Büyük bir yıldıza saygı!..

A -
A +

Zidane ile "alay edenler", onun "milli takıma dönüşünü eleştirenler", hatta İspanya maçı öncesi "futbola veda edişinin acı olacağı" yorumunu yapanlar, tam anlamıyla mahcup oldular!.. Fransızları sevmem; aslında "o maçta" galip gelmesini istediğim takım "İspanya olmalı" idi; ama sadece ve sadece "Zidane için" maç boyu TV karşısında kaldım ve "Horozları" tuttum!.. Aslında "o maç" herkese ve bu arada bizim futbol ûlemamıza tam bir "ders" niteliğinde idi!.. "Tek maçlı eleme", tecrübenin, yıldızın ne kadar "önemli" olduğunu ortaya koyan "temiz" bir örnekti!.. "Gençlik" ve "favori olmak" turu atlamaya yetmemiş, çok daha önemlisi "Zidane'a lâf atan" şımarık Raul'lara ve Raul zihniyetinin spor medyasındaki uzantılarına "hezimet" getirmekten öteye hiçbir işe yaramamıştı!.. İspanya'nın "gençleri", maçı kaldıramamış, panik içinde koşuşturmuş, "tek gol pozisyonuna girememiş", çoğu "o sıcakta" dilleri bir karış dışarıda hocaları Luis Aragones'in "kendilerini dışarıya almalarını" beklerken, "Bitti, bu şampiyonayı tribünde seyretmeliydi" denilen Zidane, hem de 93. dakikada "o muhteşem golü atacak kadar" diri ve dimdik ayakta kalmış, bütün futbol dünyasına "Bu turnuvada Brezilya'yı yenebilecek iki takım varsa, biri de biziz" mesajını göndermişti!.. Zidane ve arkadaşları Brezilya'yı yenebilir mi?.. Neden olmasın?.. "Olmasa" bile, Fransa "Zidane başta" yıldızları ile övünerek ve alkışlanarak kupaya veda edecektir!.. Bu büyük yıldızı "saygı ile selamlıyorum!.." > Hakan çok haklı!.. "Kaptan" Hakan Şükür, "Ligin son 6 haftası incelenmelidir" diyen Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'a "cevap verdi" diye eleştiriliyor; hatta "büyük kaptan" Turgay Şeren, "Sen ancak Fenerbahçe takımı kaptanını muhatap alabilirsin, Fenerbahçe başkanına cevap vermeye hakkın yok, bırak o cevabı yöneticilerin versin" demeye getiriyor!.. Onca zor şartlar içinde ve onca emek verilerek, ter akıtılarak alınan bir şampiyonluğun üzerine "gölge düşürecek" sözler edilecek ve "üzerine gölge düşürülmek istenen" takımın kaptanı "susup oturacak" ve "Cevabı yöneticilerim versin" diye bekleyecek öyle mi?.. Hem de, bütün bir sezon boyu Galatasaray takımı için kaptanlıktan da "çok öteye" bir pozisyon alan ve "bu pozisyonun neler olduğu" spor medyamızda defalarca anlatılan Hakan Şükür gibi bir "büyük ağabey" susup oturacak öyle mi?.. Hem de, "muhatap olma protokolünü" defalarca "paspas etmiş" ve "hiç tanımamış" bir kulüp başkanına "saygı göstermek için" öyle mi?.. "Kaptanlık" sadece bir maç sırasında "saha içi" ya da "antrenman süreci içinde" yapılan bir "görev" değildir!.. "Kaptan", haksız ve çirkin bir şekilde atılmış olan çamurlara karşı "kulübünü, takımını, arkadaşlarını sonuna kadar savunmak" ve "muhatabı kim olursa olsun", ona gereken cevabı "gereken üslûp içinde vermek" sorumluluğunu da taşır!.. Hakan Şükür "bunu yapmıştır" ve çok da iyi yapmıştır!.. "İki sezon ardı ardına şampiyonluğun Beşiktaş'ın ve de Trabzonspor'un elinden alındığı" iddialarının "hâlâ" ciddi ciddi tartışıldığı ve "İstanbulspor'a gönderilip bakkal defteri sistemi ile futbolculara dağıtılan para olayı" ile ilgili iddiaların "hâlâ" tam olarak aydınlanmadığı bir ortamda, "aynaya bakmadan" Hakan ve arkadaşlarının başarısına "gölge düşürmeye kalkışanlara" Hakan bir yana, "kim kaptan olursa olsun" susamazdı ve de susmamalıydı; olay budur!.. Neden korkalım? Bir okuyucum, tele sekretere "seviyeli" bir üslûp içinde "uzunca" bir not bırakmış... Birkaç konuda "görüşlerini" anlatıyor ve "o konulardaki görüşlerimi" eleştiriyor!.. Saygı duyuyor ve teşekkür ediyorum... Ancak, sözlerinde bir "bölüm" var ki, başka okuyucularım da "bu konuda benzer görüş belirttikleri için", sütunuma alma gereği hissettim, diyor ki okuyucum; "Spor medyası Fatih Terim'den korkuyor!.." Spor medyası Fatih Terim'den neden korksun?.. Aksine Fatih Terim spor medyasından korksun!.. Mesela ben, Fatih Terim'den neden korkayım?.. Onun hakkında "çok ağır eleştiriler" yaptığımı okuyucularım çok iyi bilirler!.. Gene "eleştirilecek işler yaparsa", gene eleştiririm, zaten eleştiriyorum da!.. Bir çok değerli meslektaşım da, gerektiğinde "en ağır eleştirileri yaptılar"; yapmaya da devam ediyorlar!.. Terim, "Milli Takımımızın teknik direktörüdür!.." "Arkadaşlık, dostluk, özel ilişkiler", hiçbir zaman "gazeteci - milli takım teknik direktörü" ilişkilerini etkileyemez, etkilememeli!.. "İyi" yaparsa, "doğru" yaparsa, "iyi" der, "doğru" der, alkışlarız, "kötü yaparsa, yanlış yaparsa", gazeteci sorumluluğumuz içinde "gerekeni, gerektiği şekilde" yerine getirir, uyarır, eleştiririz; bu kadar basit!.. Bizleri, 50 yıldır "kimse korkutamadı"; bundan sonra "hiç korkutamaz!.." > Trabzon'da ne oluyor?.. Trabzonspor'un başına "büyük iddialar ve büyük vaatler ile gelen" bir başkan ve yönetimi, rüzgâra kapılmış, dümeni kitlenmiş bir yelkenli gibi oradan oraya savrulan gemiyi bir türlü "istenen ve beklenen" limana çekemiyor!.. Fatih Tekke olayı ile başlayan "gel - git" görüntüsü, teknik direktör ve transfer konularında da sahnedeydi, "iyi - kötü" hoca işi çözüldü ama, "transfer kaosu" sürüyor!.. "Kulüp yöneticiliği" dışardan göründüğü kadar "kolay" değildir; "paran olsa bile" eğer "bilgi - tecrübe - uygulama" üçgeninde "önde" değilsen, iş tamamen tesadüfe ve şansa kalır ki, Trabzonspor'daki durum da galiba "bu!.." Yıllardır şampiyonluğa hasret olan Trabzonspor'un "başarılı olması" Türk futbolu açısından da çok önemli; arzu ediliyor, isteniyor, bekleniyor; Başkan ve yönetim "gerekeni artık ve hemen yapmalı!.." Fazla oyalanmadan, ümitleri "iğdeye dönüştürmeden", Bor'un pazarını geçirmeden, transfer işini tamamlasınlar ve "üç büyükleri korkutacak" bir sezona başlasınlar!.. Dört gözle bekliyoruz!...5 > Ligin yıldızlıları!.. Duydum ki; "Galatasaray taraftarları, yeni sezonda Ali Sami Yen'de büyük bir pankart açacaklarmış!.." Pankartta şöyle yazılacakmış: "Süper Ligin yıldızlıları" Ve bu başlığın altında "yıldızlılar" şöyle sıralanacakmış: Galatasaray..........* * * Fenerbahçe..........* * * Beşiktaş................* * Trabzonspor.........* Aziz Yıldırım..........* > Garp Cephesi, Şark Cephesi farkı!.. Geçen yıllarda "Galatasaray yönetiminde her kafadan bir ses çıktığını görür", eleştirirdik!.. "Yeni bir yönetim geldi, yeni bir ruh ve disiplin gelir" diye ümit etmiştik; eski hamam, eski tas!.. Daha dün başkan Özhan Canaydın ile başkan yardımcısı Ergun Gürsoy nasıl "sık sık ters düşecek açıklamalar yaptılar" ise, bugün de sahnede Özhan Canaydın ve Adnan Polat var!.. Biri "bir şey söylüyor", öteki "tam tersini!.." Neden?.. "İş yapacak halde değiller", bol bol lâf üretiyorlar!.. Bol bol lâf üretilince de, "ters düşmekten" daha tabii ne olabilir?.. "Ülker'in yapacağı önemli katkı olmasa", herkes bilmelidir ki; "üretilen lâflar, tıpkı geçmiş seneler gibi" lâfta kalacak!.. Hiç olmazsa bu defa "Ülker desteği", Galatasaraylılara "transferde bir şeyler yapılabileceği ümidini veriyor" ama, o da "bugün yarın, bugün yarın" uzadıkça uzuyor!.. İçimde bir his var; ey Galatasaraylılar, sizler, Canaydın - Polat ikilisinin "gazetelere haber olan" A plânlarına bakmayın, "B'yi ya da C'yi bekleyin"; A plânındakiler bence el mafiş; ne Gravesen, ne Maniche, ne de Ze Roberto!.. Siz bakın, İliç, Marek Heinz benzerlerine!.. Ve de yeni sezonda "en faydalı transfer" Arda olursa, şaşmayın!.. Şimdi yapacağım benzetmeden dolayı, kimse öküzün altında buzağı aramasın; benzetme, sadece ve sadece "Galatasaray'ın ve Fenerbahçe'nin İstanbul'daki konumlarına bakarak" yapılmıştır: Kısacası, "Garp Cephesi'nde yeni bir şey yok", biz bakalım "Şark Cephesi'nde" neler olacak?.. Aziz Başkan "dönüşünü", dostuna düşmanına yıllar yılı unutturmayacak bir şovla süsleyecek ve "yeri yerinden oynatacaktır"; hem "yeni" hocası ve hem de "dudak ısırtacak" transferleri ile!.. Bekleyelim; çoğu gitti, azı kaldı!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.