Yeter artık, "Türkiye'de futbola sadece ve sadece 3 büyüklerin penceresinden bakanlar" ikide bir kalkıp diyorlar ki, "Ziraat Türkiye Kupası'nın statüsü değişmeli ve grup maçları kaldırılmalıdır!" Tam bir lobi ve baskı kampanyası sürdürülüyor bu statüye karşı; arkasında "Üç büyükler" var!.. UEFA, "UEFA Ligi'ni neden elemeliden, gruplara çevirdi" diye hiç düşünmüyorlar; UEFA'nın, "Avrupa'nın büyüklerinin inhisarına giren" futbolun, maddi - manevi gücüne "küçükleri, zayıfları da bir nebze ortak ederek", onların da "piyangodan çıkar gibi değil, istikrarlı bir şekilde Avrupa arenalarında görünmesini ve mücadele etmesini sağlamanın en sağlıklı yolunun grup sistemi olduğunu" nihayet anladığını ve uygulamaya koyduğunu görmüyorlar mı?.. "Anadolu'dan kopup gelen" Rıdvan Dilmen gibi "en itibarlı yorumcularımızdan biri" de "Gruplarda dengesiz dengesiz maçlar oynanıyor. Bu da kaliteyi azaltıyor. Sabah akşam takımlarını izleyen taraftar da tribünden uzaklaşıyor, çünkü sıkılıyor" diye yazmadı mı, hop oturup, hop kalktım yerimden!.. Sanki, Kupa'da, "grup maçları" olmasa, "dengesiz" dediği cinsten maçlar olmayacak mı; eleme sisteminde olmadı mı?.. Anadolu'nun en ücra köşelerine kadar "3 Büyükler dahil güçlü takımları, her sezonda defalarca götürüp oynatan" ve de "oralardaki taraftarı, seyirciyi, futbol aşığını" bir bayram havasında "statlara tıklım tıklım dolduran" bu statü değil mi?.. Mesela, "Galatasaray'ın Ordu'daki maçı için" yazılanlar ortada değil mi?.. "Anadolu'daki kulüpler için çok şey ifade eden ve hayat suyu olan" tribün hasılatlarının ve puan ödüllerinin sağlanması, Anadolu futboluna "katkı" değil mi?.. "Efendim, Üç büyükler, tam da Avrupa maçları, lig mücadeleleri içinde, durmadan grup maçı oynayarak sakat veriyor, yoruluyor" diye yakınmanın şifresi olan "Grup statüsü kaldırılsın" kampanyasının savunucuları, bilmeliler ki, "Futbolumuzdan büyükler vesayeti kalkmadıkça, Türk Futbolunun markası da kalitesi de yükselmez!.." Büyüklerin "oyuncu deposu" Anadolu'dur ve "Kupa'da grup statüsü"; Anadolu futbolunu güçlendirecek, kalkındıracak formüllerden biridir, "mâli açıdan" daha da iyileştirilerek, mutlaka ama mutlaka devam etmelidir!.. Kral çıplak!.. Salı günü Türkiye Gazetesi'nde sevgili Ömer Fark Ünal'ın "Haftanın Panoraması" köşesinde "Şampiyonluğu etkileyecek soru" başlığı ile şunları yazmıştım: "İkinci yarının ilk haftasının hemen sonrasında, Merkez Hakem Kurulu Başkanı Oğuz Sarvan'a soruyorum; Aytekin Durmaz, pazar geceki maçta, 'kırmızı kart' ve 'penaltı ' (Bunlar zorunlu ve doğruydu) kararları hariç, çaldığı düdüklerin çoğunda, aynı pozisyonların kaç tanesini, 'bu pozisyonlar tam tersi takımlar için olsa', Galatasaray lehine çaldıklarını Gaziantepspor lehine, Gaziantepspor aleyhine çaldıklarını Galatasaray aleyhine çalardı; daha, 'Galatasaray'ın aleyhine çalması gereken ama çalmadığı düdüklerin kaç tanesini Gaziantepspor lehine de çalmayacağını' sormuyorum bile?!.." "Büyük takım lehine öylesine yanlı bir yönetim gösteren" hakemi, hemen bu hafta Çaykur Rizespor - Adanaspor maçına atayarak "sorumun cevabını verdiler" Oğuz Sarvan ve arkadaşları; "Hakemlere mesajımızdır, haberleri ola; sahada 'büyük' takımlara selâm yolla, bizim vereceğimiz ballı görevler yolda!.." Alkışlarımla!.. Türkiye Spor Yazarları Derneği'nin internet sitesinde "Genel Merkez Yönetim Kurulu'nun bir bildirisini" okudum; bilmem bugüne kadar, bilen, duyan kaç spor yazarı var ve daha da önemlisi "bu bildiriyi" kaç gazete haber yaptı? Eğer "ciddiyetle üzerinde durulur" ve "bildiride vaat edilenler yapılırsa", müthiş bir adım!.. Neden "bütün üyelere gönderilmedi", neden "bir basın toplantısı yapılmadı"? Acaba bu bildiri "sporla ilgili herkese", mesela "spor teşkilatına, federasyonlara, kulüp başkanlarına gönderildi" mi?.. Bildiride "özetle" deniyor ki; "Yalan haberle sonuna kadar mücadele edeceğiz. Etik Kurulu çalıştıracağız!.. Sözlü uyarılardan sonra, dernek üyesi olan genel yayın müdürleri, müdürler, yazar - çizerler, muhabirler dahil, yalan haberde ısrar edenleri dernekten ihraç edeceğiz!.." Bu "içe dönük" mesajdan sonra, "dışa dönük" bir mesaj da veriliyor; "Mesleğimize ve meslektaşlarımıza karşı yapılacak her türlü olumsuz hareketlere karşı, yapanların müstahak oldukları tepkiyi göstereceğiz; bunların başında kulüpler ve kulüp yöneticileri gelmektedir; meslektaşlarımıza ve görevlerini yapmak isteyen spor muhabirlerine yaptıkları kabul edilemez!.." TSYD'nin hem de eğitim seminerinde "Taraftarı mutlu etmek için transfer asparagasları yapılabilir, pembe yalanlar manşetlere taşınabilir" anlamına gelen bir konuşmanın sahibi, Dernek Başkanımızın "o zaman çalıştığı" gazetenin "o zamanki genel yayın müdürü" idi; keşke "bu bildiri, daha o zaman yayınlanabilse idi!.." "Gecikmiş olsa" da buna da şükür; TSYD yönetimine bir gazeteci, bir spor yazarı olarak teşekkürlerimi sunuyorum. İnşallah "bu mesajlar, bildiri olarak kalmaz"; heyecanla "uygulamaları" bekliyorum!.. Beşiktaşlılara mesaj!.. Önümde bir mail duruyor; İstanbul'dan ve "sporun içinde olan" bir arkadaşımdan: "Beşiktaş Kongresini, bir 'spor adamı olarak' Murat Aksu'nun, ama 'bir Galatasaraylı olarak' Yıldırım Demirören'in kazanmasını istiyorum." Önce güldüm, sonra düşündüm; Galatasaraylı olarak da, spor adamı olarak da "haklı!.." "Kepazespor" rezaleti!.. Sevgili İsmet Badem'in hafta başındaki yazısında okudum, tüylerim diken diken oldu: "Eskiden Fenerbahçe forması giyen ABD'li Pondexter, takımı Ekaterinburg ile İstanbul'a geliyor. Boş gecesinde, Fenerbahçeli ve Galatasaraylı arkadaşları ile haberleşerek Bebek'te bir kafede buluşuyorlar ve keyifli bir gece geçiriyorlar. Bir kuş, bu yemek haberini, Galatasaray Bayan Takımı yöneticiliğinden ayrılan Ahmet Dedehayır'a yetiştiriyor. Ahmet Dedehayır gazeteci ve radyocu arkadaşımız Yalçın Dümer'e yayında 'Bizim zamanımızda böyle şey olmazdı. Galatasaraylı basketbolcuların Fenerli basketçilerle yenildikleri bir maçtan sonra, yemekte ne işi var? Hele Bizim tarafımızdan sevilmeyen Nevriye ile aynı ortamda bulunmaları çok kötü. Bizim zamanımızda asla müsaade etmezdik. Verdiğim emeklere yazıklar olsun. Onları o kafeden kolundan tutup atacak bir Galatasaraylı yok muydu? Biz bıraktıktan sonra, Galatasaray değil, KEPAZESPOR olmuş' diye konuşmuş." O gün bugündür, "Biz bıraktıktan sonra Galatasaray değil, Kepazespor olmuş" diyen "bu vatandaş için" Galatasaray yönetimi ne yaptı, bilmiyorum, zira "tık" yok!.. "Galatasaray yazan" yazar - çizerlerden de "ses geldiğini" göremedim!.. Bir Allah'ın kulu da çıkıp bu zata "Sus be adam, Galatasaray tarihinin en kepaze olayı (Cemal Nalga skandalı) kimin zamanında oldu" demiyor, diyemiyor ve de "Galatasaray'ı Kepazespor olarak niteleyen" bu "haddini bilmez" kişiyi kulağından tutup, Disiplin Kurulu'na gönderemiyor!.. "İçine sindirenlere" afiyet olsun!..