Faruk Süren ve yönetiminin "Galatasaray'ı düşürdüğü AIG ve düşürmesine ramak kaldığı TGS olayları yüzünden", haftanın 3 günü spor sayfalarımızda yer alan yazılarımın hemen hemen her hafta ikisini, "Galatasaray yönetiminin hataları, yanlışları, gafları ve skandallarını yorumlamaya, eleştirmeye ayırmak" zorunda kalırdım.
O günden bu yana, "bir benzer süreci" Duygun Yarsuvat'ın "emanetçi" denilen yönetimi sırasında yaşıyorum; hemen her gün ya bir hata, ya bir yanlış, ya birkaç gaf, ya zaman zaman "skandal" seviyesinde olay var; biri yoksa, öteki, öteki yoksa, beriki, beriki yoksa yenisi!..
Galatasaray için de, Fenerbahçe için de sezonun "en kritik maçı olacak" derbiye günler kala, Aziz Yıldırım'ın 6222 / 62 59 sayılı kanunları paspas eden (Nerede Cumhuriyet Savcıları?) "hakem tehdidi" ile ardına kadar açtığı "alışılmış" gerginlik kapısından, Galatasaray İkinci Başkanı, "hukuk profesörü" Hamdi Yasaman da "Kadıköy'e gitmeyi güvenli bulmuyorum" diyerek, geçiverdi; üstelik Galatasaray Başkanı Yarsuvat "Gideceğim" demişken!..
Göreve geldiklerinden beri, "birinin söylediğinin tersini söyleyen ötekisi", dahası "ötekinin yaptığının tam tersini yapan berikisi"; düşünebiliyor musunuz "bugünün" Galatasaray Yönetimini; bu kaçıncı defa oluyor ve daha da "görevleri bitene kadar" kim bilir daha ne kadar olacak; vah ki, ne vah!..
Göreve geldiklerinde "Arkasındayız" diye tutturdukları Prandelli'nin, "alacak sorununu bile çözemeyen", onun "5 milyon avroluk CAS davasıyla karşılaşan" bir yönetim var karşımızda!..
GS Store'lardaki "göreve geldiklerinde kucaklarında buldukları yüklüce yolsuzluk, hırsızlık olayını bile hukuk profesörü başkan ve ikinci başkana rağmen aylardır bir sonuca bağlayamayan, ne olduğunu açıklayamayan" bir yönetim bu!..
Bütün bugününü ve yarınını "mecburen Prandelli'yi gönderip, hocalığa getirdikleri Hamza Hamzaoğlu'nun başarısına endeksleyen" bir yönetim!..
Son yılların kadınlarda ve erkeklerde "kulübün en başarılı takımları olarak" sahneye çıkan basketbolcuların "perişan bir hâle ve dünya âlemin diline düşmesine engel olamayan" bir yönetim!..
İnsanlar haklı olarak soruyorlar; "Mikrofonlar ve kameralar önünde laf etmek, birbirinizi tekzip etmek için mi, 'Başkanınız, Aziz Yıldırım'ı, İkinci Başkanınız, Ünal Aysal'ı savunsun' diye mi geldiniz göreve?.."
Galatasaray basketbolundaki "acı tablo", kulüp tarihinde bugüne kadar yaşanmamış bir "yönetim yetmezliği" ortaya koyuyor.
"Beceremeyecektiniz de, neden aday olup, seçildiniz" sorusu, bu yönetimin boynuna asılacak kadar "gerçekçi ve haklı" bir yaftadır; zira, Galatasaraylıların yüreği kan ağlıyor!..
"Paralarımızı alamıyoruz" diyerek "antrenmana çıkmayan" erkek basketbolcular ve "Paramı alamadım" diyerek kulübü terk eden kadın basketbolcularla ilgili acı gerçek ortadayken, "İki ay gecikme ile paraları veriyoruz" diye açıklama yapan "sorumlu" yönetici, 10 gün sonra takımın kaptanı Arroyo'yu "nerede ise hain ilan ederken" ne diyor, "Ne var bunda, 3 ay ödeme yapılmamış, bırakıp gidilir mi?.."
"Profesyonel" adam, sezon başından beri dayanıyor; "aynı sebepler" ile Furkan başta, giden gidene. Üstelik adam "takım kaptanı"; para alamayan ve morali sıfırlanan diğer arkadaşlarını da, takımı da düşünüyor, bir yanda lig, bir yanda kupa, bir yanda Avrupa Ligi; haklı olarak "tavır" koyuyor, "sözü alıyor ve de "o söz tutulmayınca", bu defa son kozunu oynayıp "Gideceğim" diyor, suç mu?..
Neymiş; "Galatasaray'da kimsenin parası kalmazmış"; hadi canım siz de, "bu sözün inanırlığı kaldı" mı Türkiye'de?..
"Tokatlanan, küfredilen bir alt yapı gencini bile koruyamayan, kamuoyu tepkisi yüzünden "mağdur ettiği gençten değil, 'zorunlu olarak' sadece kamuoyundan özür dilemek yiğitliğini (!) gösteren" bir koçun arkasında duran yönetime ben de soruyorum; "Bunun için mi geldiniz göreve?..