Hey gidi "Can Baba" hey!.. "Vefat etti" haberini gazetede okuyunca, göz yaşlarımı zor tuttum ve de dalıp gittim. İzmirliydi, ama "Ankaralı radyocu / televizyoncu / gazeteci" olarak tanındı. Ankara Radyosu Çocuk Kulübü üyesi iken geçtiği mikrofonun başına, Ankara Televizyonu kurulunca "kamera başını" da ekledi. "siyah - beyaz" televizyonda çok renkli, seyredilen, konuşulan ve konuşturan programlar yaptı. TRT'de devam etti. Hatırlarım, İzmir Fuarı'ndan "ilk canlı naklen yayını yapan" oydu ve "o zaman" TRT'de "naklen yayın arabaları olmadığı için", o yayını Belediye'nin kepçelerine yüklediği ve yükselttiği kameralar (Arşivlerde kayıtları ve fotoğrafları vardır) ile yapmıştı!..
Can Akbel'in "Ankaralı günlerinde", ben de Ankara'da gazetecilik yaptığım, "efsane" hâline gelmiş başarılarının canlı tanıklarından biriydim. Sadece "meslek" arkadaşım değil, "askerlik arkadaşımdı" da..
Sonra "eğitim için" gittiği Almanya'da Deutsche Welle radyosunda editör ve sunucu olarak çalıştı, "Türkçe yayınları müdürlüğü" yaptı. Rahmetli Mehmet Bari ile beraber, "o yayınlar" Almanya başta, Avrupa'da çalışan Türkler ve aileleri için "ses oldu!.."
Çok yıllar sonra, "kardeşimiz kadar sevdiğimiz" Mehmet Bari ile beraber, İzmir Fuarı'nda "Deutsche Welle'nin pavyonunu açtıklarında", bol bol hasret gidermiş, Ankaralı günleri, askerlik hatıralarını yad etmiştik. Mehmet Bari'yi çok genç kaybettik. "Can Baba" da Türkiye'ye döndü, Bahçeşehir Üniversitesi'nde hocalık yaptı. Yüzlerce öğrencisine, radyoculuğu, televizyonculuğu, gazeteciliği öğretti.
Adı gibi "can" ve lâkabı gibi "baba" idi!..
Nur içinde yatsın ve mekanı cennet olsun!..
Kederli ailesine, meslektaşlarına, dost ve arkadaşlarına sabır ve başsağlığı dilerim!..
Sürpriz liderlik!..
Cuma gecesi haftayı açan ve "Yenilebilir" denilen Sivasspor maçında "galip gelince maç fazlasıyla lider olan" Galatasaray , ertesi gün ve daha ertesi gün "önce Beşiktaş, sonra da Fenerbahçe yenilince" lider olarak kalıverdi; tam bir sürpriz tablo!..
İstanbul'un Üç Büyükleri içinde, futbol yorumcularımızın çoğunluğunun "En kötü futbolu oynuyor, şampiyonluk şansı diğerlerine göre çok daha az" dedikleri Galatasaray'ın bu haftayı "lider kapaması" gerçekten sürpriz oldu!..
Ama, "futbolumuzdaki düşkünlüğe, kalitesizliğe bakarsak", Süper Lig'in bundan sonrasının da "böyle bir çok sürprizi sakladığını" söylememiz, her hafta "bu tip sürprizlere hazır olmamız" gerek!..
Sakın ola ki, kimse, sevgili kuzenim Gürcan Bilgiç gibi "İpler artık Fenerbahçe'nin elinde" tipinde yazılar yazmasın; Türkiye Ligi'nde hiçbir takım "oynadığı", daha doğrusu "oynayamadığı" futbol yüzünden "ipleri daha bu haftalarda ele alacak" güçte ve görünüşte değil!..
Hocaların, "en büyük yıldızları" dahil futbolcuların, hakemlerin "bol bol hata yaptığı" bir süreçte, "kimin ne olacağını" bugünden söylemek için kahin olmak bile yetmez!..
Bu köprünün altından daha çoook sular akacak; haftanın "saha" gerçeği şu ki; Beşiktaş ve Fenerbahçeli futbolcular mağlubiyeti, Galatasaraylı futbolcular ise galibiyeti hak ettiler; Hamza Hoca'nın galibiyetteki payının büyük, Bilic ve İsmail Hoca'ların mağlûbiyetlerdeki paylarının ise "büyük olmadığını" düşünüyorum. "Çok kötü oynayan" siyah - beyazlı futbolcular, "çuvalla golü atamayan" sarı - lacivertli futbolcular utanmalılar!..
Elbette, Eskişehirsporlu ve Akhisar Belediyesporluları da hocalarıyla beraber kutlamam gerek; "büyük" iş yaptılar ve "düşme endişesini" kentlerinin üzerinden büyük ölçüde uzaklaştırdılar!..