Bu ülkede Atatürk'ten İnönü'ye, Demirel'den Erdoğan'a kadar "herkes eleştirilebilir" ama "Aziz Yıldırım için tek kelime söylediniz mi, tek cümle yazdınız mı", kendisiyle, arkadaşlarıyla, kulübün resmi sitesiyle, "özel" yazar - çizer ve yorunmcularıyla, "kulakları gerçeklere kapalı", duymayan, duymak da istemeyen "bazı" taraftarlarıyla, tanklarıyla, toplarıyla tam bir "ateş salvosu" altında kalırsınız!.. Anlamadığım, "haklı olduğuna inanan" bir insanın "neden" bu kadar öfkelendiği ve etrafındakilerin de "öfke kusmasına izin verdiği" ya da adeta teşvik ettiği, dahası, Divan Kurulu Toplantısı'nda bile eleştiri yapanlara tahammül edilemeyerek, "seviyesi çok düşük" hitap şekilleriyle susturmaya kalkışıldığı?!.. "Tüzükteki bir madde ihlâl edildiğinde", çıkıp da "Tüzük ihlâl edildi" demenin bile "suç olarak görüldüğü" ve "hakaretler yağdırıldığı" bir ortamda, "sağlıklı" bir denetimin yapılması mümkün mü?.. "Gocunulacak ve korkulacak" bir şey yoksa, bu ne hiddet ve bu ne celâl?.. Her Türk vatandaşının "kamu yararına" bir derneğin yöneticilerinden "etik olarak" hesap sorma hakkı varken, "bu görevi halk adına yerine getirmek gibi" bir sorumluluğu olan basının "bir - iki köşesinde" yazılıp çizilenlere, hatta Divan Kurulu'ndaki eleştirilere bile "tahammül gösteremeyen" bir zihniyetle karşı karşıyayız; bu zihniyet "sadece" şak şak istediğini gösteriyor; vah ki ne vah!.. >> Şike var, ses seda yok!.. Kimse ilgilenmiyor, kimse "Ne olmuş, ne oluyor, ne olacak" diye sormuyor!.. "Futbol üzerine bahis" ile ilgili olarak Dünya'nın dört bir yanından zaman zaman gazetelere ve TV ekranlarına akseden "pis kokulu maç" örnekleri Türkiye'de de var ama kimin umurunda?.. İDDAA, "alt liglerden 3 maç için" Futbol Federasyonu'nu uyarmış; "Biz durumu farkedince bahis tahtamızda bu maçları kapattık, sizler de tedbir alın, maçlar şu şu şu sonuçlarla bitecek, bu maçları oynatmayın!.." Maçlar oynanmış, "İDDAA farkedene kadar oynanan bahislerin karşılıkları ödenmiş", bu arada Futbol Federasyonu da bakmış ki; "maçların sonuçları aynen İDDAA'nın bir gün önce kendilerine bildirdiği gibi, maçları oynayan takımları Şike Tahkik Komisyonu'na havale etmiş"; şimdi "Şike Tahkik Komisyonu olayı soruşturuyor"; soruşturuyor da "Kulüpler Birliği" ne yapıyor, benim "anlı" ve de "şanlı" medyam ne yapıyor?.. Bu konuda spor medyamızda "doğru dürüst bir haber okuyan" var mı; "sonuçları bir gün önceden bilinen maçları oynayan" takımları bilen, duyan var mı?.. Şike komisyonunda "neler oluyor" bilen, duyan var mı?.. "Sonuçları bir gün öncesinden bilinen" maçlarda "baş rol" oyuncularının "yöneticiler mi, teknik adamlar mı, futbolcular mı" olduğunu araştırıp, soruşturan bir spor yazarı var mı?.. "Eğer bu olaylar doğru" ve de eğer maçların sonuçlarını "bir gün önceden bilinir hâle getirenler futbolcular" ise, bu futbolcuların "liglerde hâlâ nasıl oynatıldıklarını" Futbol Federasyonu'na soran var mı?.. Yoksa, "bu olay" da, "Gökdeniz Olayı" gibi geçiştirilecek mi?.. "Öne çıkarılan" özelliği "temizlik ve dürüstlük" olan Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener'in, sporun "şiddet ve dopingle beraber en büyük suçu sayılan" şike konuşunda, "anlaşmalı maçlar" konusunda "bu kadar sessiz ve pasif kalmasındaki sebebi" anlayamıyorum!.. Bu konuyu tartışırken bir arkadaşımız espri yaptı: "Esip gürlemek için herhalde Kulüpler Birliği Başkanı Aziz Yıldırım'dan izin bekliyordur!.." Üzerinde uzun uzun düşünülmesi gereken "kara" bir mizah!.. Sevgili başkanımız Özgener de "uzaktan nasıl göründüğünü" ve "neden böyle göründüğünü" iyi düşünmelidir!.. >> Çok utandıran Galatasaray!.. Haldun Üstünel'den Ümit Karan'a, Arda'dan Barış'a Galatasaraylı "bazı" yönetici ve futbolcular için "Galatasaray'a yakışmayacak söz - hareket ve tutumlarından dolayı" yazdığım "Utandıran Galatasaray" başlıklı dünkü yazımda "unuttuğum" bir husus vardı; Sivasspor maçında, Ali Sami Yen Stadı'nın kapalı tribününün ortasında oturan bir kısım seyircinin yaptığı "çirkin" tezahürat!.. Bület Uygun'a küfürler çok ayıptı; Balili'ye hakaretler çok ayıptı; İsrail'e "bir spor sahasında yağdırılan" ve "ırkçılık" damgasıyla "Profesyonel Disiplin Kurulu'na giden" küfür ve hakaretler de çok ayıptı!.. "Utandıran Galatasaray" başlıklı yazımın devamı olan bu bölüme attığım başlık bile çok hafif!.. Galatasaray'ın bugünkü görüntüsünde ön plâna çıkan "bazı" yöneticiler, futbolcular ve seyirci grupları beni utandırıyor ve "tekrarlıyorum"; Galatasaray'dan soğutuyor!.. >> Teşekkürler!.. Sevgili kardeşim Hıncal Uluç'un geçirdiği ameliyat ile ilgili olarak eş - dost ve tanıdıklarımızın, basın ve spor camiasının, okuyucularımızın gösterdiği sıcak ve yakın ilgiye Uluç ailesi olarak şükran borçluyuz. Hastaneye bizzat gelerek, yurdun dört bir yanından telefonlarla arayarak, faks, mail ve telgraf göndererek "Geçmiş olsun" diyen, moral veren, bizlerle beraber olanlara ne kadar teşekkür etsek azdır. Sağ olsunlar, var olsunlar!.. >> Lig lideri "böyle" oynamaz!.. Türkiye'de "kahraman" olmak da, "İmparator olmak" da çok kolay!.. Unvanları öylesine bol kepçe dağıtıyoruz ki, "yakıştırdığımız sıfatların hiçbir değeri kalmıyor"; işte son örnek; Sivasspor'un antrenörü Bülent Uygun!.. Birdenbire "İkinci Fatih Terim"; pardon "İmparator II" ilân ediliverdi!.. Ne olmuş, "eksiklerle dolu, kötü oynayan ve de 10 kişi kalan" Galatasaray'ı sahasına yenmiş, Kupa'da da İstanbul'da berabere kalmış!.. Sivasspor takımı için "sonuç - puan - avantaj sağlama" bakımından "başarılı" bir tablo!.. Kimse itiraz edemez, aksini de söyleyemez!.. Elbette "Bülent Uygun'un da bu başarıda önemli bir payı var"; bunun da inkârı mümkün değil; ama henüz daha "yolun yarısı" ve hedef uzakta!.. Hele İstanbul'daki maçta ortaya çıkan tablo, "İmparator II" denilen bir hoca için "hiç de iç açıcı değil!.." Sen "Süper Lig liderisin"; Ali Sami Yen' de sahaya "1 - 9 - 1" taktiği ile çıkıyor, daha 10'uncu dakikada kalecin "zamandan çalmaya başlıyor"; nadir akınlarında kaptırdığın toplarda "futbolcuların hem de çok sert taktik faullerle oyunu futbol olmaktan çıkarıyor"; ikinci yarıya "Sivas'taki maçın kopyası bir değişiklikle girip", Galatasaray Teknik Direktörü'nün ve defansının gafleti sonucu attığın golle "maçı alıp gitmeye yaklaşıyor" ama "onu bile koruyamıyorsun"; bu "futbolsuz ve korkak görüntüne rağmen" futbol ûlemamız sana "İmparator II" payesi vermekte yarışıyor; vah benim futbolum!.. Bülent Uygun iyi bilmeli ki; her zaman papaz pilâv yemez ve mesela Fenerbahçe "böyle bir futbol anlayışı ve futbolla Saraçoğlu'na çıkarsan" seni perişan eder!.. Lincoln'lü, Kewell'lı Galatasaray da!.. Sanıyorum sen de farkındasındır ki; "bu yüzden" hâlâ "Şampiyon olacağız" cümlesini söyleyemiyorsun!.. Yoksa söyledin de "bizler" mi duymadık?..