PKK dışarı!.." "Devletin takımı" diye, Diyarbakır'da "DTP'li Belediye'nin ve Başkan'ının dönüp yüzlerine bakmadığı", dahası "parasızlık sebebiyle futbolcuları mevsim başında tek oyuncu kalana kadar çekip giderken, tek kuruş yardım yapmadığı" Diyarbakırspor'a, Bursa'da tribünlerin "lâyık gördüğü" slogan bu ve maç boyu binlerce kişi tekrarlıyor!.. Maçtan sonra "Gerekirse ligden çekileceğiz" diyen Diyarbakırspor Başkanı Çetin Sümer, ilâve ediyor; "Bizi üzen bir başka husus, bu tezahürat yapılırken, Bursaspor Başkanı ve yöneticilerinden hiçbir tepki gelmemesiydi!.." Burada duralım ve "altını çizelim"; bu olay Diyarbakırspor'un başına "ilk defa" gelmiyor; her sezon "defalarca ve defalarca" geliyor!.. Bu "acı" durumu, bakınız olayların ertesi günü Bursaspor ve Diyarbakırspor başkanlarıyla "ortak" bir basın toplantısı yapan Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener "nasıl" teyit ediyor: "Ülkemiz liglerinde yıllardır mücadele eden güzide bir kulübümüzün ismini siyaset bir yana bir terör örgütü ile birlikte anmak, kulübümüze bu yönde ithamlarda bulunmak hiçbir koşulda kabul edilebilir bir durum değildir. Bu ithamların sadece bir kulüp taraftarı tarafından değil, zaman zaman birçok statta tekrarlandığını üzülerek gözlemlemekteyiz." Dahası; "bu durum" sadece Diyarbakırspor'un başına gelmiyor, mesela "Abdullah Öcalan Galatasaray'ı tuttuğu için" bir bakıyorsunuz, "bir büyük kulübün tribünlerinde", bu defa "aynı iğrenç yakıştırmayı yapan" pankartlar açılabiliyor!.. Dahası da var; Bursaspor Başkanı İbrahim Yazıcı, basın toplantısında, "Diyarbakırspor yöneticilerini nasıl ağırladıklarını" ballandıra ballandıra anlatıyor da, "provokasyon" dediği tribün çirkinliği için, "Kınıyorum" bile diyemiyor, demiyor!.. "Böyle" bir günde Futbol Federasyonu Başkanımız Özgener noktayı koyuyor; "Statüsü veya ligi her ne olursa olsun, hiçbir kulübümüzün bu ve benzeri bir yaklaşımla karşılaşmaması için gerekli her türlü önlemi alma konusunda kararlıyız." İnsanın haykıracağı geliyor; "Vay canına sevgili seyirciler vay canına. Neymiş, demek ki, her türlü önlemi alma konusunda kararlıymışlar!.." Günaydın!.. Günaydııın!.. Günaydııııın!.. Ama "gönül aydın" değil; zira biliyoruz ki, "bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da hiçbir şey yapılmayacak", yapılamayacak!.. Biliyorlar ki, ülkede "balık hafızalı olmak" yaygın ve "ilk günün ağrısı", işte "böyle" pansumanlarla geçiştirilir ve "yeni bir olaya kadar" geçer, gider!.. "İkrar" ortada; "Bu ithamların sadece bir kulüp taraftarı tarafından değil, zaman zaman birçok statta tekrarlandığını üzülerek gözlemlemekteyiz." Peki, bugüne kadar ne yaptınız sevgili Özgener, "sizden öncekiler" ne yaptı; "Spor'da Şiddeti Önleme Kanunu'nun gereklerini" Spor Teşkilâtı, Federasyonlar, Valiler, Emniyet Müdürleri yaptı mı?.. Bir maç boyu bu "iğrenç" tezahürat yapılır da, Vali ya da yardımcısı ya da Emniyet Müdürü ya da o maçtaki vekili "dinler" ve "seyreder" mi?.. "Zenci" kelimesi ya da "onu ima edecek" bir başka benzetme yüzünden Avrupa, Amerika, Dünya ayağa kalkarken, yıllardır "statlarımızda devam ede gelen" bu "tüyler ürpertici" ayrımcılığa "Dur" diyen çıktı mı?.. Soruyorum; "büyük" kulüpler için "nohut-çekirdek parası" sayılacak "3-5 bin liralık cezalarla geçiştirdiğiniz", ama "şiddetin temelini teşkil eden" küfürlü çirkin tezahüratın, "ayrımcılığa kadar uzanmasının" sorumlusu kim acaba?.. "Takımlara verilecek cezayı" talimatname oyunları ile "hafifletmek", işlenen suç sayısını artırarak ceza süresini uzatmak için "süre ve maç sayısı ile oynamak" kimin marifeti?.. Neymiş; "her türlü tedbiri alacaklarmış!!!" İşte Bursaspor maçındaki rezalet, işte Ali Sami Yen'in içinde ve dışında Eskişehirlilere yapılanlar, işte Antalya'da, işte Süper Lig'de, diğer liglerde tribünlerde ve maç öncesinde, maç sonrasında olanlar!.. İtiraf ediyorsunuz; "Son haftalarda oynanan bazı karşılaşmalarda da küfür olaylarının arttığı ve futbol etiğine yakışmayan, futbolumuzu farklı gündemlere taşıma riski gözlemlenen bazı olayların yükselme eğiliminde olduğu gözlemlenmektedir." Söyler misiniz bana, kimin yüzünden, sorumlu kim, "mavi boncuk politikaları" ile "nabza göre şerbet verenler" kimler?.. "Görmezden gelinenler" bir yana, zorunlu olarak "görülmek durumunda kalınan" olaylarda da, "Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu'nca cezanın en azını vermek", sonra da zaman zaman Tahkim Kurulu'nda hatta "onu bile indirmek" kimin marifeti?.. Güleriz ağlanacak hâlimize; ben de gülüyorum; hadi canım siz de!..