Gülüyorum: Yaşlı ve de başlı "büyük" yorumcu Galatasaray - Fenerbahçe maçı biteli 1 saat olmuş, ekranda Zico'dan hesap soruyor; "Lugano çıkar mı; onu nasıl çıkarırsın?.." Ertesi sabah gazetelerde haber; "Lugano ağır şekilde sakatlandı, sezonu kapattı!.." Yaşlı ve başlı ve de "duayen" dediğimiz "büyük" spor yazarı ve "büyük" futbol yorumcusu yazıyorlar; "Ümit çıkarılır mıydı?.. O çıktı, sahasından çıkamayan Fenerbahçe Galatasaray'ın üzerine çöktü; bu nasıl değişiklik?.." Maçtan sonra Ümit ekranlarda; "Zaten sakattım, sakatlığım iyice arttı, ağrılarım fazla, sarı kart görmeseydim de, Sivasspor maçında oynayamayacak hâldeyim!.." Fenerbahçe medyasının "ağırlıklı bölümü" Zico'yu çarmıha gerdi; "Colin Kâzım oynatılır mı, neden Vederson yok?.." Avrupa Şampiyonlar Ligi'nin son sekizine kalınırken, "Colin Kâzım'ı bulup oynattığı için" Zico'yu neredeyse "dâhi" ilân eden de aynı Fenerbahçe medyası değil miydi?!.. Bu ağır eleştirileri yaparken, aslında "Zico'ya değil, Türkiye'nin çok üstünde, Avrupa standartlarında" diye yazıp geldikleri "Fenerbahçe kadrosuna hakaret ettiklerinin" farkında bile değildiler; "Bir oyuncunun oynatılıp, ötekinin oynatılmaması ile bu dev kadro, Galatasaray'a yeniliyorsa", vah ki ne vah!.. Kuzum, ya "Vederson sakat olsaydı" ne olacaktı ve de Colin Kâzım "en öne çıktığı" Avrupa maçlarından birindeki gibi, Galatasaray önünde de "yıldızlaşıp", takımını "galibiyete taşısa idi"; neler yazacaktınız?.. Ya da, "Zico sizin istediğiniz gibi bir takım çıkarsaydı" ve "gene" yenilseydi; bu defa da "Başarılı takım bozulur mu, son haftaların en iyisi Colin Kâzım'ı kulübede oturtmak ne demek; bu stajyer hocalıktır" diye yazan sizler olmayacak mıydınız?.. Ya "Galatasaray medyası"; buyurun "daha dün" Galatasaray, Gençlerbirliği'ni yenemeyip "kupadan elenince" bu takım ve bu takımın oyuncuları için yazılanlara bakın, bir de "şimdi" yazılanlara; "Başıbozuk yeniçeri bölüğünden, aslanlar gibi savaşan onur mangasına geçiş" için "iki galibiyet" yetti; Fenerbahçe maçı kaybedilse, "Viyana bozgunundan sonra kellesi alınan Kara Mustafa Paşa gibi", önce Adnan Polat'ın, sonra Adnan Sezgin'in ve de Hakan Şükür'ün kelleleri istenecekti!.. Pazar günü, "Sivas önünde alınacak bir mağlûbiyet", büyüklü küçüklü pek çok Galatasaray yazarına "gene" kelle avcılığına çıkmanın yolunu açacak!.. Beşiktaş medyası farklı mı?.. Güldürmeyin beni!.. Yok birbirimizden farkımız, biz "tabii ben de dahil" Türk medyasıyız!.. Dinamit koyuyorlar!.. Erman Toroğlu'nu, Ahmet Çakar'ı "örnek alan" ve de adeta "onlarla yarışmaya kalkan", hemen hepsi "hakem hocalığı yapmış, Hakem Dernekleri'nin, Merkez Hakem Komiteleri'nin başkan ve yöneticiliklerinde bulunmuş" anlı ve de şanlı "bir yığın" hakem - futbol yorumcusu, neredeyse "el birliği ile" ligin de, maçların da, o maçları yönetecek hakemlerin de altlarına adeta dinamit koyuyorlar; bazıları "maçlardan önce", bazıları "maçlardan sonra!.." Hakemken, Hakem Dernekleri ve MHK başkan ve üyelikleri yaparken, "şiddetle ve nefretle" eleştirdikleri "her şeyi" bugün kendileri yapıyorlar!.. İşte, cuma günü sevgili Metin Tokat'ın yazdıkları!.. "O hakem o maça verilir miymiş, bu hakem şu maça verilir miymiş!.." "Böyle bir yazı çıkınca", MHK "bu hakemleri değiştirecek mi"; hayır!.. Öyleyse, neden "bugün" yazıyorsun da, maçların oynanmasını beklemiyorsun?.. Bunları "bir spor yazarı olarak" ben yazsam (ki, yazabilirim), çok önemli değil, "tesir" bile etmez, ama sen yazınca sevgili Tokat, sen yazınca "iş" değişiyor; bunu çok iyi bilenlerden biri de sensin!.. Belli ki, "meramın" üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek ve "herkesin ve herşeyin altında komplo teorileriyle buzağının arandığı" bu çok zor ve kritik dönemde, "hakemlerin daha maça çıkarken dağıtmalarını" sağlamak; sonra da "Ben dememiş miydim" diyerek reyting yapmak!.. Tabii, "sadece" bu kadarsa; kim bilir belki de "Oğuz Sarvan ve bazı arkadaşları" ile eskiden kalma bir hesabın da vardır; bilmiyorum!.. Bilmek de istemiyorum!.. Polat'ın yanlışı!.. Her zaman "okuyucu" bir yazarın yazdıklarını desteklemez, bazen de "bugünkü gibi", bir yazar, okuyucusunun görüşünü destekler; hem de canı gönülden!. Almanya'dan Füsun Barutçu (GarantiBank International N.V. Accounting & Financial Control) yazıyor: "Bir yazınızda da Adnan Sezgin'in her galibiyetten sonra kasıla kasıla televizyon kameralarının karşısına geçip, başta Cevat Hoca olmak üzere diğer emeği geçen herkesi adeta bir kalemde silerek, takımın yegane teknik sorumlusuymuş ve galibiyeti getiren hamlelerin tümü kendisine aitmiş gibi demeçler vermesini, başkan Adnan Polat'ın da bir kere olsun kamuoyu önünde Cevat Hoca ve ekibine teşekkür etmeyerek, her fırsatta Adnan Sezgin'i ön plâna çıkarması hususlarına değinirseniz çok sevinirim." Sayın Füsun Barutçu, işte ben değil, siz değindiniz ve ben de "üstüne" imzamı attım; zira çok ama çok haklısınız!..