Doğrusu futbol yazmak, futbolda Galatasaray’ı yazmak bana pek mutluluk vermiyor.
Yönetiminden, futbolcusuna, taraftarından hocasına kadar sarı kırmızılı takım için yazmak, “takımın iniş çıkışlarının köşe dönüşlerini engellemesi yüzünden” zor hâle geliyor.
Galatasaray’ı Avrupa Ligi’nin ilk sekizine taşıyacak Dinamo Kiev maçına 12 saat var, ben bu satırları yazarken…
Okan Buruk Hoca “umutlu” ve umut veren konuşmalar yaparak geldi maç gününe…
Bakınız ne diyor maç için; “Ana hedefimiz Türk takımı olarak San Mames’te tekrar final oynamak. Galatasaray’ın genlerinde olan Avrupa’daki başarıyı tekrar devam ettirmek istiyoruz. Önemli takımlar var. Şampiyonlar Ligi’nden takım gelmemesi bütün takımlar için büyük avantaj. Burada oynadığımız futbola, kazandığımız maçlara baktığınızda bu oyun bize hayal kurduruyor.”
Hoca’mız ve takımı, 12 saat sonra başlayacak maçta, Ukrayna takımını yenerek, hayali gerçeğe dönüştürebilecek mi?..
Düşünüyorum; daha sezon başında, “Şampiyonlar Ligi gruplarına doğrudan katılma fırsatı” da dâhil, birçok kritik maçta, “köşeyi dönme fırsatını, hem de ‘kendisinden çok hafif kadrolu’ takımlar önünde elinden kaçırdı” Okan Hoca!..
Tıpkı, Hatay’da bıraktığı “çok kıymetli” 2 puan gibi… Neredeyse “yarışı bırakma duruma gelmekte olan” Fenerbahçe’yi “şampiyonluk yarışına yeniden ve iştahla döndüren” 2 kayıp puan…
Elbette, “sadece” sorumlu o değil; yönetimin “transfer beceriksizliği” de, Okan Hoca’nın “ayağına atılan çelme” gibi, ortada duruyor.
Bu geceki rakibin “Avrupa Ligi’nde puanı yok”, ne var ki, “Hatayspor’u yenemeyen” Galatasaray’ın, böyle bir rakibi hem de İstanbul’da yeneceğine inancım, tam mı; hayır!..
18.30’da başlayacak maçı Galatasaray 5-0 da kazanabilir; 1-1 berabere de kalabilir…
Hatay’daki maçta, rakip takım son dakikadaki gol fırsatını ağlarla buluştursa”, belki de “şampiyonluğu getirecek o ‘1 puan’ da alınmamış” olabilirdi…
Evet, Hoca’mız şampiyonluklar getiriyor, rekorlar kırıyor ama…
Köşe dönme?..
Okuyucularım bu satırları okurken, büyük ihtimalle, “İşte Okan Hoca köşeyi döndü” diyorlardır.
Ama ben, bu satırları ancak “İnşallah” diyerek noktalayabiliyorum!..
Öcal Uluç'un önceki yazıları...