Dünya Şampiyonası başlıyor; içimde ne bir heyecan, ne bir arzu, ne bir coşku, ne bir istek var! Bilmem ki, oynanacak onca maçın kaç tanesini seyredeceğim?.. Belki Brezilya' nın bir iki maçı ve bekli de finale doğru bir iki ve de final karşılaşması. Neden?.. Öncelikle, Türkiye' de oynanan futbol, saha içiyle ve saha dışıyla beni futboldan soğuttu!.. Ülkemde sezon bitti, ne futbol okumak, ne futbol seyretmek içimden gelmiyor; Fatih Terim'in deneme maçlarını bile zar zor izledim; yazmakzorunda olmasam onları da seyretmezdim. Eğer dünya futbolunda "mutlaka" seyredilmesi gereken yıldızlar ve takımlar olduğuna inansaydım, bütün bu isteksizliğime rağmen gene de TV başına oturur, o yıldızları ve takımları seyretmek için kendimi zorlardım; ama çıkaralım Brezilya'yı o konuda da ümidim olmadığı için, böylesine heyecansız ve isteksiz bir spor insanı olarak ilk defa bir Dünya Şampiyonası'nı karşılıyorum!.. Avrupa Futbol Şampiyonası'ndaki "Öncelikle gol yemeyeyim de, bir tane atar kazanırım" düşüncesinin damgasını vurduğu "anti futbol" beni futboldan soğutan faktörlerin başında geliyordu; bu Dünya Şampiyonası'na da aynı düşüncenin hakim olacağını bildiğimden, kendi kendime haftalardır diyorum ki; "TV başında boşuna zaman tüketme, seçici ol, hem de çok iyi bir seçici ol!.." Elbette okuyucularımın heveslerini kırmak istemiyorum; elbetteki bir Dünya Kupası'nın finallerinde yeşil çimlere inecek olan futbol daha kaliteli, tribünler daha renkli olacaktır; ama gene de "benim için" bu kadarlık fark maçları yayınlayacak kanalın başında her yayınlanan maçı seyretme zorunluluğunu getirmeyecek!.. "Günün gollerini ve maçların enteresan anlarını verecek olan" özetlerle yetinmek benim için çok daha cazip!.. Türkiye finallere katılabilseydi, işte o zaman her şey değişebilir, seyredeceğim maç sayısı seyretmeyeceklerimin çok önünde olabilirdi; Türkiye de yok!.. Öyleyse?.. Gene de bütün takımları ve oyunculara iyi şanslar ve başarılar dilerim. Sahalarda da, tribünlerde de fair play hakim olsun ve "hak eden" kazansın!..