Elbette "eleştiri" olacak, yapılan yanlışlar, hatalar ve görülen eksikler, "eleştiri" olarak da, "uyarı" olarak da yazılacak, söylenecektir; basının görevi, gazetecinin görevi, yorumcunun görevi budur ve basının da, gazetecinin de "bunu yapmak" sorumluluğu vardır!.. Amma, "yıkıcılık", ondan da öte "yok edicilik" ne oluyor? Hem de, "son derece kritik maçların oynanacağı ve oynandığı" bir süreçte?.. "Yıkan, yok eden" yazılar ve yorumlarla, ne yapılmak istendi, ne yapılmak isteniyor? Bu yorumların, bu yazıların, "bu çirkin" ve hatta "rezil" üslûpların, Milli Takım'ın, zaten "az" olan "Almanya'ya gitme şansını" tamamen yok etmekten başka bir şeye yaramayacağı ortada değil mi? Hiç olmazsa, "Bekle şu iki maç geçsin"; sonra yaz ne yazacaksan, kimi "yok etmek istiyorsan", kimi "yıkmak" istiyorsan yaz!.. Olur mu? Peşin peşin, hem de maçlar öncesinde ve maçlar sırasında yapmalılar ki; Fatih Terim yıkılsın, Alpay yok edilsin, Hakan Şükür bitirilsin!.. Ne geçecek ellerine?.. Dertleri başka ve açık: Yok edilmek ve yıkılmak istenenler, "bu iki maçta başarılı olurlarsa"; bunların hiç biri olmayacak; Terim yıkılmayacak, Hakan Şükür bitirilemeyecek, Alpay yok edilemeyecek!.. Öyleyse; "hazır fırsat"; Sezar'lar öldürülmeli!.. Hadi, "bunları" yapanlar, "tecrübesiz" olsalar, "ün kazanmak için" büyüklere, en büyüklere "lâf atmak" ile, "saygısızlık" ve "sevgisizlik" ile "üne kavuşacaklarını sanan" yeni yetmeler olsalar neyse; zaten bu yazıyı yazmazdım!.. Hayır; "en tecrübeliler" bunlar!.. İçlerinde, "Türk Milli Takımı'nı, okuyucularım ve milletim, çok affetsin; hayat kadınına benzetecek" kadar kalemlerinden "ar ve hâyâ" kelimelerini silmiş olanlar var!.. "Yaşlılık" ve "hastalık" hırçınlıkları, takıntıları kafalarına vurmuş olanlar var!.. "Bunların yazılarını", spor sayfalarına koyanlar, "manşet çekenler" var!.. "Bunca sakata rağmen", sahaya "çok cesur" bir kadro ile çıkan, "en güvendiği iki yıldızı aksayınca", devre arasında "mükemmel bir müdahale ile" dağılan takımını toparlayan, daha bir hafta önce İngiltere'yi 4-1 yenmiş olan Danimarka önünde "uzatmanın son dakikasında" bir gol yiyerek galibiyeti kaçıran bir teknik adam için yazdıklarına bakın!.. Alpay, "inanılmaz" bir top oynadı!.. Hakan Şükür inanılmaz bir top oynadı!.. İbrahim'le beraber "takımın" hatta "sahanın en iyileri" idiler!.. Hem de, "onları yok etmek isteyenlerin" günlerdir yazdıklarının ve konuştuklarının o "önlenemeyecek" psikolojik baskısı altında!.. "İstatistikleri bile tersine çevirerek", eğip, bükerek, "hayali rakamlar uydurarak" Hakan Şükür'ün "en iyi" zamanlarında oynadığı "futbolun benzerini" İnönü Stadı'na getirdiğini görmezlikten geldiler!.. Hakan'ın Danimarka maçında tek eksiği "gol şansının olmaması" ve de "büyük bir stres altında", çok iyi getirdiği ve vurduğu hâlde, "sadece" 20 santimle "o golü" atamaması idi! "Yaşlandı, ağırlaştı" denilen Hakan Şükür'ün Danimarka maçında "neler yaptığını", ellerini vicdanlarına koyanlar, "gerçek" futbol adamları ve de izan ve insaf sahipleri "çok açık" olarak gördüler!.. 90 dakika koştu, hem de "durup dinlenmeden ve hızlı" koştu!.. "Ofansta" her pozisyonda rakip kale önünde, "defansta" bütün duran toplarda bizim kalemizin önünde vardı!.. Keşke "her oyuncumuz" onun kadar oynasa, oynayabilse idi!.. Tıpkı Alpay gibi!.. Onları seyrederken "gözlerim yaşardı!.." Birer "ay - yıldızlı"anıt gibiydiler!.. Türk futboluna "bunca hizmet vermiş" bu anıt adamları "yok etmek için" uğraşanlara, "onları kadroya aldı" diye Fatih Terim'e takanlara ve "Terim'i yıkmak için", Milli Takım'ı yıkmayı bile göze alanlara, "herkesin gördüğü penaltı pozisyonunu" bile "yok sayan" münkirlere, aynı yazıda Hakan Şükür için "penaltılık pozisyonları bile oluşturamadı" dedikten sonra, "Hakem penaltımızı vermedi" diyebilen şaşkın takıntılara, "Hakan'ın kaçırdığına takıp", "durup dinlenmeden övdüklerinin" kaçırdıklarını görmezlikten gelen sabit fikirlilere ve çifte standartlılara söylenecek tek söz var: "Utanın!.."