olmak üzere bir çok yazar çizerin ve yorumcunun ve "onları örnek alan", bu arada "ünlü kişileri en ağır şekilde eleştirmeyi" kısa sürede üne erişmenin yolu zanneden ve böylece "Zemzem Kuyusu'nu kirleten" adama özenen "genç" bazı meslektaşlarımın yazı ve yorumlarına üzülürken, "pislik yapalım" kampanyası "Milli Takım dünyamı" bütünüyle yerle bir etti!. "O gece" Türk Milli Takımı'nda "bir şeyler yapmak için" çırpınan "dört oyuncudan biri" olan Hakan Şükür'e gelene kadar "Milli Takım ve oynadığı futbol için" söylenecek ve yazılacak "belki de yüz tane konu varken", daha maçın birinci dakikasından itibaren Hakan'a, "sadece" Hakan'a "kin kusmaya başlayanlara" artık öfkelenemiyorum bile.. Sadece acıyorum!. Bir psikoloğa görünseler çok iyi olacak!. Sevgili okurlarım; ya "bu geceki maç" diye sormayın!. Benim için "artık" bu geceki maç, ne olursa olsun; fark etmiyor!. ******* Not: Sevgili Fatih Altaylı, "yazısının çıktığı gün", İsviçreliler'e, "aynen yazısında yazdığı ve istediği şekilde" yapılanların "ne kadar yanlış olduğunu" görmüş ve "sonunun nerelere varacağından" ürkmüş olacak ki, "bir gün sonra", yani dün lâfı çevirdi; "İsviçreli futbolculara karşı yürütülecek gerilim kampanyasında taraftarların çok dikkatli olması gerekiyor. Baskı olmalı ama bu hiçbir şekilde şiddete yönelmemeli." Ama geç kaldı, spor kirlenmiş ve ok yaydan çıkmıştı; temenni edelim ki, "bu gece" iş iyice çığırından çıkmasın!.