Bu kafalarla, bu kadar!..

A -
A +

Lucescu, Şampiyonlar Ligi kuraları çekildiğinde, "Çok büyük takımlar var, biz kim, onlar kim? Yarı final ve final hedefleri çok uzakta" gibisinden lâflar ederek, camiasını "bugünlere hazırlıyordu!." Lucescu, yönetimin "Şampiyonlar Ligi'nde iddiayı arttırmak ve hedefi büyütmek için almak istediği" santrfora "inatla" karşı çıkarken, "hedefinin sadece ve sadece Süper Lig'de şampiyon olmak" ve Galatasaray ile Fatih Terim'den intikam almak olduğunu da göstermişti!. Bütün bunlara rağmen, "Real Madrid'ten güçlü" dediği Lazio'yu "gözünde büyütüp" dört puan kaptırmasa, "Lazio'yu gözünde büyütmeyen" ve İtalyan ekibinden "4 puan alan" Sparta Prag'ın ardında kalmazdı!.. Chelsea maçından sonraki saçmalamalarına "kahkaha ile güldüm"; "Yok Chelsea şöyle takımmış da, böyle oyuncuları varmış da, toplam fiyatı şuymuş da..." Peki ama, son 16'ya kalan Sparta Prag'ın hangi oyucuları vardı? Toplam fiyatı ne kadardı? İlhan'a ve Lucescu'ya güvenerek yola çıkanlar, Şampiyonlar Ligi'nde yaya kaldılar!.. Yaya kalanların bazıları da, "Hakan Şükür - İlhan Mansız tartışmasında", insafsızca ve iz'ansızca "Hakan Şükür'ü yok etmeye çalışanlardı!.." Maçlar bir defa daha gösterdi ki; Hakan Şükür, her cebinden bir İlhan çıkaracak kadar büyüktü!.. Bir gün önce Lucescu'nun "dizginlediği" Beşiktaş'ın Şampiyonlar Ligi'nden düşmesi, aslında Galatasaraylı futbolcu ve teknik adamların sorumluluğunu da, şansını da arttırmıştı; ama nerde o Galatasaray? "Korkak" bir taktiğin, "korkak" ve "zavallı" bir futbolun, İspanya Ligi'nde düşme hattında olan Real Sociedad'a "Şampiyonlar Ligi yolunu açacağına" rüyamda görsem inanmazdım ama TV'de seyrettim ve kahroldum!.. "20 dakika gol yemezsek, işi bitiririz" diyen Fatih Terim, oyuncuları bunu başardığı ve hatta 20 dakikanın sonrasında bir de gol attığı halde, "Şampiyonlar Ligi'ni kucaklayacak" hamleleri yapamadı!.. Hem de aynı dakikalarda Olimpiyakos'un hezimete doğru gittiği ve Galatasaray'ın UEFA Kupası'na katılması kesinleştiği halde!.. En iyi iki adamı, kalecisi ve santrforu olmayan rakibinin önünde futbol olarak da, taktik olarak da ezildi!.. "Bir hata yüzünden gol yedik" sözü, gerçeği yansıtmıyor; Real Sociedad çok gol kaçırdı, Bülent o hatayı yapmasa da Galatasaray gruptan çıkamazdı, zira İspanyollar mutlaka bir başka golü atarlardı!.. Terim, "Juventus galibi" takımı, "aynen" İstanbulspor önüne çıkarıp, hem fizik, hem de moral olarak yıprattığından, davayı "maça çıkmadan kaybetmişti!.." Galatasaraylı oyuncuların rakipleriyle baş edecek, hücuma çıkacak gücü kalmamıştı!.. Terim, "kendisine doğa üstü güçler vehmeden" düşünce yapısından kurtulamadıkça, Galatasaray'ın ligde de, katılacağı UEFA Kupası'nda da başarılı olma ihtimali yoktu; Hoca'nın ayakları yere basmıyordu!.. Geliyorum "kaptan" Bülent'e!.. Nerede ise 100'e yakın milli maç oynadı, 50 de Avrupa Kupası maçı; hâlâ "yaramaz çocuk" gibi!.. Oyunu bırakıp, hakemle didişiyor, rakip oyuncularla itişiyor; konsantrasyonunu ve pozisyonunu kaybediyor!.. Her futbolcu hata yapabilir, "kayarak düşebilir" ama, "bu kayış" başka!.. Bülent "yan topta" pozisyon alacağına, kademeye gireceğine, en arkada "iki Real Sociedad'lı futbolcu ile" itişiyor!.. Bu el ve vücut oyunları sırasında, tam top ortalanmışken, rakibini itmek istiyor ama kendi itiliyor ve düşüyor!.. Bomboş kalan İspanyol da golü atıyor!.. Buyurun cenaze namazına!.. Herkesin gözü hâlâ Tamas'ta!.. Ergün, Sabri, Hakan Ünsal dökülürken; Bülent böyle hatalar yaparken, vur abalıya!.. San Sebastian'da defansın Frank De Boer ile beraber en iyi adamı Tamas!.. Galatasaray'ı mahkûm eden, iki bekin önünde oynayan Sabri ve Ergün'ün Juventus maçının aksine "adeta" sahada olmamaları ve Hasan'a nefes aldırılmaması!.. Rakip kanatlardan vızır vızır geliyor ve Galatasaray orta sahadan çıkamıyor!.. Suçlu "peşin peşin" kabul ve ilân edilmiş; Frank - Petre - Tamas!.. Bence, bu maçın kazanılamamasında Bratu da "büyük" suçlu!.. Zira, "Şampiyonlar Ligi'nde oynamayacağını bile bile" neden geldi Galatasaray'a? Bilmem ki, Real Sociedad maçını izledikten sonra, başkan Özhan Canaydın'ın yüreği yanmadı mı? Şu takımın orta sahasına "Hagi'nin yarısı ayarında" bir beyin, bir "oyun kurucu" alsaydı, Galatasaray bu hâllere düşer miydi? Ve iki soru da Terim'e: Ergün ve Hakan Ünsal "bu form ve futbollarıyla Galatasaray'da oynadıklarına göre", Suat Kaya'nın suçu neydi? O olsa ve ön liberoda oynasa, Galatasaray defansı böylesine yürekler acısı bir durumda olur muydu? İnatla "son adam oynattığın" Frank De Boer'i, ön liberoya ya da orta sahaya alıp, defansın göbeğine "daha boylu, daha süratli ve daha genç" bir futbolcuyu monte etmemekte neden ısrar ediyorsun? Yoksa "bu fikir" sevgili Ömer Ural'dan çıktığı için mi? Bugün çekilecek UEFA Kupası kuralarında bütün takımlarımıza şans dilerim!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.