Brütüs haklı olamaz mı?..

A -
A +

Tesadüfen bir internet sitesinde rastlamasam, Murat Ece'nin, Galatasaray Divan Kurulu'nda yaptığı "o enfes konuşmadan" haberim olmayacaktı!.. Maalesef, "spor", pardon "futbol" medyamız, "böyle toplantılarda" 2 - 3 dakikalık görüntü, bir - iki kare resim çekip, sadece "başkanların dediklerinden birkaç cümleye, 'diğer konuşmacılar da, falan filan konularda eleştiriler' ezberini ekleyerek" haber yaptığı için, elbette ki, Murat Ece'nin konuşmasından, "benim gibi" kulüplerde "ne olup bittiğini öğrenmek isteyen" binlerce meraklının haberinin olması mümkün değildi!.. Murat Ece konuşmasında, "UEFA kupalarının, Süper kupaların alındığı" 2000'li yıllardan beri, "mâli ve idari konularda" Galatasaray yönetimlerinin "ne yapıp, ne yapmadığını" anlatıyor ve "Galatasaray'ın tam bir Pirrus Zaferi kazanarak" bugünkü hâle düştüğünü ortaya koyuyordu!.. Ece'nin konuşması, yönetimlerin "gerçekleri saklayarak" Galatasaray camiasını nasıl mışıl mışıl uyuttuğunun da ispatı gibiydi!.. Faruk Süren - Mehmet Cansun yönetimleri de, Özhan Canaydın yönetimleri de Galatasaray camiasına "doğruları" söylememişlerdi, bugünkü Adnan Polat yönetimi de "söylememeye" devam ediyordu!.. Murat Ece'nin konuşmasından anladığım kadarı ile "tam bir rakam aldatmacası içinde" gerçekler gizleniyor; "mâli yapıdaki zafiyetin üzeri örtülüyordu!.." Konuşmayı okuyunca, zaman tünelinde geriye doğru şöyle bir uzanıp düşündüm; işin özeti şuydu: "Ankaralara gidilip, kapı kapı dolaşılarak" kulübün içinde bulunduğu "çok ağır vergi ve kira borçlarında indirimler yaptırılmaya çalışılır ve bunda yalvar yakar başarı (Ne pahasına sağlandığı yazımın sonunda var) sağlanırken", Fatih Terim başta, her sezon başı "yapılan ve yaptırılan" bir yığın abuk subuk transferlere, hem de bankalara "dolar bazında borçlanılarak" onlarca ve onlarca milyon dolarlar harcanmış; "tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı, takıma hiçbir fayda sağlamayan bir yığın yabancı futbolcunun cebine konmuştu!.." "Borcu borçla ödeme" ve "Ankara desteği ile yaşama" koca Galatasaray'ın "mâli hayat şırıngası hâline gelince", elbette "Galatasaray'ın manevi değerleri de büyük oranda erozyona uğratılıyor"; koca Galatasaray Başkan ve yönetimleri, daha önce de yazdığım gibi, sonunda TOKİ Başkanı'ndan "fırça yer" duruma düşecek hâle geliyorlardı!.. Tarihi, William Shakespeare gibi, "edebiyatçı gözüyle yorumlayanlar", hep Brütüs'ü suçlar, Sezar'ı masum ve mağdur gösterirler!.. Aslında ben tersini düşünür dururum; "Acaba Sezar ölmeyi hak etmemiş miydi?.." Bu sorunun cevabını, biraz da Galatasaray'ın Sezarları düşünsün!.. >> Neden sus puslar?.. Bir gazetede okuduğum "3 - 5 satırlık bir habere dayanan" ve cevabını çok merak ettiğim bir soru var: Antalya'da yapılan uluslar arası hakem seminerinde, FIFA'dan gelen "uzman" temsilci, Cüneyt Çakır'ın Delgado'ya gösterdiği "ikinci sarı kart" için "Doğru karar" dedi mi, demedi mi? Hani, "İngilizce" olarak sarf ettiği "Onunki iki oldu, ama bana hemen kart gösterdin" sözünü "el - kol işaretiyle destekleyen"ve fakat "Ona kart göstermelisin" demeyen(!) Delgado'nun "ikinci sarıdan oyundan ihraç edilmesi olayı" için, eski MHK başkanlarından, anlı ve de şanlı eski hakemlerden "Çakır büyük yaptı, Delgado, 'Ona kart göster' demedi ki, karar hatalı" fetvalarından söz etmek istiyorum. "Dediyse", neden "bir tanesi bile çıkıp" Cüneyt Çakır'dan "Sana haksızlık yaptık, sen FIFA'nın talimatını yerine getirmişsin, özür dilerim" demedi ve "kıyametler koparan" ûlemamız kulağının üzerine neden yattı?.. >> Adeta sabotaj var!.. Skibbe'yi "onun haberi olmadan yardımcılarını kapı dışarı ederek" ve de "onun haberi olmadan yeni yardımcılar atayarak" yerle bir etmişlerdi; belliydi ki "o gün" Alman Hoca'nın gözünün içine "Belki onur meselesi yapar, çeker gider" diye bakıyorlardı; gitmedi!.. Gitmediği gibi, bir de "takımıyla beraber" inanılmaz bir "performans yükselmesi sürecine girdi"; nerede ise "benim gibi en ağır eleştirenler dahil" Skibbe için "Gitsin" diyen kalmadı!.. İşte "böyle" bir süreçte, Skibbe'ye "gene" aynı onur kırıcı oyunlar oynanıyor ve Başkan Adnan Polat seyrediyor!.. Ne işi var "Feldkamp" adlı zatın, Skibbe takımına idman yaptırırken, sahanın içinde, kimlere, ne mesaj vermek istiyor; bu ne komplekstir ve "geçen yıl darmadağın ettiği" Lincoln'e ne hakla ve hangi yetki ile nasihat ediyor?.. "Ertesi gün" medyanın "türlü çeşitli" yorum ve haberlerle bu görüntüleri yazacağını, abartacağını, huzuru ve düzeni bozacağını bilemeyecek kadar cahil mi bu zat?.. Yoksa, "böyle olmasını mı istiyor"; Lincoln'ü "geçen yılki gibi bozarak", onu "Skibbe'nin de oynatamadığını, oynatamayacağını mı" ispatlamaya mı çalışıyor?.. Geçen sezonun başında, "Lincoln'ü bir sezon bitiren o olayda" işbirliği yaptığı Adnan Sezgin'in bir gün sonra "piknik partisinde Lincoln'ün üzerine gitmesi" ve gazete sayfalarına "skandal" haber ve manşetlerini hazırlaması "ne tesadüf" değil mi?.. Kewell "fizyoterapisti ile gelirken" sesini sedasını çıkarmayan spor medyasının "aynı şeyi Lincoln yapınca", işi "Türk oyuncular bile rahatsız oldular" boyutuna taşıdığı görüldüğü halde, Feldkamp'ın ve Adnan Sezgin'in "ilk yarıda müthiş bir performans gösteren" ve "huyu çok iyi bilinen" Lincoln'ü "geçen yıla benzetmeye çalıştıkları görüntüsünü veren" hareketlerine "dur" denilmezse, işin sonunun nereye varacağı belli değil mi?.. Skibbe'nin, Tanju Çolak'a ve Kanaltürk ekibine verdiği randevunun, Adnan Sezgin tarafından nasıl "skandal hâle getirilerek" iptal edildiği ve "Galatasaray teknik direktörünün kamuoyu önünde ne hâle düşürüldüğü" de ortada iken, sevgili Adnan Polat'ın "şampiyonluk ve Saracoğlu'nda final" rüyalarını görmeye nasıl devam edeceğini doğrusu çok merak ediyorum ve üzülerek görüyorum ki, hâlâ uykuda!.. >> Yorumsuz!.. Yıllardır Selçuk Dereli "Fenerbahçe maçına verilemiyordu", neden; Aziz Yıldırım'dan ambargolu!.. Bir yıldır Cüneyt Çakır Fenerbahçe maçına verilemiyordu, neden; Aziz Yıldırım'dan ambargolu!.. Sonra bir gün, "herhalde ilham geldi" ve Aziz Yıldırım, "Merkez Hakem Kurulu Başkanı'na öneriyorum, kim kimle davalıysa bu iş sonuçlansın. Şu hakem bu takımın maçına gidemez düşüncesi bitsin. Fedakârlıksa, ben yapıyorum. Selçuk Dereli de Cüneyt Çakır da Fenerbahçe'nin maçlarına gelsin" deyiverdi!.. Ve "ne tesadüf" Oğuz Sarvan MHK'sı "hemen" evet "hemen" art arda Dereli'ye ve Çakır'a "Fenerbahçe maçlarını" veriverdi!.. Düşünelim: "Görünen" şu; "Aziz Bey izin verdi, ambargo bitti"; kötü!.. "Görünmeyen" şu da olabilir; "Oğuz Sarvan, Aziz Bey'den rica etti; elimizde kritik maçları yönetecek hakem sayısı az, üstelik ambargolar var, siz ambargonuzu kaldırırsanız, öteki bazı kulüplerin ambargolarını da biz kaldırırız, biraz nefes alırız" dedi ve Aziz Başkan da "Peki" dedi ve ambargoyu kaldırdı; çok daha kötü!.. Tam bir "kırk katır mı, kırk satır mı" olayı; MHK'nın verdiği görüntüye bakın; artık kim bu MHK'ya inanacak, güvenecek, söyler misiniz sevgili başkanımız Mahmut Özgener?..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.