Bu hocalarla bu kadar!..

A -
A +

Adı üzerinde "hazırlık maçı"; bu maçlara bakıp "takımlar hakkında hemen ve kesin hükümler vermek", elbette biraz "acelecilik" olur!.. Ama, TV'den seyrettiğim "üç maç" sonunda "Tigana'nın elinde Beşiktaş'ın, Gerets'in elinde Galatasaray'ın işlerinin çok zor olduğunu söylemek ve yazmak için" kâhin olmaya gerek yok. Zira Tigana'nın ve Gerets'in "ne olduğunu ve ne olmadığını" artık ezberledik!. Kendisinden habersiz ve tatilde iken "yardımcıları değiştirilen" ve "kendisine sorulmadan yenilerine iş başı yaptırılan" ve böylece "tam bir istiskâle uğrayan" Tigana, karizmasıyla beraber heyecanını da kaybetmiş, açık açık "Verin tazminatımı gideyim" havasında ve Beşiktaş'ın oynadığı, "pardon oynayamadığı futbol" da aynen "hocasının havasına benziyor"; futbolcuların çoğu "Koşacağız da ne olacak" der gibiler!.. Gerets, "heyecanını kaybetmemiş" ama, bu heyecan "takımından çok kendisi için"; o yüzden hâlâ takıntılarından kurtulamamış, "büyük takım hocalığının ne olduğunu kavrayamamış" ve Galatasaray'ı "gemleyen" bir görüntü vermeye devam ediyor!.. Zamanında "dünyanın en iyi beklerindendi"; takımındaki beklere "bir bekin ne yapması, nasıl oynaması gerektiğini" öğretemiyor; öğretemediği de açık açık görülüyor!.. İşte Cihan, işte Orhan Ak, işte Sabri!.. "Bir hata yaptı" diye takımdan kesilip, kulübede, hatta zaman zaman Florya'da unuttuğu "genç" Ferhat ise, iki maçtaki oyunu ile hem hocasına, hem de "tecrübeli" bekler olan ağabeylerine, maç eksiği sebebiyle yaptığı bazı hatalara rağmen, "beklik dersi" veriyor; "Bir bek böyle oynar, böyle oynamalı" diyor. Bir hoca düşünün ki, futbolcularına "en golcüleri, en ustaları dahil" penaltı atışlarında "plâse vuruşun rakip kaleciye, daha vuruş yapılmadan, peşin peşin yüzde elli kurtarma şansı tanıdığını" anlatamıyor; "Kaleci hiç düşünmeden bir tarafa kendini atsa bile, plase vuruş o tarafa yapıldığı zaman kurtaracaktır, bu da gol şansını yüzde elliye düşürür" demiyor, diyemiyor!.. Bu yüzden, Galatasaray'ın "bu kaçıncı kaçan ya da kurtarılan penaltısı"; say say bitmez!.. Galatasaray "duran top" zavallısı; kornerlerde tehlike oluşturamıyor, serbest vuruşları hava - cıva, ortalar karavana; peki bir hoca idmanlarda bunca zamandır ne yapar?.. Bir hoca düşünün ki, bazı yorumcuların ve bazı "niyeti belli" spor yazarlarının yıllardan beri "birbirine düşürmek için" ellerinden geleni artlarına koymadıkları Hakan Şükür ile Ümit Karan'ı, "böyle bir çekişmenin maddi ve manevi batağına iyice gömmek için" adeta özel gayret sarf ediyor; oyuncu psikolojisinden, hocalığın esası olan pedagojiden habersiz görünüyor. "Galatasaray'ın golcülerinin her varyasyonunu ikili,üçlü olarak yan yana sahaya sürüyor" ama "Hakan - Ümit ikilisini bir türlü yan yana koymuyor"; biri gol atınca, "beraberce sevinmek, birbirini kucaklamak" fırsatını vermiyor; onları resmen ve alenen "birbirlerine alternatif düşman kardeşler durumuna sokuyor" ve "Birbirinizi yemeğe devam edin" demeye getiriyor!.. Geçen yıl lige "fırtına gibi giren" ve ilk 10 hafta "müthiş" bir çizgi yakalayan Galatasaray'ın hücum düzeninin "neden" hem de "temelinden bozulduğunu" anlatması gerek, Gerets'in; neden?.. İşte bu sorunun cevabını ararken, "ön libero da, ön libero" takıntısına ve İnamoto'ya kadar geliyoruz: Gerets, İnamoto ile mesela Mehmet Güven arasındaki farkı hâlâ fark edemiyor ve İnamoto'dan vazgeçemiyor. Feyenoord önünde koca bir 45 dakika "ileriye doğru, doğru dürüst tek pas veremeyen, daha da açıkçası vermeyen", sahada sanki "iş olsun, torba dolsun" misali 15 - 20 metrelik bir alanda yürüyerek gidip gelen İnamoto'ya karşı, Beşiktaş maçındaki Mehmet Güven'in gösterdiği performans, Gerets'in "nasıl bir takıntı içinde olduğunu" göstermiyor mu?.. Bu "gencecik" çocukta "ligin başında" çok değil 3 - 5 maç ısrar edebilse idi; bugün Galatasaray, orta sahasının göbeğinde hem defansif, hem ofansif "Arda değerinde" bir oyuncuya sahip olabilirdi; ama nerde Gerets'te o niyet?.. Gerets bakıyor ki; "Ben bugünü kazanayım ve Galatasaray'da, Avrupa'da hayal bile edemeyeceğim paraları almaya devam edeyim!.." Bu kadar "açık" istiskale rağmen, hâlâ "Benimle yeniden anlaşın" diye yalvarmasının, Başkan Özhan Canaydın'a "yağ üzerine yağ çekmesinin" sebebi başka ne ola ki?.. Bu hocalarla, Beşiktaş ve Galatasaray'ın "ikinci yarıda ne yapacakları" belli değil, ama "ne yapamayacakları" belli: Fenerbahçe'yi geçemezler!.. > OCALU boşluk yorumunu yaz Turkcell, Telsim, Avea 2866'ya gönder (4 SMS/ 8 Kontör)

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.