Canavar, bizim eserimiz!..

A -
A +

Tablo 1: Beşiktaş - Kasımpaşa maçı sonrası İstiklâl Caddesi'nde, "hiçbir şeyden haberi olmayan" ve de "bir albüm kayıt çalışmasından" dönen "biri kadın" üç müzisyeni (Model adlı genç pop-rock grubu), "Beşiktaş aleyhine küfürlü sloganlar atarak" yürüyen ve "muhtemelen" müzisyenlerden birinin giydiği siyah - beyaz eşofman altını görerek, tam bir "linç" zihniyeti ile "Bunlar bilmem ne (Aslını yazamam) Beşiktaşlılar" diye çığlıklar atarak hücum ve kadın - erkek ayırt etmeden ve de "Biz Beşiktaşlı değiliz" feryatlarına aldırmadan tekme - yumruk darp eden 40 - 50 kişilik taraftar pardon "barbar" grubu!.. "Bir hamburgercinin kapısı açılıp, içeriye çekilmesek, bizi öldüreceklerdi" diyen gencecik sanatçılar!.. Soruyorum; polis ne yaptı, savcılık ne yaptı ve asıl benim anlı şanlı medyam ne yaptı?.. Tablo 2: Bursaspor - Trabzonspor maçından bir gün sonra Bursaspor'un "resmi" TV'sinde, "geçen yıl Fenerbahçe ile berabere kalarak Bursaspor'u şampiyon yapan" Trabzonspor'a "teşekkür"(!) cevabını 2 - 0'lık yenilginin hezeyanı içinde, "aklına ve ağzına geleni" söyleyerek, dakikalarca "Trabzonspor'u, taraftarlarını" ve de "asıl" Bursa'da yaşayan Trabzonluları hedefe oturtarak veren bir "kadın" spiker; onun "çok çirkin ve kabul edilemez" sözlerini "anında kestirmeyerek", onca dakika dinleyen ve "neden sonra" bir özür açıklamasıyla "işi kapatacağını" sanan Bursaspor TV yönetimi!.. Neymiş; "Bursaspor Kulübü ve taraftarının spontane gelişen bu olayla hiçbir ilgisi yok" imiş. Peki, bu açıklamadan da 24 saat sonra, Atatürk Heykeli önünde, "spikeri ve sözlerini kınamak için" açıklama yapmak isteyen "bir avuç" Bursa'da yaşayan Trabzonluya reva görülen hakaretleri ve polisin önlediği saldırıyı yapanlar kimlerdi; Mars'tan gelen uzaylılar mı?.. Tablo 3: Ülkemizin hemen hemen her tarafında her hafta "böyle" ve dahası "bunlardan çok daha vahim olaylar" cereyan eder ve önü alınamazken, dahası "çıkarılan özel kanuna göre gereğini yapmak" hiç kimsenin aklına bile gelmezken, neden Hollanda'da "sahaya alev alev yanan meşaleleri atan" vatandaşlarımıza hayret ediyoruz?.. "İnsan gibi insan olanın" yapmaması gerekenleri yapan ve de Türkiye'nin adına, dünyanın her yerinde TV'den seyredilen bir "özel" milli maçta, "onca uyarıya rağmen" hâlâ sahaya "meşale atmakta ısrar ve inat ederek" kapkara leke sürenlerin "asıl kaynağının" ülkemizdeki "adam sendecilik olduğunun" acaba ne zaman farkına varacağız?.. Oyuna getirilenler!.. Geçen yıl "kaptan" Arda'ya yapılan çok çirkindi, bu yıl Servet'e yapılan iğrenç!.. "Gerçek" Galatasaray seyircisi, "gerçek" Galatasaray taraftarı provokasyona gelmez, "arkalarında gizlenen" odakların ve ellerin "kötü niyetli" dolduruşlarına gelmez ve de "formalarına çok şey veren" futbolculara "vefasızlığın, nankörlüğün zirve yaptığı" böylesine acımasız ve insafsız protestolar yapmaz!.. Bir zamanlar "bunlar", Hakan Şükür'lere, Hasan Şaş'lara da yapılmıştı!.. Keşke her futbolcu, Hakan kadar, Hasan kadar, Arda kadar, Servet kadar "Galatasaraylı" olabilseydi!.. Bugün "I love you Hagi" diye yere göğe konulamayan teknik direktörün, Galatasaray'da futbol oynarken "ne hatalar yaptığını", Galatasaray taraftarına nasıl "hırsız damgası vurmaya kalkıştığını" ne çabuk unuttuk?.. Hagi; "hedef saptırma" rejisörü!.. Geçen yılki "özel maçta sahtecilik olayı" ile Galatasaray'ı dünya - âlem önünde perişan eden yönetim, bu yıl "daha küçük" bir skandala imza attı; Avrupa'da "Eurocup maçı oynamaya giden" Galatasaray basketbol takımının iki "yabancı" oyucusu, "Türkiye'de oturma izinlerinin uzatılması unutulduğu için" havaalanında uçağa bindirilmedi, ancak "izinler alındıktan sonra" Hollanda'ya uçabildiler!.. Kulüpte kıyametin koptuğu bir süreçte, "Bayram tatili için" ailesiyle beraber "Uzak Doğu'ya uçan" bir Başkan'ın "Avrupa Kupası için takımla beraber Hollanda'ya uçamayan" basketbolcuları; tam bir "kara mizah" tablosu!.. Böyle bir yönetimin kulübü ne hâle düşürdüğü ortada; ama Hagi, "eline verilen senaryoyu oynamaya devam ederek", taraftarın önüne "üç - dört futbolcuyu" atıp, (Bunlardan biri de, "Manisaspor maçında sadece Galatasaray'ın değil, sahanın da en iyi 2 - 3 oyuncusundan biri olan gencecik ve de 'kiralık' İnsua) hedef saptırarak, Galatasaray'da gündemi değiştirmeye çalışıyor; Galatasaray Kulübü'ndeki büyük krizin ve sebeplerinin gözlerden kaçırılmasına çabalıyor!.. Soru açık; "4 futbolcunun kellesi alınarak" kriz önlenebilseydi, geçen yıl neredeyse "kadronun tamamı ortalığa atılmış" mıydı ve de sonuç; "bugün, dünden daha kötü değil mi?.." Çok merak ediyorum; Galatasaray futbolunda "bunca" vahim ve önemli olaylar cereyan ederken, Galatasaray TV'deki "çakma" programda "Florya'dan tek sorumlu benim" diye övünen "vazgeçilemez" Sportif Direktör nerede; yoksa o da "Başkanı ile beraber" Uzak Doğu'da mı?.. Üç büyük kayıp!.. Bir hafta içinde art arda önce Selahattin Torkal'ı, sonra Sıtkı Olçar'ı ve nihayet Prof. Dr. Erdem Tunçbay'ı kaybettik. Biri futbolun, biri çininin, biri beyin cerrahisinin "gerçek" ve "büyük" ve de "unutulmayacak" sanatçılarıydılar!.. Torkal'ın futbol tekniğine, orta saha sihirbazlığına, sporculuğuna ulaşabilen Türk futbolcusu sayısı bilmem ki acaba kaç tanedir?.. O yıllarda Fenerbahçe'de ve sonra transfer olduğu Adalet'te beraber oynadığı çok ünlü futbolcular vardı; Cihat Arman'dan, "Canavar" Burhan'a, Fikret Kırcan'dan, Lefter'e, Mehmet Ali Has'tan, Büyük Erol'a kadar; ama "bir Galatasaraylı olarak" içlerinde "Ah Galatasaray'da olsaydı" dediğim futbolcu Selahattin Torkal'dı; öylesine seyrine doyulmazdı!.. Üzüntümü, "bu büyük kaybı", birkaç satırlık ve tek sütunluk haberlerle geçiştiren spor medyamızın "vefasız tutumu" misliyle arttırdı. Türk çiniciliğinin dünya çapındaki Sıtkı Ustası'nı da genç ve en verimli çağında kaybetmek, doğrusu ya bir Türk olarak beni, "onun çok yakın dostları olan" Hıncal ve Serpil Uluç'ların ağabeyi olarak Öcal Uluç'u derinden yaraladı. O sadece "Kütahya" değil, "Türkiye" idi ve de gönüllerde hep öyle kalacak!.. Dünya çapında bir beyin cerrahı, İzmir beyin cerrahisinin kurucusu ve "yeri kolay kolay doldurulamayacak" olan "hocaların hocası" Prof.Dr. Erdem Tunçbay'ın ölümü İzmir'i ve tıp dünyamızı yasa boğdu; son yolculuğuna da bir doktor, bir hoca, bir bilim adamı olmasının ötesinde, "örnek" bir insan olarak, "bitmeyen ve bitmeyecek" bir sevgi hâlesi içinde uğurlandı!.. Nur içinde yatsınlar; onlara Allah'tan rahmet, kederli ailelerine, dostlarına, futbol, sanat ve tıp dünyasına başsağlığı ve sabır dilerim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.