Bir şu dörtlüye bakın: Tuncay - Rüştü - Ümit Özat - Serkan!.. Bir de şu dörtlüye: Necati - Cihan - Orhan - Hasan Kabze!.. İster bir Türk kulübünün, ister bir Avrupa kulübünün başkanısınız ya da teknik direktörüsünüz; "Size, yukarıdaki iki dörtlüden birini size hediye edeceğiz; hangi dörtlüyü istersiniz" desek, acaba ne cevap verirsiniz?.. Bu soruyu "gerçek" kulüp başkanlarına da, teknik adamlara da soralım; acaba çok büyük bir çoğunluğun, hatta belki de "oy birliği" hâlinde herkesin cevabı şu olmayacak mıdır: "Elbette Tuncay - Rüştü - Ümit Özat - Serkan dörtlüsünü!.." Şimdi bakınız; "seçimi büyük farkla kazanacak olan dörtlü", hem de "bedava" olarak, yani "bonservis bedelsiz" Fenerbahçe'den ayrılıyorlar; benim "tarafsız ve büyük" spor medyamın tepkisi ne?.. "Tuncay'ın bırakılmasının hata olduğunu" belirten birkaç yorum dışında, tısss!.. Ya "Necati - Cihan - Orhan - Hasan Kabze" dörtlüsünün gidişi, hem de "satılarak", yani "Galatasaray'ın kasasına milyonlarca doların gireceği" bir yol ayırımı için, kıyamet kopuyor; sanki iki haftadır "başka konu yok"; devamlı yazılıp çizilen bu; takım bulamayan ve geçen yıl "yerden yere vurulan" bu dörtlü oldular Galatasaray'ın, hatta Türkiye'nin "bulunmaz Hint kumaşları!.." "Feldkamp futbolcukları arasında korku saçıyor, bu nasıl bir disiplin anlayışı; futbolcuya bu yapılır mı" diye kıyameti koparanlar, "Aziz Başkan'ın medyaya nasıl bir korku saldığını" yazıları ve haberleriyle "ortaya koymaktan çok korktukları için", herhalde "böylesine" tarafsız(!) tutumlarıyla kamuoyuna mesaj vermeye çalışıyorlar; alkışlar!.. 50 yıldan fazladır bu işin içindeyim, spor, pardon futbol medyamızda böylesine bir çifte standardın, böylesine bir iki yüzlülüğün yaşandığı bir dönem hatırlamıyorum!.. Mesleğim adına hem utanç, hem de kaygı verici!.. Bu sezon "biraz silkelenmeye başlayan" Galatasaray'ın "darmadağın edilmesi için" sanki bir yerlerden düğmeye basılmış gibi!.. Elbette "eleştiri olacaktır", elbette "yanlışlar, hatalar yazılacaktır" ama "çifte standartlı, iki yüzlü kampanyalar" ne demek oluyor; onu anlamam kabul etmem mümkün değil!.. Yazık!.. > Hakemler okusun ve duysun!.. Sevgili Ömer Faruk, dün gene "hakem kulisini anlatırken" döktürmüş!.. Bütün hakemlere okumalarını öneririm; buna rağmen okuyamayanlar olursa, okuyanlar anlatsın; müthiş!.. "Öyle şeyler yazıyor" ki; kimseler "hık" bile diyemiyor; inanıyorum ki, "en yetkili ve etkili" hakem yöneticileri bile titriyor!.. Yazısının "her paragrafından alıntı yapıp" birer makale yazmak mümkün ama, ben "sadece" birini seçeceğim; zira yerim ona müsait: "Mesaj kutusu - Ömer Bey merhaba, yeni sezon size de hayırlı olsun. Riva'da Hilmi Ok yardımcı hakemleri hiçe saydı. Siz hiçbir şeye karışmayın diyor. F.Bahçe - Beşiktaş maçının yardımcı hakemi Erdem Bayık'ı bütün milletin önünde ayağa kaldırarak, Selçuk Dereli'yi korumak uğruna 'Senin bir şey bildiğin yok zaten' diyerek azarladı. Hemen herkes Erdem'in haklı olduğunu düşünüyor. Eğitimin sonlarına doğru da 'Siz dediklerimizi yapın, ben sizi korurum' dedi. 'Çünkü hiç kimse kural bilmiyor ben alttan girer üstten çıkarım yine insanları ikna etmeyi başarırım' diyor. Hilmi Ok, hakemin yer alması üzerinde çok durur. Şimdi de abartarak bu dersi tekrar tekrar işleyip duruyormuş. Benim hakemlik hayatım boyunca top bana 4 defa çarpmamıştır. Bir gün Hilmi Ok'un bu yer alma konusundaki söylediklerini yapayım dedim. Bir amatör maçta top bana 4 defa çarptı. Bırakın insanlar rakibe, zemine, maça veya şartlara göre yerini alsın." İşte size "tipik" Hilmi Ok portresi!.. Ey hakemler, siz siz olun "Siz dediklerimizi yapın, ben sizi korurum" lâfına kanmayın, Hilmi Ok'un "hakemleri koruduğuna şahit olmadım", ama aynı salonda hem de kürsüden yapılan ve hakarete varan eleştirilere sesini çıkarmadığına, toplantı sonrasında çok sıkıştırılınca da rahatlıkla "Öyle mi söylendi, ben duymamışım" dediğine şahit oldum!.. Benden dost uyarısı!.. > Ah şu çürük raporu!.. Günlerdir anons ediliyor: "Bir FIFA kokartlı hakem 'çürük raporu' alarak askerlik yapmadı, bu hakemi pazar gecesi Telegol programında açıklayacağız!.." O da bir şey mi?.. Çok büyük bir kulübümüzün başkanının "çürük raporu" alarak "askerlik yapmadığını" da bir açıklayın bakalım; ne olacak?.. Bir açıklayın da, "hangisinin raporu daha çürük" onu bir anlayalım ve de "çürük raporu alınınca" hakemlik yapılamaz da, kulüp başkanlığı yapılabilir mi; bir de onu öğrenelim!.. Hele hele "Beşiktaş'ta iken askere gitmek üzere olan ve bu yüzden Avrupa'ya transfer olmak isteyen Tümer hâlâ neden askere alınmıyor", bir de "onu araştırsanız" da, merak edilen bir "askerlik" hikâyesini daha öğrensek, fena mı olur?.. Yoksa "bunlar" haber ve araştırma konusu değil mi?.. > İsmail Sivri!.. Bu birkaç ayda bu kaçıncı cenazem?.. Orhan Mizanoğlu!.. Kâzım baba!.. Emel Aktuğ!.. Ve şimdi de İsmail Sivri!.. Yıllarca "beraberce" İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nde yöneticilik yaptığımız ağabeyim!.. İzmirli gazetecilerin "onursal" başkanı, ağabeyi, babası!.. "Karıncayı bile ezmekten çekinen", kimseye "hayır" diyemeyen, pırlanta gibi bir kalbin sahibi, ağabeyim!.. Her başı sıkışanın "Kurtar" diye yanına koştuğu bir "anıt" adam!.. Boşluğu nasıl dolacak, bilmiyorum!.. İzmir "onsuz" ne yapacak, bilmiyorum!.. Türk basınının ve İzmir'in başı sağ olsun!.. Hepimiz ağlıyoruz ve daha şimdiden onu arıyoruz!.. > Anketin asıl sonucu!.. Ultraslan, Galatasaray'ın "bir defa daha iptal edilen" Seyrantepe Projesi için anket yapmış; sonuçlar şöyle: Katılan: 5469 kişi. a) Eren Talu Projesi diyenler 4471 kişi. b) Mete Arat Projesi diyenler 998 kişi. Ultraslan "asıl" projeyi ankete almayı unutmuş; Özhan Canaydın Projesi'ni!.. Eğer "onu da ankete katsa idi"; inanıyorum ki, açık ara o proje kazanırdı!.. "Özhan Canaydın Projesi hangisi" diye soruyorsunuz değil mi?.. "Yıllardır yılan hikâyesine döndürülen, yapılması ümidi her gün daha azalan, Galatasaray gibi milyonlarca taraftarı olan ülkenin en büyük kulüplerinden birini kum torbasına çeviren" ama "kendisine seçim kazandıracak olan" proje!.. İtirazı olan var mı?.. > Ne oluyor?.. Halil Özer'in Milliyet'te çıkan ve Galatasaray yönetimini sarsan "Futbol Şubesi dağıtıldı" haberini, Özhan Canaydın ve Adnan Polat'ın beraberce basın toplantısı yaparak yalanladıkları gündü!.. Kısa bir tatil için küçük kardeşim Kemal Uluç'a Bodrum'a gidiyordum, cep telefonum çaldı; Kayserispor menajeri sevgili Süleyman Hurma arıyordu. Geçen hafta bu sütunlarda, "Gökhan Ünal - Mehmet Topuz'un transferi konusunda yaptığı açıklamalar" için yazdığım "Üç büyükleri aşağılama yanlışına düşme. Mesleğinin önü açık, yarın o kulüplerde de çalışabilirsin" şeklindeki "ağabey" uyarısını okumuş ve üzülmüştü: "Öcal ağabey, ben haberde yazılan anlamda bir şey söylemedim, söylemem mümkün mü?.. Benim, bu iki oyuncumuzu, Üç büyüklere de, Avrupa kulüplerine de hiç bir şart ve rakama satmayacağımızı anlatmak için söylediğim sözleri, 'Bu iki oyuncumuz, Galatasaray'ın tüm takımından daha kıymetlidir' şekline çevrilerek haber yapılmış. Ben haberdeki manada tek söz söylemedim, bilmeni isterim" dedi. "Aynı" gün, "iki" tekzip, sevgili Halil Özer, bilmem ki ne dersin?..