Bumerang!..

A -
A +

"Bu kafayla." Ne tribün olayları biter. Ne de futbolumuzda şiddet!.. Yüzleri bile kızarmadan diyorlar ki: "Hakem penaltıyı tekrar ettirmese, bu olaylar olmazdı!.." Sonra da "sirkatin" söylüyorlar: "Başka maçlarda penaltı atılırken futbolcular ceza sahasına giriyormuş ama penaltı tekrar ettirilmiyormuş, bu defa da hakem neden ihlâle göz yummamış!.." "Bu yüzden, kulübe, takıma ceza gelirse, yeri yerinden oynatırlarmış..." Ah. "Bu kafa" ah!.. Şu tehditlere bakın... Şu vaziyet alışa bakın... Bu kafalar, "penaltıları, ihlâle rağmen tekrarlatmayan hakemlerin kaç maç dinlendirildiğini, onlara kaç haftadır maç verilmediğini" bilmiyorlar mı?.. Bu kafalar, "kaç maçta penaltıların tekrar edildiğini" bilmiyorlar mı? Biliyorlar, bilmesine ama, gene de "o eşkıyalığı yapan" sözüm ona taraftarları koruyacaklar, "hem suçlu, hem güçlü" misali "göz dağı" verecekler ve "cezanın asgariye inmesini sağlayacaklar" ya... İstiyorlar ve "demeye getiriyorlar" ki; "genç hakem", (Öyle ya, önce genç hakemlerden şikâyetçi idiler, "Onlara, FIFA kokartlılar veriliyor, bize gençler, biz deneme tahtası mıyız, biz de FIFA kokartlı isteriz" diyorlardı, sonra tersine döndüler; "Onlara genç hakem, bize neden yaşlı hakem" dediler ve şimdi de genç hakemden şikâyet ettiler) "dinlendirileceğini bile bile, penaltıyı tekrarlatmasın"; siz pişkinliğe, siz kafaya bakın!.. "Bu kafa", her yenilgiden, her olaydan sonra hakemleri suçladı, Merkez Hakem Komitesi'ni suçladı, Disiplin ve Tahkim Kurulları'nı suçladı, federasyonu suçladı; hatta "suçlamadan da öteye geçip" tehdit etti; "Bu Federasyonu biz kurduk, üstümüze gelmesinler biz götürürüz!.." Ama, "bu kafa" bir türlü "Bumerang"ın, "dönüp, dolaşıp, önce gene kendilerini, sonra da koruma istediklerini ve beklediklerini vuracağını" düşünemedi!. "Şimdi suçluların telâşı içinde" ne söylediklerini, ne yapacaklarını bilmiyorlar; bilemiyorlar!.. Bitmedi... "Bu kafa", sadece "kulüp bazında kalsa" gene de çare bulunabilir, ama. "Bu kafa", sadece "kulüp yönetimlerinde değil"; sporumuzu, futbolumuzu yönetenlerde de!.. Durup dinlenmeden "hakemlere saldıranlara" göz yuman. Kendisini, hatta "hakaretten de öteye geçip", tehdit eden yöneticileri, başkanları "görmezlikten, duymazlıktan" gelen. "Nabza göre şerbet veren, kurum ve kişilere göre mavi boncuk dağıtan", federasyon başkanları ve yönetimleri olduğu sürece "bu olaylar" bitmez, "şiddet" önlenemez!.. Yunanistan'dan İngiltere'ye, İtalya'dan İspanya'ya, UEFA'dan Almanya'ya kadar "hemen her gün" medyada, bizlere, "onlarda nasıl bir soruşturma ve ceza disiplini olduğunu" gösterme haberlerden bile "ders almayan" federasyonlarla geleceğimiz nokta işte "burasıdır" ve "gideceğimiz nokta" ise çok daha kötüdür!.. "Bu kafa." "Efendim, ne yapalım federasyonlar özerk, bizim elimiz kolumuz bağlı" diyerek "bu çirkin ve giderek daha da çirkinleşen" çarkı seyreden, "sadece nutuk atanlarla dolu" spor teşkilatımıza da, "en tepedeki koltuklardan başlayarak", hakim olmuştur!.. İyi bilinmelidir ki.. "Özerklik", suç işlemeyi teşvik eden bir "sistem" değildir!.. "Özerklik", işlenen suçları seyredenleri "seyretmek" hiç değildir!.. "Özerklik", özerkliği "hak edenlere", müdahale edilmemesidir!.. "Özerklik", özerkliğin, onu hak etmeyenlerin elinden kurtulabilmesi için, "özerkliğin, özerkliği hak edenlere teslim edilebilmesinin yolunu açmaktır!.." "Özerklik", ancak böyle korunabilir; aksi halde "özerklik", göz göre göre "bu kafaların elinde köle hâline gelir" ki; işte sporumuz için "en kötüsü" de budur!.. Özerklik, "sporu siyasetin tepelerinin elinden ve hakimiyetinden kurtarmak içindir" denirken, "sporu siyasetin tabanına, siyasetçilerin yakınlarına, ağızlarından çıkanı kulakları duymayan para babalarına, tribün çetelerine teslim etmek", bütün bunları, "diyet borcu başta olmak üzere, çeşitli sebeplerden dolayı hoş gören" federasyonları, "bu kafaların esir almasını seyretmek" hiç değildir!.. "Özerklik" kanunları ve mevzuatı, "idari ve mâli denetim" hakkı ile, "özerkliği korumak" ve "özerkliğin gereklerinin tam olarak yerine getirilmesini sağlamak" imkân ve yetkisini spor teşkilâtına vermiştir!. Bu imkân ve yetkiler kullanılmazsa, kullanılmaya cesaret edilemezse, sayın Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "ucu nereye kadar giderse gitsin" sözünün gereği yerine getirilmezse, hiç şüphemiz olmasın ki, "bumerang" sporumuzu da, spor teşkilâtımızı da, "onun tepelerindeki koltukları" da vurmaya başlayacaktır ve hatta "vurmaya başlamıştır!." Dost acı söyler; biz hatırlatıyoruz!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.