Başkanlarından yöneticilerine kadar Beşiktaşlıların ağızlarında sakız ettikleri bir lâf var: "Amacımız, Fenerbahçe'yi 100'üncü yılında şampiyon yapmamak!.." Bakınız son defa da Beşiktaş Genel Sekreteri Kenan Öner "bu amacı" nasıl açıklıyor: "Yönetim olarak tek isteğimiz Türkiye'de 100. yılında şampiyon olan tek kulübün Beşiktaş olması. Bunu gerçekleştirmek için futbol oyun kuralları dahilinde her şeyi yapacağız. Amacımız F.Bahçe'yi şampiyon yapmamak. Bu tabii ki bizim futbolcuların sahada formalarını sonuna kadar ıslatıp savaşmaları sonunda olur. Yoksa başka bir şekildeki düşüncelere asla ve asla geçit vermeyiz." Bu sözler "ilk bakışta" insana makûl görünüyor; öyle ya "Beşiktaş bu amaca ulaşılırsa" Üç Büyükler içinde "100'üncü yılında şampiyon olabilen tek takım" olarak tarihe geçecek!.. Ama, "biraz" düşünülünce, bu sözlerin "garip" başka anlamlarının da olduğu ortaya çıkıveriyor!.. Şimdi Beşiktaş Başkanı ve yöneticileri "bu garip sözün yerine", mesela şöyle deseler; "hedefledikleri 100'üncü yıl amacına ulaşmış" olmayacaklar mı?.. "Amacımız bu sezonu mutlaka şampiyon olarak bitirmektir!.." Beşiktaş, "bu sezonu şampiyon olarak bitirirse", Fenerbahçe "şampiyon olamayacak" ve "100'üncü yılında şampiyon olan tek takım olarak Beşiktaş kalacak!.." Eee. Ne demek oluyor; "Amacımız Fenerbahçe'yi şampiyon yapmamak" sözü?.. "Bunu gerçekleştirmek için futbol oyun kuralları dahilinde her şeyi yapacağız" dese de, şu demek oluyor: "Biz şampiyon olamazsak da, Fenerbahçe'yi şampiyon yapmamak için elimizden geleni ardımıza koymayacağız!.." Hadi bakalım Galatasaraylılar ve Trabzonsporlular, "Beşiktaş şampiyonluk ümidini kaybederse", sizleri arkanızdan itecek ve Fenerbahçe'nin önünü kesecek "büyük" dostlarınız var, şimdiden; huzurlarınızda Beşiktaş'ın anlı ve de şanlı başkan ve yöneticileri; yaşadınız!.. "İshal-i kelâm" hastalığı insanları ne hâle düşürüyor Yarabbim; ağızlarından çıkanı kulakları duymuyor ve de bu hastalığa yakalananlar, ağızlarından çıkanın nerelere varacağını hiç ama hiç düşünmüyorlar!.. Söyler misiniz bana; "bu sözler", resmen ve alenen Fenerbahçeliler ile Beşiktaşlılar arasında "düşmanlığa davetiye çıkarmaktan" başka ne işe yarar?.. Yazıklar olsun!.. > Yetime el uzatıldı mı?.. Bilmem hatırlayanımız var mı?.. Fenerbahçeli taraftarların çok aylar önce, "bir Denizlispor deplâsmanı için" otobüsle çıktıkları yolda Sakarya'nın Geyve ilçesine uğradıklarında, bir büfeden bira istedikleri zaman, verilmeyince çıkardıkları kavgayı "ayırmak isteyen" 37 yaşındaki bir fabrika işçisi bıçaklanarak öldürülmüştü. Ve de geride "gözü yaşlı" bir aile, gencecik bir dul ve 12 yaşında bir yetim kalmıştı!.. Bilmem ki, 12 yaşındaki Gökhan Kaya şimdi ne yapıyor?.. Bir futbolcu için "milyonlarca doları hiç sakınmadan kasasından çıkaran" Fenerbahçe ve onun anlı ve de şanlı yöneticileri "bu çocuk için" acaba ne yaptılar?.. Nereden aklıma geldiğini sormayın!.. "Yeni" bir futbol sezonu başlıyor; hiç olmazsa bu sezon "böyle" olaylar olmasın, spora kan bulaşmasın!.. Haksız mıyım?.. > Bomba!.. Haberler... Manşetler... "Galatasaray nihayet transfer bombasını patlattı!.." Bre aman!. Kim "bu bomba?.." Daha düne kadar, bu bombanın, Türkiye'de "adını, sanını duyan" var mıydı; spor yazarları dahil?.. İliç kadar, Heinz kadar bile "bilinmeyen" bu bomba "nasıl" bir bomba?.. Anlaşılıyor ki; bu bomba, "gizli" bomba!.. Temenni edelim ki; "Ribery gibi" olsun!.. Ve de daha önemlisi; temenni edelim ki, Galatasaray "yeni sezonda patlamasını bekleyeceğimiz" bu müthiş bombayı, "patladıktan sonra", Ribery gibi elinden kaçırmasın!.. > Konuşma sanatı!.. Ben anlatanların yalancısıyım: Bir "futbol" gecesi!.. Futbolumuzun "en önemli kişileri" orada!.. Başbakan Yardımcısı ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin konuşmasını yapıyor!.. Konuşmada "Turgay Şener" adı geçiyor, birkaç kişi birbirine bakıyor!.. Sonra bir daha; "Turgay Şener..." Birbirine bakanlar ve fısıldaşanlar çoğalıyor!.. Sonra bir daha "Turgay Şener." Ortalıkta, "Spor Bakanımıza bakın, koca Turgay Şeren'in adını kaçıncı defa yanlış söylüyor" fısıltıları dolaşmaya başlıyor!.. "Bunları" neden yazdım?.. Spordan siyasete, kültürden, ticarete kadar "ramp ışıklarına çıkan" herkesin "ağızların çıkan her kelime konusunda dikkatli olmaları gerektiğini" anlatmak için!.. Cumhurbaşkanı'ndan, başbakanından, kulüp başkanına, bakanından teknik direktörüne kadar herkesin ama herkesin, "topluluklar, kameralar, mikrofonlar önünde konuşurken, ne kadar dikkatli ve hassas olmaları gerektiğini anlatmak için" yazdım!.. Konuşma sanatının en önemli şartlarından birisidir, bu!.. Şimdi okurlarım diyecekler ki; "Belki bin defa yazdın, ne oldu?.." Olsun; ben yazmaya devam edeceğim!.. Gazeteci olarak, görevlerimden biri de bu!.. > Turun galibi; doping!.. Amerikalı John Landis'in Fransa Bisiklet Turu'nun bitişine "dört etap kala" inanılmazı başararak Alp Dağları'nın dimdik tepelerinde "tek başına" 8.5 dakikalık farkı kapatmasını TV başında seyrederken içime bir kurt düşmüştü!.. Bir etap önce "beklenmedik şekilde" 8.5 dakika geriye düşen Landis nasıl oluyordu da, "bu müthiş tempoyu" 20 saat sonra yakalayabiliyordu?.. Bunun iki sebebi olabilirdi: Birincisi; "ameliyat olacaktı, belki de bir daha yarışamayacaktı, yarışırken büyük ıstırap çekiyordu, son turu olduğunu biliyordu"; onun için "müthiş bir irade gücü ile" pedallara basmıştı!.. İkincisi; "ameliyat olacaktı, belki de bir daha yarışamayacaktı, yarışırken büyük ıstırap çekiyordu, son turu olduğunu biliyordu"; onun için "Yakalanmazsam ne âlâ" demiş ve "doping ilâçları" almıştı!.. Gelen haberler, Landis'in "doping yaptığını" gösteriyor!.. "İkinci test de pozitif çıkarsa"; Fransa Turu'nun galibi İspanyol Oscar Pereiro olacak!.. "Efsane" Armstrong'tan sonra, turun "resmi" galibi Pereiro olacak ama, bu tur tarihe, "turun asıl galibinin doping olması" ile geçecek; ne acı!.. Önce "doping şüphesi ile" geçen yıllarda Armstrong'u zorlayan ve "bu yılın favorisi sayılan" 4 "büyük" bisikletçi "yarıştırılmadı"; yarışabilen "son favori" de "dopingli" çıktı!.. Dünyanın "en zor, en çok izlenen, en çok merak edilen" yarışmalarının başında gelen Fransa Turu için, tam bir "kara" leke!.. Yazık, hem de çok yazık!.. > Şikeye şal örtme üstadı!.. Futbol Federasyonu, "şike olayları ile ilgili iddialar" ayyuka çıkınca, bir şike tahkik kurulu kurulmasına karar verdi ve bu kurulun başkanlığını da "eski" Futbol Federasyonu Başkanı Levent B ıçakçı'ya teklif etti!.. Bu haberi duyar duymaz, anladım ki, Halûk Ulusoy Federasyonu da, "şike" konusunda "ciddi değil", hem de hiç değil!.. Levent Bıçakçı değil miydi, Sebatspor - Kayseripor maçındaki "şike olayı" ile ilgili olarak, bu maçın Spor Toto yönetimince "şüpheli bulunarak" İDDAA tahtalarındaki sırasının kapatıldığı duyulduktan "sadece" 3 saat sonra, "Kayserispor'un temiz olduğunu ve karşılaşmada şikenin olmadığını" ilân edip, Federasyon Asbaşkanı Şekip Mosturoğlu ile beraber "bahis şikesi" deyim ve suçunu icat ederek, yönetmelikleri değiştirip, Türk spor tarihinin "belgeli, itiraflı" en büyük şike ve bahis dolandırıcılığı olayının "büyük bölümünü ört bas ederek", birkaç kişiye verilen komik cezalarla "işi bitiren?!" "Şikenin üzerine kalın bir şal örtme üstadı" olduğunu gösteren Bıçakçı'yı "şike tahkik kurulunun başına getirmek" ne demek?.. Bu defa da "şal örtülmesini istemek ve beklemek" değil mi?.. Allahtan Bıçakçı görevi kabul etmedi de, "belki bir şeyler olabilir" ümidimiz devam etti; "ümitsiz" bir ümit ama, kim bilir?!..