Bulunmaz Hint kumaşı mısınız?

A -
A +

"Başarısız olan" gitmelidir!.. Kendisine "makûl bir süre verilen", hatta "bu süreyi çok aştıkları hâlde"bile "başarılı olamayanlar"gitmelidir!.. Bu durum siyasette de, ticarette de, sporda da "böyle"olmalıdır!.. Genelde "kişilere dayanmayan"sistemlerin yerleştiği, "kurumsallaşmanın esas olduğu"ülkelerde bu böyledir!.. Ama, bizim gibi ülkelerde??? Genel başkan, "partisini barajın bile altına düşürür"; sonuna kadar hem de "liderim"diye ortalarda gezer, durur!.. Başkan, "verdiği sözlerin bir tanesini bile tutamaz", başında olduğu kulübü "göreve geldi ğinden çok daha kötü günlere taşır", ne yaptığı transfer transferdir, ne attığı adım; kulübün paralarını "oralara buralara savurur", futbolcuları gönderir, hocaları gönderir, hatta beraber göreve geldiği arkadaşları gider ama "o", evet o, "koltuğuna adeta Japon yapıştırıcısıyla yapıştırılmış gibidir"; kimseler onu "o koltuktan kaldıramaz!.." Bakınız, bugün Galatasaray'da da, Beşiktaş'ta da durum budur!.. "Del Bosque'u gönderenler", aslında "kendilerinin gitmesi gerektiğini"hiç ama hiç akıllarına getirmiyorlar!. "Saidou'nun mu, Petre'nin mi gönderilmesi gerektiği"kararını yüzlerine gözlerine bulaştırıp, Galatasaray'a tarihinde "çok az görülen"bir "manevi yara aldıranlar", bu iki futbolcu gittiği hâlde, "asıl kendilerinin gitmesi gerektiğini"düşünmek bile istemiyorlar!. Özhan Canaydın da, Yıldırım Demirören de, o koltuklara "yalvar yakar"getirilmediler!.. Kendileri talip oldular; kendileri gönüllüydüler; "şampiyonluklar, Avrupa Kupaları'nda finaller, hatta şampiyonluklar"sözlerini verenler de kendileriydiler; "yalvar yakar"oy isteyenler de kendileriydiler!.. Ne oldu? Başaramadılar; her şeyi, ama her şeyi yüzlerine gözlerine bulaştırdılar; hâlâ ve hâlâ inatla ve ısrarla "koltuklarına sarılmaya"devam ediyorlar!.. Pişkinliğin böylesine "saygı duymamız"mümkün mü? Şu tabloya bakın!.. Ben, "Hakan Yakın şu kadar zamandır oynamıyor, fıtık ameliyatı oldu, müzmin sakat"gibi "baştan işi yokuşa süren"ve "negatif enerji yükleyen"haberlere ve yorumlara oldum olasıya katılmam. Ben, "futbolcunun sahadaki performansına bakar", oynadığı maçlara göre "karar veririm!." Onun için, Galatasaray'ın "Hakan Yakın, Ze Roberto ve Locatelli konusundaki adımlarını"olumlu karşıladım; inşallah başarırlar!.. Benim itirazım başka şeye; şu haberi okuyun: "Sarı kırmızılı yöneticiler, Ze Roberto'nun bugün ya da yarın İstanbul'da olacağını ileri sürerken Fatih Gökşen, bu konuda sabırlı olunması gerektiğini söyledi. Gökşen, 'Türkiye'ye yıldız futbolcu getirmek kolay değil. F.Bahçe Alex için bir yıl uğraştı. İnsanlar bir telefonla transferin biteceğini zannediyor. Unutmasınlar ki, alacağımız futbolcu bir dünya yıldızı. Bize biraz süre tanısınlar' dedi." Bu nasıl yöneticiliktir? "Ze Roberto'yu alacak durumdaydınız"da, "bugüne kadar"nerelerdeydiniz? Aylardır hocanız Hagi yalvarıyor; "bana 10 numara gerek, devre arası kampına yetiştirin"diye... Ligin ikinci yarısı, hem de "Konyaspor deplasmanı ile başlıyor; yenilirseniz liderle aranızdaki fark 7 puana çıkacak", transferin kapanmasına 5 gün kalmış; siz hâlâ camiayı uyutmaya çalışıyorsunuz; "Biraz sabır, bu acelecilik neden?" İnsaf... Galatasaray camiasında "Hazreti Eyüp sabrı var"ki; sizlere "bunca yıl, bunca ay dayandı", daha ne olsun? Nerede federasyon?!.. Yooo!.. Bu kadarı da olmaz!.. Bu zatlar, Galatasaray Başkanlığı'nın, Galatasaray Yönetim Kurulu üyeliği'nin, hatta Türkiye'nin itibarına gölge düşürmek için mi göreve geldiler? Haftalardır "Pleasan için Romanya'yı yol geçen hanı yap, adamla ve kulübüyle pazarlık et, adamlar başka kulüplerin transfer tekliflerini geri çevirsinler ve senin yabancı kontenjanını boşaltman için sabırla beklemeye geçsinler", sonra da çık "Ben bu kulüpte Rumen futbolcu istemiyorum, almayacağım"de!.. Bitmedi, "Sen adamı ortada bırak", sonra "Beşiktaş ilgileniyor"haberleri çıkınca, aç Beşiktaşlılara telefonu "Aman yapmayın, bizi zora sokarsınız"diye ricada bulun!.. Öyle ya, ya Pleasan Beşiktaş'a gelir de, "iyi oynarsa?" Bitmedi!.. Konyaspor basın sözcüsü Bahattin Karapınar'ın açıklaması daha da kötü; tüyler ürpertici!.. Kaç gündür yazılıp çiziliyor; "tek kelime açıklama yok, tekzip yok"; demek ki olay doğru!.. Galatasaray yöneticisi Fatih Gökşen, Konyaspor'a giden Suat Usta'yı arıyor; "Aman bize karşı oynama, zorda kalırız"diyor!.. Suat da bunu yöneticilerine aktarıyor, yöneticiler Gökşen'i arıyor, ondan gelen cevap: "100. Yıl'da şampiyon olmamız gerekiyor, Suat Usta bize karşı iyi oynarsa ve yenilirsek camiamıza ne deriz?" Bu ne rezalettir? Galatasaray bu duruma düşürülür mü? Bu "tecrübesiz"ve "yedek yönetici", nasıl olur da "bu kadar serbest bırakılır"ve "böylesine bir konuşma yapacak"yetki ona nasıl verilir? Sanki "marifet yapmış"gibi, bir de 4 gün sonra "Hadi Almanya'ya git, Ze Roberto işini hallet"diye ödüllendirilir? Bu işin Galatasaray tarafı, geliyorum asıl soruya: Federasyon bu "skandal"olay karşısında nasıl hâlâ sus pus olup, oturur? Yooo... Elbette oturur; "Fenerbahçe'ye, Beşiktaş'a dokunamayan"bir Federasyon, Galatasaray'a dokunabilir mi? Vah benim sporum, vah benim futbolum; ölmüşsün de ağlayanın yok!. Bu büyük devletin bir yetkilisi çıksın da bu rezaletlere son versin artık; lütfen!.. Neco'nun dersi!.. Haberi okuyunca kahkahalarla güldüm!.. Neco, "hakem seminerinde", hakemlere "hakem psikolojisi dersi"vermiş!.. Ehh, yarın da kalkar Muhittin Boşat, sanatçılara "sanatçı psikolojisi dersi"verir; böylece ödeşilmiş olur!.. Anlaşılıyor ki; Türkiye'de hakemlere "hakem psikolojisi dersi verecek"bir uzman yok... Ve gene anlaşılıyor ki; hakemlerimiz "bu yüzden futbol camiasının dışına atılmış gibi duruyorlar!.." Benim haberde anlamadığım bir nokta var!.. Deniyor ki; "Hilmi Ok'un Trabzon'a gitmesi fırsat bilinerek, Neco konuşturuldu!.." Acaba, "İş, Hilmi Ok'tan gizli saklı yapıldı, Ok, seminerde olsa Neco'yu konuşturtmazdı"demek mi isteniyor, yoksa... "Bu dersi Hilmi Ok verecekti, o gidince yerine Neco konuşturuldu"mu demek isteniyor? Eğer "ikinci şık doğru ise", bence "doğru"iş yapılmış; zira "Hilmi Ok konuşacağına, Neco'nun konuşması çok daha iyi olmuş!.." Zira "ben bildim bileli Hilmi Ok konuşuyor"; ama hakemlerin psikolojisinde "pozitif bir santimlik ilerleme bile yok!." Belki Neco'nun dersi "ilerletir!.." Düzeltme!.. Dünkü "O kafalar"başlıklı yazımda, Petre konusunda ta başından beri "benzer görüşte"olduğumuz ve "benim gibi"defalarca "üç genç Rumen futbolcuyu ve Petre'yi anlatan"yazılar yazan "Sevgili Ömer Kükner"yerine, yanlışlıkla "Ömer Gürsoy'un adı"yer aldı. Hem okuyucularımdan, hem de sevgili Ömer Kükner'den özür dilerim!.. Şu göbek meselesi!.. "Biraz göbekliyim"ya, bana da sordular:"Falanca sanatçı, göbekli spor yazarlarını yerden yere vurmuş, ne diyorsun?" Güldüm: "Televole kültürü, Türkiye'de, 'spor yazmayı, kafa ve beyin işi olmaktan çıkarıp, karın kasları ve yağları ile ilgilendirebilen' dâhi sanatçılar ve bunları ciddiye alarak karşısına oturtup program yapan gazeteciler yetiştiriyor, bu moda da elbette geçecek!.." Lütfen!.. "Sporda şiddeti önleyecek"her şeyde varım!.. Her adımı desteklerim!.. "Lütfen"kampanyasını da, sonuna kadar destekliyorum!.. "En ağır şekilde küfür edenlere, kan bile akıtanlara"karşı "Lütfen"sloganı ile çıkmak "alkışlanacak"bir buluş!.. Ne var ki, TV'lerde izlediğim duyurular, bana göre, "sözünden, sesine kadar"Lütfen' ile hiç uyuşmamış ve 'Lütfen'e hiç yakışmamış!.. "Lütfen"ve acilen "sözleri de, tonlamasından vurgulamasına kadar sesi de hemen değiştirin!.." Lütfen!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.