Yooo!.. Sakın ola ki bana, "Neden başlıkta 'kişi' yerine 'adam' demedin" diye sormayın!. "Biraz düşünürseniz", kolayca neden "adam" demediğimi anlarsınız!. Galatasaray'ın başına geldiğinden beri bu kişi, söyleyin Allah aşkına; "Koca bir aslanı, korkak, pısırık, sinirli, devamlı tırnaklarını kullanmaya çalışan bir kediye döndürmedi mi?" "Lucescu" denilen kişinin, Türkiye Ligleri'nden, onun havasından, bu havada "nasıl oynanacağından" iki yıldır Türkiye'de olduğu halde hâlâ haberi yok!.. Yıllardır "komünist bir rejimde teknik direktörlük yapmış bir kişi" olarak çizdiği çizgi açıktı; ezilmiş bir memur zihniyetinden kurtulamayan bir hoca!. Bugüne kadar Türkiye Ligleri'nde "mutlaka kazanması gereken bir tek maçı kazanamayan", büyük maçları "tam bir korkaklıkla oynayan", maç sırasında "göz göre göre gelen felâketi sezemeyen ve tedbirleri alamayan" bir kişiye bilmem ki "uluslararası" etiketli bir hoca denebilir mi? Her hafta sahaya çıkardığı takımlara bakın!.. Bir hafta hatta kulübeye bile almadığı ve tribüne çıkardığı adamlara, ertesi hafta "kurtarıcı" diye sarılan, bir hafta "takımın en iyisi olan, gol atan" adamları, ertesi hafta "alay eder gibi" son dakikada oyuna sokup, topa bile dokunmadan karşılaşmayı bitirten bir Hoca'ya bilmem ki ne denir? 7 puan öndesin... Rakibinin "ya hep ya hiç" diyeceği bir maç... Kimin gergin ve stresli olması gerek? Demek ki; "takımını maça hazırlamak" yani "moral kondisyon" bakımından da "devamlı sınıfta kalan" bir Hoca!.. "Maçı soğutalım, zamana oynayalım ve sıfıra sıfıra yatalım" taktiğiyle 50 bin Fenerbahçeli seyircinin önüne Galatasaray takımını çıkarmak, tam bir intihardı; Lucescu adlı Hoca, bunu da yaptı!. Bu kişinin geldiği günden beri yaptığı tek şey var; "Avrupa'da gerçekten büyük bir takım gibi oynayan" Galatasaray'ın "Terim'in bıraktığı bu mirasından yararlanmak!.." Zaten kafasında da "sadece" şu var; "Aman Avrupa maçlarında iyi sonuçlar olsun da, ben de kariyerimi yapayım!.." Neymiş "Sergen'i Sergen yapmış... Ayhan'ı futbola döndürmüş!.." Acaba, bunu "Lucescu mu yaptı", yoksa "bu çocuklar" kendileri mi azmettiler? Lucescu "öyle" bir hoca olsa, "sahada takımı toparlayacak adamım yok" diye bar bar bağırırken, cıyak cıyak ağlarken Suat gibi bir tecrübeli kurdu, adeta soyunma odasında unutur muydu? "Ben hücum oynayacağım ve bunun için bütün riskleri göze alacağım" diyen ve sahaya sürdüğü tertip ve taktikle bunu gösteren, üstelik defansı devamlı hata yapan bir rakibe karşı, Bülent Akın gibi bir pas özürlü futbolcuya sarılıp, Berkant gibi bir futbolcuyu kulübede öldürmek, herhalde "sadece" Lucescu gibi bir deha(!)nın buluşu olmalıydı; nitekim de oldu!. Serkan gibi, Ümit gibi, Murat gibi golcüleri "gol atamaz hale getiren" o değil mi? Disiplini "sıfıra indirmek gibi" bir acizliğin ve tamamen futbolcuya dayalı bir sistemin zavallılığı içinde, "sorumsuzca görülen" kartları, saha içinde "birbirini yiyen hem de bir kaç gruba mensup oyuncuların pas trafiğindeki aksamaları" bile yorumlayamayan ve engellemeyi başaramayan bir Hoca ile Galatasaray nereye kadar gidebilir? Milli Takım'a "8 oyuncu veren", yabancıları "kaliteli olan" bir kadronun Malatya ve Antalya gibi maçlarda bile "atılan golün üzerine yatabilmek telaşı içine düşmesinin" müsebbibi kimdir? Koca bir maçta Rüştü'ye "gol olabilecek tek şut atamayan", gol pozisyonu olabilecek tek tehlike oluşturamayan, duran toplarda bile mesela "Rapaiç'in attığı gol gibi" tek organizasyon yapamayan, üstelik bu fakirliği haftalardır yaşayan bir takımın hocasına sormamız gerekmez mi; "Allah aşkına siz ne yaparsımız?" Ya iki yıldır "Fenerbahçe ile rekabetin Galatasaray için, hatta Türkiye için ne ifade ettiğini öğrenemeyecek kadar" vurdumduymaz, Fenerbahçe maçı için "sıradan bir maç" diyecek kadar anlayışsız bu kişiye, Galatasaraylı futbolcuların "Fenerbahçe maçlarını hangi haleti ruhiye içinde oynadıklarını öğretebilmek için" bilmem ki, sahadan 11 tane sarı-kırmızılı futbolcunun mu atılması gerekiyordu? Bakınız, açık seçik yazıyorum: Bu kişi ile ilgili problemi çözemezse, Galatasaray'ı büyük bir hüsran bekliyor! Takımı kulübeden yönetecek bir otorite yok!. Takımı saha içinde yönetecek bir kaptanı yok!. Takımı çekip çevirecek bir "futbol sorumlusu" yönetici yok!. Lucescu - Bülent - Albayrak üçlüsünü yönetecek "bir adam gibi adam lâzımken", düşünebiliyor musunuz, koca Galatasaray takımı "kendini bile idare edemeyen" bu üç kişiye teslim edilmiş; anlayın Galatasaray yönetimindeki "erozyonu!.." "Galatasaray'ın gelenekleri" ya da "dere geçilirken at değiştirilmez" gibi lâflarla bu iş geçiştirilemez! Böyle bir hocası, böyle bir kaptanı, böyle bir futbol yöneticisi olan takıma, Liverpool "yarım düzine gol atarsa" hiç şaşmam!. Belki çok kişiye "ters gelecek" ama, Mehmet Cansun, derhal "takımla bizzat kendisi ilgilenmeye başlamalı", Lucescu PAF takımının hocalığına çekilerek, yerine mesela Mustafa Denizli getirilmeli, kaptanlık da Ergün'e verilmelidir! Yooo.. "Mesela" dediğim "Denizli" önerisine kimse şaşmasın!.. Mustafa Hoca "kabul ederse", Fenerbahçe ile "yarım kalan ve görülecek" hesabı var; "o hesabı kesmek için" gecesini gündüzüne katacaktır!. Avrupa maçları için de öyle; "Fenerbahçe'den içinde kalan özlemi" ve "kaybetmenin acısını çıkarmak hırsı", Mustafa Denizli - Galatasaray ortaklığına çok şey getirecek ve verecektir!. Bence, "bu ortamda, Türk futbolunu ve Şampiyonlar Ligi'ndeki takımları ve Galatasaraylı futbolcuları çok iyi tanıyan Denizli, sarı-kırmızılı ekibe, hatta Terim'den bile daha faydalı olabilecek bir durumdadır!." Bizden söylemesi ve yazması!.. NOT: Galatasaraylılar kusura bakmasın; bu geceki Liverpool maçından hiç ümidim olmadığı için, o konuda bir yazı yazmayı hiç düşünmedim. Elbette temennim, Lucescu'ya ve Fenerbahçe maçında olanların moral kırıklığına rağmen, Galatasaray klasiğinin bir Şampiyonlar Ligi maçında daha ortaya çıkmasıdır. Ama... Zor, hem de çok zor!. Ali Aydın Olayı'nı da Cumartesi yazacağım!