İngiliz romancısı Mary Ann Evans (eserlerini yazdığı nam-ı müstearı George Eliot)'ın çok sevdiğim bir sözü vardır; "Bir köşesi delik olan cebi boşuna doldurmayın!.." İşte sanki, ta 19'uncu asırdan, "bugünün Galatasaray Futbol Takımı için söylenmiş" bir söz; üstelik cebin "bir köşesi" değil, "iki köşesi" delik!.. Birinci delik; teknik direktör köşesinde; Rijkaard!.. İkinci delik; kale köşesinde; Leo Franco!.. Yazık, Galatasaraylı yöneticiler, "bu cebi doldurmak için" boşuna uğraşıyorlar; nerede ise 140 milyon dolar harcadılar, "böyle"bir kadro kurdular; ama "cebi dolduramadılar"; zira "delikler büyük!.." Mevsim başından beri, "Galatasaray'ın yenemediği, yenildiği takımlara bakın"; ne demek istediğimi anlayacaksınız!.. Rijkaard, "doğru dürüst bir kritik maçı"kazanabildi mi?.. Rijkaard, Avrupa Kupaları'nda da, Süper Lig'de de, Türkiye Kupası'nda da "Galatasaray'a, kazanması mutlaka elzem olan" bir maçı "hocalığı ile" kazandırabildi mi?.. Aynı şeyleri, "kaleci" Leo Franco için yazsak, "benzer sorular sorsak", çok mu haksızlık etmiş oluruz?.. Sahaya "beraberlik için çıkmış" ve maç boyu "Galatasaray'ın yarısı kadar bile topa sahip olamamış" bir Eskişehirspor'a bile "yeniliyorsa"senin takımın ve sen de saha kenarında, benim TV başında seyrettiğim gibi "bu tabloyu seyrediyorsan", ey Rijkaard Efendi, ben senin için ne diyeyim, söyler misin bana?.. İstediğin ve vazgeçemediğin kalecin Leo Franco da "Hıh" demiş, "burnundan düşmüş" gibi, maç boyu genellikle seyrediyor; belki de "Bana çok benziyor ve bana tam uygun" diye düşündüğün için, onu Galatasaray kalesinden ayıramıyorsun!.. Takımının "doğru dürüst degaj yapamayan" kalecisi dahil, geri dörtlüsünde, orta sahasında "pas özürlü yığınla adam varken"ve "onların kaptırdığı toplarla, hatalı verdiği paslarla mevsim başından beri tonla gol yediğin hâlde", hâlâ bu rezalete çare bulamadığın işte Eskişehir'de de ortaya çıktı ve "pas özürlülerin en özürlüsü" Mehmet Topal'ın bir "yan - geri pası" her şeyi mahvetti!.. "50 maçtır bunu bile önleyememişsen", söyler misin bana; sen nasıl "büyük" bir hocasın?.. "Efendim, ben Barcelona'yı böyle oynatıyordum!.." Ben de, "lisedeki sınıf takımında, o zamanın virtüözü Galatasaraylı Suat'a özenir ve onun yerinde kendimi oynatırdım",, ama "lise takımında bile oynayamadım!.." Sen bırak Barcelona'yı, "orada başarılı olduğun şablonu"; elindeki futbolcu malzemesine bak, rakip takımlara bak ve Galatasaray'ı da "ona göre" oynat; beceremiyorsan, bırak "başarabilecekler"gelsin!.. Bilesin ki, "bu kadro ile", Fatih Terimleri, Mustafa Denizlileri, Şenol Güneşleri, Ersun Yanalları, Yılmaz Vuralları, Ertuğrul Sağlamları bir yana bıraktım, "koy baş altı takımlarımızın hocalarının isimleri yazılı pusulaları bir torbaya", çek içinden bir pusulayı, "hangisi çıkarsa, getir Galatasaray'ın başına", görünen köy ortada; "senden çok ama çok daha fazla başarılı olurdu; mesela Hikmet Karaman; ooo, bu kadroyu uçururdu!.." Bu kafayı değiştirmez ve "Galatasaray kadrosuna ve rakiplerine göre taktik üretmezsen", bilesin ki, şampiyonluk bir yana, "gelecek sezonda yeni statlarında Şampiyonlar Ligi maçları oynama hayali kuran" yöneticilerine, bir "ikincilik bile hediye edemezsin!.." *** Romalı ünlü hatip ve düşünür Cicero'nun bir sözü vardır; ""Herkes düşüncelerinde yanılabilir, ama aptallar bir türlü yanıldıklarını anlamazlar!.." Yoo sakın ola ki, yukarıdaki yazıyı okuduğunuz için, "bu sözü" Rijkaard'ı ima ederek yazdığımı zannetmeyin, hayır, bin defa hayır; o cin gibi bir adam ve "ceplerini milyon eurolarla doldurup", yarın çekip gidecek; bizler, Türkiye'de kalacaklar, aynaya bakıp birbirimize soralım; "Cicero, bugün Türkiye'de yaşasa ve futbola da çok meraklı olsa, bu sözü kimler için söylerdi?.."